Çeşitli programları kapsamında Trabzon'a gelen Bakan Tunç, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Osman Turan Kongre ve Kültür Merkezi'nde Üniversiteli Ak Gençlik (ÜniAk) tarafından düzenlenen "Gençlik Buluşması"na katıldı.
Tunç, burada yaptığı konuşmada, Irak'ın kuzeyinde hain PKK saldırısında şehit olan 12 asker için Allah'tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diledi.
Terörle mücadeleden hiçbir zaman taviz vermeyeceklerini belirten Tunç, bu kararlılıklarını her zaman sürdüreceklerini, ülkeyi ve milleti huzursuz eden şebekelerle mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
Bakan Tunç, terör örgütlerinin yanı sıra onları destekleyenlerle de mücadeleyi sürdüreceklerine işaret ederek, "Türkiye'yi 40 yıldan bu yana huzursuz eden, gelişmesinin ve kalkınmasının önünde engel olarak hep önümüze konulan bu terör belasıyla, terörünün her çeşidiyle mücadele ederek inşallah ülkemizi bu şer şebekelerinden temizleyerek yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.
Bugün, Kuzey Marmara Otoyolu'nun Sakarya kesiminde 7 aracın karıştığı kazada 10 kişinin öldüğünü de anımsatan Tunç, "Sakarya'da meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun. Yaralılar var ve hastanede tedavileri devam ediyor. Sağlık Bakanımız bizzat ilgileniyor. Bir daha böyle acılarla Cenab-ı Allah bizleri karşılaştırmasın." ifadesini kullandı.
Tunç, buluşmanın düzenlendiği salonda yer alan 'Daha adil bir dünya mümkün' ve 'Darbe anayasası istemiyoruz' yazılı pankartlara ilişkin şunları söyledi:
"Gençler gerçekten şu sloganların her biri birer konferans konusu, her biri birer söyleşi konusu. Bu duyarlılığınız için ben öncelikle ÜniAk'lı kardeşlerimi ve bu programa katılan genç kardeşlerimi tebrik ediyorum. Türkiye'nin ve Cumhuriyet'imizin ikinci asrının Türkiye Yüzyılı olacağına yürekten inanıyorum. Gençlerimizin omuzlarında yükselecek Türkiye Yüzyılı inşallah. Dünyaya Türkiye'nin damgasını siz gençler vuracaksınız. Özellikle bugünkü bu birlik ve beraberliğiniz, duvarlarda yazan sloganlar çok anlamlı."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Dünya beşten büyüktür.' sözünü hatırlatan Bakan Tunç, şöyle devam etti:
"Aslında bugün insanlığın içerisinde bulunduğu bu sorunlara işaret ediyor. Uluslararası sistemin, uluslararası kuruluşların artık bir revizyona tabi tutulması gerektiğini, insanlığın sorunlarına çare olamadığını hep vurguluyor. 'Dünya beşten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.' diyor ve ne kadar haklı olduğunu işte bugün İsrail konusunda ve Filistin meselesinde de görüyoruz. Maalesef dünya sessiz, uluslararası kuruluşlar Filistin'deki katliamı, insanlık suçunu önlemeye yetmiyor maalesef. Önlemek istemiyorlar. 7 Ekim'den bu yana orada 8 bin çocuk katledildi, 20 binden fazla insan, bunun yüzde 70'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Masum insanlar orada katledilirken, bebekler kuvözlerde katledilirken, hastaneler bombalanırken, mülteci kampları bombalanırken, okullar ve üniversiteler bombalanırken maalesef uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ateşkes önerilerini bir oyla reddediyor. Beş üyesi var Güvenlik Konseyinin, bir üye 'Hayır.' dediği zaman oradan karar çıkmıyor. Yani bir üye dünyayı ateşe verebiliyor. Bir üyenin oyu, maalesef sadece ateşkes değil, insani yardım önergeleri bile Güvenlik Konseyinde reddediliyor."
Tunç, Filistin'de ateşkes sağlanması için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılan oylamaya değinerek, "120 üye 'Ateşkes olsun.' dedi, 14 üye 'Ateşkes olmasın.' diye reddetti. O 14 üyeye şöyle bir baktığınız zaman her biri 'Biz demokrasinin beşiğiyiz.' diyebiliyorlar, 'Biz insan haklarının öncüsüyüz.' diyebiliyorlar. Maalesef oradaki bebek katliamına, çocuk katliamına, soykırıma 'Evet.' diyen o 14 ülke dünya tarihine kara leke olarak geçecek. Biz Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde hep hakkı, hukuku, insan haklarını seslendirmeye devam edeceğiz." dedi.
