Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede inceleme yapan Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Akın Düzgün, afette daha çok eski binaların yıkıldığını belirtti. Hasar gören ya da yıkılan binalarda doğru mühendisliğin uygulanmadığını, malzeme ve donatı kalitesinin çok düşük olduğunu belirten Doç. Dr. Düzgün, yeni yapılarda da ağırlıklı olarak zeminden kaynaklanan problemler tespit ettiklerini söyledi.
DEPREME DAYANAKLI YAPI İÇİN 3 AŞAMA
Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu ifade eden Doç. Dr. Düzgün, "Depremi engellememiz söz konusu değil. Dolayısıyla depreme karşı yapıların güçlü şekilde tasarlanması gerekiyor. Depreme dayanıklı yapıdan kastımız; hiç hasar olmayacak değil. Hasar alacak ama temel felsefimiz; şiddetli depremlerde yapıların göçmeden ayakta kalması. Depreme dayanıklı yapı tasarımı 3 aşamadan oluşur; birincisi tasarım, ikincisi üretim, üçüncüsü kullanım aşaması. Bu aşamalarda dikkat edilmesi gereken hususlar var. 3 aşamada da belirtilen kurallara ve yönetmeliklere uyulursa; meydana gelebilecek depremlerde binalarımız hasar görebilir ama can kaybını asgariye indirmiş ya da engellemiş oluruz" diye konuştu.
'HER AŞAMA SIKI ŞEKİLDE DENETLENMELİ'
Tasarım aşamasının çok önemli olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Düzgün, "Bu aşamanın en önemli maddesi; zemin özelliklerinin doğru şekilde belirlenmesi. Doğru ve düzgün zemin etüt raporlarının hazırlanması gerekiyor. Yapının kullanım amacına göre; yönetmeliklerde öngörülen konulara dikkat edip, projeler hazırlanmalı. Projeler hazırlandıktan sonra dört dörtlük uygulanması gerekiyor. Her aşamasında; herkesin yaptığı iş ölçüsünde sorumlu olması kaydı ile ciddi denetim yapılmalı. Sadece beton ya da donatı denetimi değil; her aşama sıkı bir şekilde denetlenmeli. Malzemelerden numune alınıp, projedeki özellikleri sağlayıp sağlamadığının tespit edilmesi gerekiyor. En çok yapılan yanlışlardan birisi, bu; taze betona, kalıba dökülecek betona asla su katılmamalı. Mümkünse binalarımızı bitişik nizamda yapmamamız lazım. Eğer bitişik nizamda konut yapılacaksa; aralarında yönetmeliklerde belirtilen aralıkların olması lazım. Deprem bölgesinde bitişik nizamdaki binaların birbirine etkilerinden dolayı hasar aldığını gördük” dedi.
'İŞÇİLERİ DE EĞİTMEMİZ LAZIM'
Mümkün olduğunca deniz kumu kullanılmaması gerektiğini belirten Doç. Dr. Düzgün, “Eğer deniz kumu kullanacaksak; çok iyi şekilde yıkayıp, tuzdan ayırmamız gerekiyor. Tuz, donatılarda korozyona neden olduğu için yapının performansına etki eden bir parametre. Her aşamasında kurallara, yönetmeliklere uygun bir şekilde binamızı yapmamız lazım. İnşaatlarda, şantiyelerde çalışan işçileri de eğitmemiz lazım. Alışılagelmiş hataları engellemek için onları da eğitmemiz gerekiyor. Burada herkesin görevine göre sorumluluğu var" ifadelerini kullandı.
'BİNAYI NEMDEN KORUMAK LAZIM'
Kullanım aşamasına da vurgu yapan Doç. Dr. Düzgün, "Kullanım esnasında da dikkat edilmesi gereken hususlar var. Mekan açmak için bölme duvarlarını kaldırmak, balkonu mutfağa ilave etmek uygun değil. Kirişten boru geçirmek için delikler açmak uygun değil. Bina başlangıçta nasıl tasarlanmışsa; o şekilde muhafaza etmek lazım. Binayı nemden korumak lazım. Bunlara dikkat edersek, depreme dayanıklı olarak tasarlanan binamız, kullanım aşamasında da depreme dayanıklılık gösterecektir" diye konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz