Yaklaşık 2 bin 700 yıl öncesinden bugüne ulaşan süslemeleri, kerpiç duvarları, taş işlemeleriyle dikkati çeken Urartu yapılarından Ayanis Kalesi'nde, 28 yıldır kazı çalışmaları yürütülüyor.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Işıklı başkanlığındaki ekip tarafından yapılan kazılarda bu yıl Urartuların dini yaşamı, mimarisi, taş işçiliği ve yönetim yapısını yansıtan önemli buluntular ortaya çıkarıldı.
Prof. Dr. Işıklı Ayanis'in, Urartu Krallığı'nın son kalelerinden olduğunu, burada elde edilen bulguların ayrı önem taşıdığını söyledi.
Urartu'nun bilinen son kralı II. Rusa zamanında 5 büyük kale yapıldığını anlatan Işıklı, "Bunların üçü Van bölgesinde, göl çevresinde yer alıyor. Diğer kalelerden biri İran, diğeri Ermenistan'da inşa ediliyor. Bunlar arasında en görkemli, bize en çok veri sunan ve sistemli kazıları devam eden kale, Ayanis." diye konuştu.
Işıklı, "Urartu'dan sonra buradaki yerleşimin büyük olmaması bizim için büyük şans. Urartulardan sonra gelen Orta Çağ halkları kaledeki zenginliği, görkemi bilselerdi bu kaleden de günümüze bir şey kalmazdı. Anıtsal büyük kerpiçler deprem nedeniyle yıkılınca kale bir tür mühürlenmiş pozisyona geçiyor ve bize olduğu gibi 2 bin 700 yıl öncesini sunuyor." ifadelerini kullandı.
Doğu Anadolu'yu devletleştiren, kültür, medeniyet merkezi haine getiren uygarlıklardan Urartulara ait yüzlerce yerleşim birimi ve kalenin bulunduğuna dikkati çeken Işıklı, bu kültürün Anadolu coğrafyası açısından taşıdığı öneme rağmen sadece 4 yerde kazı çalışması yapıldığını söyledi.
Ayanis'in yanı sıra Van Kalesi çevresi, Çavuştepe ve Erzincan'daki Altıntepe kalelerinde kazı çalışması yürütüldüğünü dile getiren ışıklı, gelecek yıllarda saklı kalan diğer yerlerde de kazı ve araştırma çalışmalarının başlatılması gerektiğini, böylece 2 bin 700 yıl öncesine dair daha önemli bilgilerin elde edilebileceğini belirtti.
- "Buluntularda Urartuların kültürel zenginliğini gördük"
Bu yılki kazılarda geçen sene tespit edilen podyumlu salona ağırlık verdiklerini bildiren Işıklı, şöyle devam etti:
"Büyük anıtsal yapının güney kısmını açmayı hedefledik. Yoğun çabayla alan iki haftada açıldı. Bizim için sürpriz olan önemli bulgularla karşılaştık. Mekanın 4 duvarını ortaya çıkardık. Buranın tabanının da kısmi olarak o dönemde çok değerli su mermeri bloklarla kaplı olduğunu gördük. Bronz ve seramik eserler de bulduk. Ahşap aksama ait, demirden yapılmış bir obje, yanmış olarak zemin üzerinde ortaya çıkarıldı."
Buluntuları analiz etmenin, işlevlerini ortaya koymanın kolay olmadığını, bunun için farklı düşüncelerin bir araya getirilmesi gerektiğini vurgulayan Işıklı, "Bu mekan Urartuların en iyi korunmuş kerpiç mimarisini bize gösteriyor. 35 metreye 8 metrelik devasa bir salon var. Podyumun üzeri ince işlenmiş mitolojik figürlerle süslenmiş. Bu, kralın ve dini erkanın katıldığı özel toplantıların burada yapıldığını gösteriyor." diye konuştu.
Prof. Dr. Işıklı, "Bu kaleyi kazdığımızda Urartu mimarisine ait teknik, arkeolojik açıdan birçok yenilik öğrendik. Kerpicin nasıl kullanıldığını, deprem için nasıl önlemler alındığını kazdığımız alanlardan öğreniyoruz." dedi.
Buluntular sayesinde Urartuların kültürel zenginliğini gördüklerini vurgulayan Işıklı, çok ince işçilik gerektiren özel eserlerin ortaya çıkarıldığını, mermerden yapılan ince bezemeli podyumun ise Urartu sanatının ulaştığı zirveyi gösterdiğini kaydetti.
Kaynak: Diyarbakır Söz