Karın ağrısı şikâyetiyle gittiği hastanede 37 haftalık hamile olduğu ortaya çıkan ve geçici koruma statüsünde sığınmacı olduğu tespit edilen Suriye uyruklu 13 yaşındaki M.H'nin durumunu doktorlar hastane polisine bildirince babası Ahmad Harba ile annesi Emine El Daas ile kızlarını imam nikâhıyla evlendirdikleri Suriyeli Mouhammad Temir hakkında Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açıldı.
Hakim karşısına çıkan anne ve baba, kızlarını rızasıyla kendileri gibi Suriyeli mülteci Mouhammad Temir ile evlendirdiklerini, Türkiye'de evlilik yaş sınırını ve bunun suç olduğunu bilmediklerini belirttiler. Sanık anne ve baba, Suriye'de evlilik yaşının 12 olduğunu ve bu yaşta evliliklerin yaygın olduğunu, kızlarını evlenmeye zorlamadıklarını belirttiler.
“BEN 16 YAŞINDA BİLİYORDUM”
Küçük kızla evlenen 26 yaşındaki Mouhammad Temir de bir yıl önce ailesinin onay vermesiyle imam nikâhıyla evlendiklerini, eşiyle cinsel ilişki yaşadıklarını belirterek, “Eşimle evliliğimizden bir oğlumuz oldu. Evlendiğimizde ben onu fiziksel görünümüne göre 16 yaşında biliyordum, gerçek yaşını bilmiyordum. Suriye'de evlilik yaşı olmadığı için bunun Türkiye'de yasak olduğunu bilmiyordum. Suç olduğunu bilseydim evlenmezdim” dedi.
“TÜRKİYE'DE YASAK OLDUĞUNU BİLMİYORDUM”
Çocuk gelin M.H ise mağdur olarak alınan ifadesinde, İlk cinsel birlikteliği imam nikâhından sonra yaşadığını belirterek, “Ülkemizde evlilik yaşı olmadığı için Türkiye'de yasak olduğunu bilmiyordum. Rızamla evlendim, kimseden şikâyetçi değilim” diye konuştu.
MAHKEME “HATA” DİYEREK BERAAT VERDİ
Duruşma savcısı, Suriye'de evlilik yaşı olmadığı için bu durumun Türkiye'de yasak olduğunu bilmeyen sanıkların kızlarını rızasıyla evlendirdiklerini, mağdurun da alınan ifadesine göre evlilik için kimseden baskı görmediğini belirttiği için TCK'nın 30. Maddesinde düzenlenen “Hata”dan yararlanmaları gerektiğini belirtti.
Savcı, hata nedeniyle sanıklara cinsel istismar suçundan beraat kararı verilmesini talep etti. Mahkeme ise, sanık anne ve babanın baskı ve zorlama ile kızlarını evlendirdiklerine dair delil bulunmadığını, Suriye'de evlilik yaşının küçük olduğunu bildikleri için bu durumun Türkiye'de suç olduğunu bilmedikleri için hata yaptıklarını ifade etti.
Mahkeme, küçük kızla evlenen sanığın da kızın yaşının 13 olduğunu bilmediğini, evlendiği tarihte 16 yaşında olduğunu bildiği için onun da hatadan yararlanmaları gerektiğini belirtti. Mahkeme oy çokluğuyla TCK'nın 30. Maddesini düzenleyen hata maddesinden sanıkların ayrı ayrı beraatlarına karar verdi.
“6 YIL BİR MİLLETİN TOPLUMSAL KURALLARI İÇİN YETERLİDİR”
Mahkemenin bir üye hakimi ise karara muhalif kaldı. Üye hakim, sanıkların işlediği suçla ilgili beraat şartlarının oluşmadığını, sanıklar hakkında şikayet olmadığı için düşme kararı verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Muhalefet şerhinde, sanık anne ve babanın Türkiye'ye yerleştikten 6 yıl sonra yaşı küçük kızlarını evlendirdikleri, bu süre zarfında sanıkların Türkiye'de evlenme yaşını bilmemelerinin mümkün olmadığı, zira 6 yıllık sürecin bir toplumun ve milletin toplumsal kurallarını öğrenme için epey yeterli bir zaman olduğu vurgulandı. Sanıklar anne ve baba ile imam nikahlı eşin, suçun maddi unsurlarını bilememe gibi bir durumdan söz edilemeyeceği ifade edildi.
BERAAT KARARININ UYGUN OLMADIĞI BELİRTİLDİ
Sanık eşin mağdurun 16 yaşında olduğunu bildiğine dair ifadesi, mağdurun da 15 yaşında olduğunu ve cinsel ilişkide rızası dışında bir durum olmadığını belirtmiş olması, ATK raporunda mağdurun yaşının 17 yaş ile uyumlu olduğunun belirtilmiş olması karşısında sanık olan eşin henüz 15 yaşını tamamlamamış mağdurenin 15-18 yaş grubunda olduğu hatasına düşerek cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hal olmaksızın cinsel ilişkiye girme eyleminin TCK’nin 104/1 maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu ifade edildi.
Sanık anne ve babanın ise mağdurun evlenmesine izin vererek reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna yardım ettikleri kaydedildi. Sonuç olarak suçun şikayete tabi olduğu, mağdurun da şikayetçi olmadığının anlaşılması karşısında değişen suç vasfına göre sanıklar hakkında düşme kararı verilmesi gerekirken, beraat kararının usul ve yasaya uygun olmadığı ifade edildi.
Davaya müdahil olarak katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatları ise sanıkların cezalandırılmaları yönünde İstinaf Mahkemesi'ne başvurdu.
Kaynak: Diyarbakır Söz