Dr. Çakmak "Gençlerde yaşlı akrabalarına bulaştırmanın pişmanlığını görüyoruz. Yoğun bakım kapısının önüne geldikleri zaman çok büyük vicdan azabı çekmekteler. Bir kere geçirdim, bir daha geçirmem anlayışı çok yanlış. Kovid-19'u ikinci kez geçiren hastalarımızı yatırmaktayız"
Prof. Dr. Çelik "Yoğun bakımda insanlar nefes açlığı çekiyor. Çaresizliğin ne kadar zor olduğunu hastaların gözünden okuyorduk. Hastalığı yaşadıktan sonra o çaresizliğin ne kadar zor olduğunu anladım"
Yakalandıkları yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) yenen Mardin Devlet Hastanesinde görevli Dr. Refika Yorulmaz Çakmak ve Dicle Üniversitesi (DÜ) Kalp Hastanesi yoğun bakım ünitesinde uzman Prof. Dr. Feyzi Çelik, virüse karşı verilen zorlu mücadeleyi anlattı.
Kovid-19 yoğun bakım servisinde görev yapan Çakmak, mart ayından bu yana yoğun bir süreç yaşadıklarını belirterek, görevini sürdürürken Kovid-19'a yakalandığını söyledi.
"Başta akciğerlerime ineceği korkusu oluştu. Ölüm korkusu psikolojik olarak beni etkilemekteydi. Çevremde hastalığı daha ağır geçiren kişiler olmuştu. Kas ağrıları beni psikolojik olarak kötü etkilemişti." diyen Çakmak, virüsü yendiği için şükrettiğini dile getirdi.
Çakmak, tekrar göreve başladığında aldığı önlemleri artırdığını çünkü ikinci kez bulaşma riski bulunduğunu aktardı.
"İKİNCİ KEZ GEÇİREN HASTALARIMIZI YATIRMAKTAYIZ"
Hastalığı bir kez geçirenlerin de çok dikkatli olması gerektiğine işaret eden Çakmak, "Bir kere geçirdim, bir daha geçirmem anlayışı çok yanlış. Kovid-19'u ikinci kez geçiren hastalarımızı yatırmaktayız. Maske, sosyal mesafe ve el dezenfeksiyonu çok önemli. Bunlara çok dikkat edilmeli." dedi.
Bazı vatandaşların hala kalabalık alanlarda maske takmadan, sosyal mesafeye uymadan sanki bu hastalığa hiç yakalanmayacakmış gibi davranmasının çok yanlış olduğuna dikkati çeken Çakmak, bunları gördüklerinde çok üzüldüklerini dile getirdi.
Çakmak, şöyle devam etti:
"Genç biri virüse yakalandığında ailesine bulaştırmayacağı anlamına gelmiyor. Belki kendisi ağır geçirmeyecek ama bir gün annesi veya babası yoğun bakıma geldiği zaman çok zor durumda kalabiliyor. İkinci kez geçiren yaklaşık 5-6 hastamız oldu. Bir kere hastalığı geçirdikten sonra önlemleri azalttıklarını, bir daha geçirmeyecekler düşüncesiyle maskesiz gezdiklerini, temas ettikleri kişilerin olduğunu belirtiyorlar. Toplu yemeklere katıldıklarını, biraz dikkatsiz davrandıkları için tekrar kaptıklarını iletiyorlar. Hatta bir hastamız taziyeye gitmiş, maskesiz olanlardan kapmış. Bir kişinin bile maskesiz olması risk. İki tarafın da maskeli olması gerekir. Bunun yanında sosyal mesafe de şart. Maske olsa bile sosyal mesafeye uymak lazım."
- "GENÇ ARKADAŞLARIMIZDA PİŞMANLIĞI MUHAKKAK GÖRÜYORUZ"
Yoğun bakımda durumu çok ciddi olan hastaları takip ettiklerini, genellikle ileri yaş grubu vakalar olduğunu anlatan Çakmak, şunları kaydetti:
"İnsanların genç, yaşlı demeden muhakkak sosyal mesafe, maske ve hijyene uyması gerekiyor. Genç bile olsa evde bulaştırdığı annesi, babası, ninesi, dedesi ya da herhangi bir akrabası daha ağır seyretmekte. Gençlerde yaşlı akrabalarına bulaştırmanın pişmanlığını görüyoruz. Yoğun bakım kapısının önüne geldikleri zaman çok büyük vicdan azabı çekmekteler. Kendisi genç olduğu için hafif atlatabilir ama yakınlarından birinin kaybını yaşadığı zaman o genç arkadaşlarımızda pişmanlığı muhakkak görüyoruz."
