İzmir Buca'da belki de aşağı düşmeyi oyun zannediyordu minik Medine Özdemir! maalesef öldü

İzmir Buca'da 3. kattaki evlerinin açık olan penceresinin önünde oynayan 1 yaşındaki Medine, annesinin yanında olmamasından kaynaklı pencere kenarına giderek aşağı düşerek beton zemine çakıldı. Aşağı düşen 1 yaşındaki Melike Özdemir, kurtarılamayarak öldü! Peki Medine Özdemir'in ölümündeki ihmalkarlık ne*

İzmir Buca'da belki de aşağı düşmeyi oyun zannediyordu minik Medine Özdemir! maalesef öldü

İzmir Buca'da 3. kattaki evlerinin açık olan penceresinin önünde oynayan 1 yaşındaki Medine, annesinin yanında olmamasından kaynaklı pencere kenarına giderek aşağı düşerek beton zemine çakıldı. Aşağı düşen 1 yaşındaki Melike Özdemir, kurtarılamayarak öldü! Peki Medine Özdemir'in ölümündeki ihmalkarlık ne*

İzmir'in Buca İlçesi'nde, 3'üncü kattaki evlerinin penceresinden beton zemine düşen 1 yaşındaki Medine Özdemir, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Olay, dün akşam saatlerinde İnönü Mahallesi 672/30 Sokak'ta meydana geldi. İddiaya göre annesinin yanında olmadığı sırada cam kenarında bulanan kanepede oynayan 1 yaşındaki Medine Özdemir, açık olan pencereden, 3'üncü kattan beton zemine düştü.

Çocuğun düştüğünü fark eden ailesi aşağı koşup, durumu sağlık ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı müdahalenin ardından bebek ambulansla Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisi'ne kaldırıldı. Burada tedaviye alınan Medine Özdemir, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı.

Medine Özdemir'in cenazesi savcının incelemesinin ardından otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderildi.

Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.

Buca, Türkiye'nin İzmir ilinin ilçelerinden biri olmakla beraber aynı zamanda en kalabalık nüfusa sahip ilçelerinden biridir.

Buca’da antik çağdan bu yana bir yerleşimin olduğu bilinmektedir. 1868 yılında Buca’nın kuzeydoğusunda antik döneme ait büyük bir kadın büstü ortaya çıkarılmış olup, bu büst halen Londra’daki İngiliz Müzesi’nde sergilenmektedir. Buca MÖ.130’ lara uzanan tarihi, birçok uygarlığa tanıklığı ile bir kültür ve tarih beldesidir. Zengin doğa ve kültür mirasını, nüfus artışına ve günümüz yaşam biçiminin ortaya çıkardığı tüm etkenlere karşı koruyabilmiştir. Bu nedenle, bugün Buca’da geçmişten günümüze kadar gelen bir tarihi görüntü sergilenmektedir. Buca’da yaşam, her şeyden önce zengin bir tarih, kültür ve doğa mirası ile iç içe bir yaşam olarak nitelendirilmektedir. Buca, tarihsel geçmişi ile bünyesinde çok önemli ve günümüzde de yaşayan eserler barınağıdır. İlçede yerli nüfus nadiren bulunur. Nüfusun çoğunu Yunan, Boşnak, Arnavut ve Bulgar göçmenleri oluşturmaktadır.[4]

Buca, İzmir'in 9 kilometre güneydoğusunda kurulmuştur. Nif Dağı'nın güney eteklerine yerleşmiştir. Yüz ölçümü 180 kilometrekare, denizden yüksekliği 38 metre olup kuzeyinde Bornova, kuzeybatısında Konak, doğusunda Kemalpaşa, batısındaKarabağlar ve Gaziemir, güneyinde Torbalı, güneybatısında ise Menderes ilçeleri bulunmaktadır. Yayvan görünüşlü arazi ile çevrelenmiş olup, çevredeki tepeler, vadiler ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir.

Buca düz ve verimli topraklara sahiptir. Tınaztepe, Tıngırtepe, Zeytintepe, Koşutepesi ve Karacaağaç gibi tepeleri de vardır. Nif Dağı’ndan doğan Meles Çayı, Şirinyer’den geçer ve Halkapınar’da denize dökülür.

Buca'ya bağlı, Kaynaklar'nin yanı sıra, Kırıklar, Karacaağaç ve Belenbaşı adında üç köyü yeni kanunla birlikte mahalle statüsü kazanmıştır.

znik Devleti Kralı İoyanis'in 1235 yılında Kohi denen ve Kral Yolu yakınında bir yerleşim alanından bahsettiği yerin Buca olarak değiştiği, Kohi adının daha sonra Gonia, Bugia ve Buca’ya dönüştüğü sanılmaktadır. Bizanslılar döneminde ise bugünkü yerleşim yerinde Vuza, Uza ya da Vuzas isimli bir toprak sahibinin yaşadığı, yerleşim yeri isminin değişerek zamanla Buca olduğu varsayımı da vardır. Ayrıca İtalyancada BUCA kelimesi çukur anlamına gelmektedir Buca'nın çukurda kalışı ismin buradan geldiğini kuvvetlendirmektedir.

