Aydın'ın Yılmazköy Mahallesi'nde oturan talasemi hastası Hasan Karalı, tedavi için gittiği Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesi Hemotoloji Bölümü'nde aynı hastalıktan tedavi gören kendinden 2 yaş büyük Zonguldaklı Kader Şekerci ile tanıştı. Çiftin bu arkadaşlıkları kısa sürede aşka dönüştü. İki genç Efeler Belediyesi Evlendirme Salonu'nda düzenlenen nikah ile yaşamlarını birleştirdi. Anne ve babalarının taşıyıcı olması nedeniyle Akdeniz Anemisi hastalığına yakalanan Kader Şekerci ve Hasan Karalı, hastalıkları dolayısıyla birbirlerini çok iyi anladıklarını ve hissettiklerini belirterek, şöyle dedi:
"Devletin, bu hastalıkla ilgili yardımda bulunmasını istiyoruz. Maliyeti çok yüksek ilaçlar ve tedavi süreci var. İkimiz bir insan olamayacak kadar güçsüzüz aslında. Bizimkisi çok nadir görülen bir evlilik. Normalde hastalar evlenmek istemiyor. Ailelerde karşı çıkıyor. Biz evlendik çünkü birbirimizi anlıyorduk."
"DOĞACAK BEBEĞE İŞKENCE OLUR"Birbirlerini sevdiklerini söyleyen genç çift, hastalıkları konusunda bilinçli olduklarını ve bu hastalığı kimseye yaşatmayacaklarını belirtti. Hasan Karalı eşinin de kendisi ile aynı görüşte olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Evliliğimizi çocuk yapmama şartı ile gerçekleştirdik. Bu konuda bilinçliyiz. Bu doğacak bebeğe işkence olur o yüzden yapmayacağız. Çocuğumuzda aynı kaderi yaşasın asla istemeyiz. Hastalık sürecimiz çok zor, tedavi pahalı. Biz artık iki kişiyiz. Kan alıyoruz, aldığımız için de vücuttaki demir oranı yükseliyor. Bunu vücuttan atmak içinde infizyon pompası kullanıyoruz. İlacı karşılayan devlet iğneyi karşılamıyor. Her gün kullanmak zorunda olduğumuz iğneyi pahalı olmasından dolayı alamıyoruz."
"BİZE VİRÜSLÜYMÜŞÜZ GİBİ BAKIYORLAR" İnsanların talasemiyi tanımadıklarını, yetkililerin bu konuda toplumu bilinçlendirmelerini gerektiğini belirten Hasan Karalı, "İnsanlar bize virüslü gibi bakıyor. Bu hastalığın bulaşıcı özelliği yok. Kalıtsal bir hastalık olduğu için anne ve babadan gelen genler bu hastalığı taşıyorsa, hastalığa yakalanma yüzdesini belirliyor. Talasemi Derneği olarak kermes düzenlemiştik. Ürün satardık ama insanlar virüslüymüşüz gibi bakar, bizden ürün almaktan kaçınıyorlardı" dedi. "HASTANELER İKİNCİ EVİMİZ OLDU"Tedavi nedeniyle 10 günde bir hastanede olduklarını söyleyen Hasan Karalı, hastaneleri ikinci evleri gibi gördüklerini anlatırken "Kan almak zorunda kalıyoruz. Kan aldıktan sonra vücudumuz kendine geliyor ama 10 gün sonra yine kötüleşiyoruz. Bu böyle sürüyor" ifadelerini kullandı.
Hastalık hakkında çok fazla bilgiye sahip olduklarını belirten Kader Şekerci de "Neredeyse bir doktorun bilgisine sahip olduk. Doktor hangi ilacı yazdığını söylemeden biz söylüyoruz. Bize iyi gelen şeyleri biliyoruz. Tıbbi terimleri bile öğrendik. Hastanelerle iç içe büyüdük" dedi.DHA
Kaynak: Diyarbakır Söz