Rektör Süleyman Kızıltoprak: "Ağustos ayı, Türk milletinin tarihinde özel bir yere sahiptir”

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Ağustos ayının Türk milletinin tarihinde özel bir yere sahip olduğunu ifade etti.

Rektör Süleyman Kızıltoprak:

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Ağustos ayının Türk milletinin tarihinde özel bir yere sahip olduğunu ifade etti.

Rektör Kızıltoprak, Ağustos ayının, 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi, 1473 Otlukbeli, 1514 Çaldıran, 1516 Mercidabık, 1521 Belgrad, 1526 Mohaç, 1571 Kıbrıs ve 1922 Büyük Taarruz gibi unutulmaz zaferlerle dolu bir ay olduğunu ve bu zaferlerin Türk milletinin direnişini, iradesini ve kararlılığını yansıtan anlamlı kilometre taşları olduğuna dikkat çekti.

“İki büyük zafer, daha derin anlamlar taşımaktadır”

Türk milletinin anavatanı olan Türkiye topraklarının, tarih boyunca pek çok mücadeleye tanıklık ettiğini kaydeden Rektör Kızıltoprak, "Sultan Alparslan, Ebul Feth olarak anılan ve fatihlerin babası kabul edilen liderlerden biriydi. Malazgirt Meydan Savaşı’ndan günümüze, bu topraklar üzerinde birçok mücadele yaşandı. Ancak Ağustos ayında gerçekleşen iki büyük zafer, daha derin anlamlar taşımaktadır. İlk zafer, Malazgirt Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun yeni bir Türk yurdu haline gelmesiydi. Bu zafer, Anadolu’nun kapılarını Türklere açarak devletin temellerinin atılmasını sağlamıştır. İkinci zafer ise Dumlupınar’da kazanılan Başkumandan Meydan Muharebesi’dir. Bu zaferle birlikte, "Türklerin vatan ve millet bütünlüğü sonsuza dek bu topraklarda yaşayacaktır" düşüncesi, tüm emperyalist güçlerin kabul etmek zorunda kaldığı bir gerçek haline gelmiştir. Malazgirt Meydan Muharebesi, yurt kazandıran bir zaferken, Başkumandan Meydan Muharebesi ise yurdun sonsuza dek korunmasını sağlayan bir zafer olarak öne çıkar. Malazgirt zaferi, Türklerin evrensel düzeyde ve özgün bir medeniyet kurma iradesini gösterdiği bir dönemeçtir. Tarihte ilk kez bir Roma İmparatoru olan Romen Diyojen, Sultan Muhammed Alparslan tarafından esir alınmıştır. Ancak ona, esir olarak değil imparator olarak muamele edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa da 26 Ağustos’ta Alparslan’ın ruhundan ilham alarak harekete geçmiş ve 30 Ağustos’ta Türk Milleti’ne yeni bir zafer kazandırmıştır” dedi.

26 - 30 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen Büyük Taarruz sırasında, Yunan generali Trikopis’in Çalköy yakınlarında esir düşmesinin tarihi bir anı olarak kaydedildiğine vurgu yapan Kızıltoprak, ”Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz sonrasında esir aldığı Yunan generaline büyük bir medeni yaklaşım sergilemiştir. Sultan Alparslan gibi, o da ordusunun başında, mücadelenin ortasında askerine komutanlık etmiştir. 1071’den 951 yıl sonra, Türk milleti aynı azim ve kararlılıkla varlığını sürdürmektedir. Bugünün Türk milleti, tıpkı geçmişte olduğu gibi, aynı ruhla geleceğe yürümektedir” diye konuştu.

“Savaşın dönüm noktası”