Çakmak, yoğun bakımdan çıkarıp servise aldıkları hastaları gördükçe büyük mutluluk yaşadıklarını vurgulayarak, bu zorlu süreçte kendilerini yalnız bırakmayan Sağlık Bakanlığı, Mardin Valiliği ve İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerine teşekkür etti.
"SOĞUKKANLI OLMAM GEREKİYORDU"
Pandemi hastanesi olarak hizmet veren DÜ Kalp Hastanesi yoğun bakım ünitesinde görevli Prof. Dr. Feyzi Çelik, yaklaşık 3 ay önce Kovid-19'a yakalandığını, evde eşinden ve çocuklarından izole şekilde karantina sürecini geçirdiğini söyledi.
Çelik, test sonucunu ailesiyle paylaştığında eşinin ve çocuklarının ağladığını anlatarak, "Sağlam durmaya çalışıyordum. 8 yaşındaki oğlum, 'Baba insanlar ölüyor, sen nasıl neşeli olabiliyorsun?' diye sordu. Bu mesleği seçtiğimde hazırlıklı olmam gerektiğini biliyordum. Hem bir hekim hem hastaydım aynı zamanda bir babaydım. Soğukkanlı olmam, güçlü durmam gerekiyordu." ifadelerini kullandı.
Evde olduğu süreçte bir odada kaldığını belirten Çelik, sosyal mesafeyi koruduğunu, hastalığı atlatana kadar da eşinin ve çocuklarının bulunduğu odalara gitmediğini aktardı.
Çelik, eşinin yemeğini odanın kapısına bıraktığını dile getirerek, "Oğlum dayanamayıp odama gelmek istiyordu ancak izin vermiyordum. Odamdan balkona bir kapı vardı. O balkonun penceresi çocuğumun odasına bakıyordu. Camın iki tarafından görüşüp, birbirimizi teselli ediyorduk." şeklinde konuştu.
İzolasyon sürecinde sağlığın, insanlarla iletişimin, işe gitmenin, hastaların elini tutmanın, hastalara yardımcı olmanın ne kadar kıymetli olduğunun bir kez daha anlaşıldığını ifade eden Çelik, hastalığı atlattıktan sonra yeniden görevine döndüğünü bildirdi.
"Sonuçta bir savaş var. Biz de savaşın ön cephesinde savaşan askerleriz. Savaştan kaçamazdık. Bunu göstermemiz gerekiyordu. Vatandaşa sahip çıkmamız, tedavilerini aksatmamamız gerekiyordu." ifadelerini kullanan Çelik, "Yoğun bakımda insanlar nefes açlığı çekiyor. Hastalar 'bizi yalnız bırakmayın' diyen bir ümitle gözümüze bakıyordu. Çaresizliğin ne kadar zor olduğunu hastaların gözünden okuyorduk. Hastalığı yaşadıktan sonra o çaresizliğin ne kadar zor olduğunu anladım." dedi.
"AYAKKABISIZ DIŞARIYA ÇIKAMIYORSAK MASKESİZ DE DOLAŞMAMAMIZ GEREKİYOR"
Bu süreçte Kovid-19 yoğun bakım ünitelerinden sorumlu mesai arkadaşını kaybettiğine dikkati çeken Çelik, şöyle konuştu:
"41 yaşında gencecik, korona savaşçısı arkadaşımızdı. Hem bir baba hem doktordu. İyi bir hekimdi. Koronavirüse yenik düştü. Doktor arkadaşları olarak elimizden gelen çabayı göstermemize rağmen arkadaşımızı kaybettik. Bizim için büyük bir tramvaydı. Geride bıraktığı çocukları, tedavi ettiği hastaları, arkadaşları olarak acımızı kelimelerle anlatamayız.
Bu hastalığa yakalanmamak için tedbirli davranılması gerekiyor. Allah'ın izniyle millet ve ülke olarak bunun üstesinden geleceğiz. Vatandaşlar kapalı ortamlarda olabildiğince az bulunsun, maskeyi hiç çıkarmasınlar. Nasıl ki ayakkabısız dışarıya çıkamıyorsak maskesiz de dolaşmamamız gerekiyor. El hijyenine dikkat etmemiz gerekiyor. Kurallara uyarsak böyle sonuçlarla karşılaşmamış olacağız."
Kaynak: Diyarbakır Söz