Buca adı ilk kez 1688 yılında Fransız Konsolosluğu kayıtlarında görülmüştür. Bu yılda bir deprem olmuş, Fransız Konsolosluğu Buca'ya taşınmıştır. MÖ 1102'de Eolyalıların şehri almalarına kadar yerli halkın oldukça rahat bir hayat yaşadığı kabul edilir. MÖ 727 yılına kadar İyonlarla çekişen Eolyalılar, bu tarihten sonra şehri İyonlara bırakmıştır. Bir süre sonra güçlenen Lidyalılar, MÖ 628 yılında İzmir'i almıştır. Bu tarihlerde İzmir şehri dağılmış, halk civarda bulunan küçük yerleşim alanlarına geçmeye başlamıştır. Bu değişim, bugün gördüğümüz İzmir dolaylarındaki birçok yerleşim alanının ilk temellerini atmıştır. Bunlar arasında Buca’yı da sayabiliriz.

Buca’da antik çağdan bu yana bir yerleşimin olduğu bilinmektedir. 1868 yılında Buca'nın kuzeydoğusunda antik döneme ait büyük bir kadın büstü ortaya çıkarılmış olup, bu büst halen Londra’daki İngiliz Müzesi’nde sergilenmektedir.

Ayrıca Buca ve Kangölü çevresinde Bizans Haçı kabartmaları bulunan sütun başlıkları, antik “ARTEMİS MABEDİ”ne ait olduğu sanılan mermer yer döşemeleri, Forbes Köşkü çevresinde Bizans sikkeleri, Gürçeşme (Kançeşme) yolu üzerinde Roma Kalesi kalıntıları da antik çağda bu yörede gelişmiş toplumların yaşadığını ortaya koymaktadır. İyon saldırısı sırasında Buca’ya yönelen halk, Dereköy, Kangölü ve Kozağacı yörelerine yerleşmiştir. Yakın tarihimizde Buca’nın bir Rum köyü olduğu, aynı dönemde Rumlar, Yahudiler ve Türklerin bir arada yaşadığı, Avrupalı işadamları ile ailelerinin de Buca’da yaşadıkları, bunun beldenin gelişme ve zenginleşmesinde önemli bir etken olduğu belirtilmektedir.

Buca, Rumlar, Yahudiler ve Türklerin bir arada yaşadığı, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Hollanda şirketleri ile daha çok ticari ve sınai ilişkiler çerçevesinde oluşan Levanten Grubu’nun sayfiye yeri olarak yerleştiği bir belde özelliğini yakınçağ öncesinde taşımaya başlamıştır.

Buca MÖ 130'lara uzanan tarihi, birçok uygarlığa tanıklığı ile bir kültür ve tarih ilçesidir. Zengin doğa ve kültür mirasını, nüfus artışına ve günümüz yaşam biçiminin ortaya çıkardığı tüm etkenlere karşı koruyabilmiştir. Bu nedenle bugün Buca’da geçmişten günümüze kadar gelen bir tarihi görüntü sergilenmektedir. Buca’da yaşam, her şeyden önce zengin bir tarih, kültür ve doğa mirası ile iç içe bir yaşam olarak nitelendirilmektedir. Buca, tarihsel geçmişi ile bünyesinde çok önemli ve günümüzde de yaşayan eserler barınağıdır. George King Forbes, Gout, Prenses Borghese, Kont Dr.Aliberti, De Jongh, Dimostanis Baltacı Malikaneleri, tarihi İngiliz Protestan Kilisesi, Su Kemerleri, Buca’da yaşamış ve ölmüş birçok ünlü ailelerin mezarları, dar sokakları ve bugün bile birçok mimara ilham kaynağı olan Rum Evleri, ilçeye gelenlerin ilgisini çeken yapıtlardır.

9 Eylül 1922'de İzmir dolayısıyla Buca, Yunanlardan geri alınınca buradaki Rumlar bölgeyi terk etmiştir. 1922 yılına kadar Buca’nın nüfusu genellikle İngiliz, Rum ve Hollandalılardan oluşmakta idi. Buca, Cumhuriyetin ilanından sonra (29 Ekim 1923 - Türkiye'de cumhuriyetin ilanı) çok hızlı bir gelişme göstermiş ve bu dönemde göçmen kitlelerin ilçede yerleşimi devam etmiştir. Buca, 4 temmuz 1887 yılında yürürlüğe giren 3392 sayılı yasa ile ilçe olmuştur. Buca, İzmir'in en kalabalık ilçelerindendir.

Kaynak: Diyarbakır Söz