Rektör Süleyman Kızıltoprak, ”30 Ağustos 1922 Dumlupınar Zaferi Türk Kurtuluş Savaşı’nın kritik bir dönüm noktası olan ve Türkler açısından büyük bir öneme sahip olan bir zaferdir. Zafer, 30 Ağustos 1922 tarihinde gerçekleşmiştir ve Büyük Taarruz’un bir parçası olarak tarihe geçmiştir. Dumlupınar, Yunan ordusunun son büyük saldırısı ve Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan bir savaş meydanıdır. Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası, Dumlupınar Zaferi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından birini oluşturur. Zafer, Türk ordusunun emperyalist işgalcilere karşı büyük bir direniş gösterdiğinin ve bağımsızlığı savunduğunun bir kanıtıdır. Yunan ordusunun bu yenilgisi, Türklerin milli mücadelesindeki kararlılığının ve özgürlüğü elde etme iradesinin bir ifadesidir. İzmir’in kurtuluşu, Dumlupınar Zaferi, Yunan ordusunun büyük bir mağlubiyet almasına ve geri çekilmesine neden oldu. Bu durum, İzmir’e doğru ilerleyen Yunan işgalinin sona ermesine yol açtı. Bu zaferin ardından Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’i kurtararak Anadolu’nun işgalden kurtuluşunu sağladı. Ulusal birlik ve dayanışmanın güçlenmesi: Dumlupınar Zaferi, Türk halkını bir araya getiren, milli birlik ve dayanışma duygularını güçlendiren bir faktördür. Türk milleti, çeşitli etnik ve sosyal grupların bir araya gelerek ulusal bir maksat uğruna omuz omuza savaştığı bir örnek oluşturmuştur. Türk ordusunun yetkinliği Dumlupınar Zaferi, Türk ordusunun yetkinliğini ve liderliğini vurgular. Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğindeki Türk ordusu, stratejik planlama ve etkili komuta altında zafer elde etmiştir. Bu zafer, Türk ordusunun yüksek disiplin ve eğitim seviyesini gösteren bir örnektir” ifadelerine yer verdi.

“Malazgirt’ten Dumlupınar’a”

Rektör Kızıltoprak, “1922 Dumlupınar Zaferi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından birini temsil eder ve Türkler açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu zafer, milli mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesinin ve bağımsız Türkiye’nin temellerinin atılmasının sembolüdür. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi, Türk milletinin jeopolitik merkezini Orta Asya ve Ortadoğu’dan Anadolu’ya taşıdığı bir dönüm noktasıdır. İstanbul’un fethiyle de Türkler, jeopolitik merkezlerini Avrupa’ya taşımışlardır. 1683’te başlayan gerileme süreci, 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi ile durmuştur. 26 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar-Kocatepe’de başlayıp 9 Eylül 1922’de Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesiyle sonuçlanan Büyük Taarruz, 1071 ruhunun hala canlı olduğunu kanıtlamıştır. 30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin birlik, beraberlik ve inançla neler başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Bu zafer, Türk milletinin özgürlüğe olan sevdasının ve bağımsızlık tutkusunun zirveye çıktığı bir anıdır. Bu anlamlı zafer, sadece bir gün değil, Türk milletinin kalbinde sonsuz bir coşku ve gurur kaynağı olarak her zaman yaşayacaktır. Dolayısıyla Dumlupınar’a ayrı bir önem verilmelidir. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı gibi Dumlupınar Savaşları Alan Başkanlığı kurulması yararlı olacaktır” dedi.

“Eğitim-Öğretim Yılı: 30 Ağustos ile 29 Mayıs arası bir zaman dilimi olarak kabul edilebilir”

Rektör Süleyman Kızıltoprak, "Türk milleti için tarih, sadece geçmişte yaşanmış olayların sıralandığı bir dizi tarih kitabında bulunan verilerden ibaret değil, aynı zamanda milli bir şuur ve iradenin damgasını taşıyan bir hafıza kaynağıdır. Bu şuur ve şuuru gelecek nesillere aktarmanın en etkili yollarından biri ise eğitimdir. Bu yüzden, her yıl 30 Ağustos’ta başlayıp 29 Mayıs’ta sona eren bir "Eğitim-Öğretim Yılı" belirlemek, Türk milletinin tarihine ve milli değerlerine verilen önemi bir kez daha vurgulamak anlamına gelir. Bu Eğitim-Öğretim Yılı, sadece bir takvim düzenlemesi değil, aynı zamanda Türk gençlerinin ve çocuklarının milli zaferlerle daha erken yaşta tanışmalarını sağlamak için bir fırsattır. Coğrafi ve iklim şartlarına uygun bir şekilde belirlenebilecek bu zaman dilimi, öğrencilerin tarihi olayları daha yakından anlamalarına ve milli değerlerle iç içe bir eğitim almalarına imkan tanır. 30 Ağustos’un her yıl eğitim yılının başlangıcı olarak kabul edilmesi, Türk milletinin zafer ve bağımsızlık tutkusunun tazelenmesini sağlar. Öğrenciler, bayram havası içinde ve özgüvenle tarihlerini kutlamış olurlar. 30 Ağustos Zaferi gibi büyük zaferlerin anlamını daha iyi kavrarlar. 30 Mayıs’ta tatile girmek ise bir başka bayram coşkusu ile öğrencileri ödüllendirir ve tarih bilincini daha da pekiştirir” diye konuştu.

Kaynak: İHA