-"Amacımız orada bir an önce ateşkesin sağlanması"
Türkiye olarak mazlumun yanında olmaya devam edeceklerini, Filistinlilerin hakkını ve hukukunu savunmayı sürdüreceklerini vurgulayan Tunç, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar İsrail, Birleşmiş Milletlerin geçmişten bu yana hiçbir kararını tanımadı, bir devlet gibi hareket etmedi. Hep bir örgüt gibi, terör örgütü gibi hareket etti ve öyle etmeye devam ediyor ama bunun cezasını günü gelecek çekecek. Bu katliamı yapan, o bebekleri katleden Netanyahu ve yanındakiler, o saldırganlar gün gelecek insanlığın huzura çıkacaklar ve o soykırım suçunun cezasını çekecekler. İnsanlık bunu görecek inşallah. Biz de Türkiye olarak bunu seslendirmeye devam edeceğiz. Amacımız orada bir an önce ateşkesin sağlanması. Yoğun bir diplomasi çalışmasını 7 Ekim'den bu yana Sayın Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanlığımız yoğun bir gayret gösterdiler. Çok sayıda dünya lideri ile görüşmeler gerçekleştirdiler ve halen devam ediyor. Orada o katliamın durması konusunda çabamızı sürdüreceğiz. Ben şehit olan Filistinli kardeşlerime Allah'tan rahmet diliyorum. İsrail'in saldırganlığını bir kez daha nefretle şiddetle lanetliyorum."
Tunç, 7 Ekim'den bu yana 20 binden fazla insanın Filistin'de katledildiğine işaret ederek, "Maalesef insanlık bunu seyretti. Burada yüksek sesle ses çıkaran dünya lideri sadece Recep Tayyip Erdoğan. İnşallah Türkiye daha da güçlü oldukça ve yükseldikçe, dünyaya Türkiye Yüzyılı damgasını vurdukça dünyada bir daha bu tür adaletsizlikler olmayacak. Gelecekte inşallah bugünleri de hep beraber göreceğiz." diye konuştu.
-"Demokratik hukuk devletinde sıkıyönetim olur mu?"
Türkiye'nin, 12 Eylül darbesi sonrasında darbeciler tarafından yazdırılan bir anayasa ile yönetildiğini belirten Tunç, anayasanın değişmesi konusunda siyasi düşüncesi ne olursa olsun herkesin mutabık olduğunu söyledi.
Tunç, bu konuda uzlaşma zemininin bugüne kadar gerçekleşemediğini, çeşitli komisyonlar kurulmasına rağmen kritik maddelere sıra geldiğinde uzlaşma sağlanamadığını ifade etti.
Buna rağmen son 21 yılda reform sayılacak ve sessiz devrim denilebilecek önemli değişiklikler yapıldığını kaydeden Tunç, vesayetçi ruhu kaldırmak adına çok çalıştıklarını, 2010 ve 2017 yıllarında önemli değişikliklerin anayasaya getirildiğini aktardı.
Bakan Tunç, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere, şehit ve gazi ailelerine pozitif ayrımcılık sağlayan maddelerin getirildiğine dikkati çekerek, "Bunları anayasaya ilave ettik, 'Olması lazım.' dedik. Yine sıkıyönetimin kaldırılması. Anayasamızda bizim sıkıyönetim diye bir madde vardı. Demokratik hukuk devletinde sıkıyönetim olur mu? Olmaz ama anayasamızda vardı. 'Darbeciler yargılanamaz.' diye bir madde vardı, kaldırdık. Yargılanmasının da önünü açtık ve yargılandılar." dedi.
Tüm bu değişiklikler içerisinde en önemlisinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu vurgulan Tunç, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin demokratik bir sistem olmadığını, cumhuriyet rejimine aykırı olduğunu söyleyebilenler bile var. Yani halkın doğrudan doğruya yürütmeyi belirlemesi, direkt ülkeyi yönetecek kişiyi seçmesi nedir? Cumhuriyettir. Cumhuriyetin en basit tanımı halkın kendi kendini yönetebilmesidir. Parlamenter sistemde yürütmenin iki başı vardır, cumhurbaşkanı ve başbakan. Sorumlu olan başbakandır. Millet dolaylı yoldan başbakanı seçiyordu. Parlamentoda milletvekilleri farklı şekilde uzlaşırsa belki birinci olan partinin genel başkanı başbakan olamıyordu ki örnekleri var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile halk doğrudan doğruya yürütmenin başını seçti. Aynı sandığın yanında da milletvekillerini seçti."
"YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACI VAR"
Bakan Tunç, çok sayıda yapılan değişikliklerin anayasada vesayetçi ruhu azalttığı ancak tamamen ortadan kaldırmadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Çünkü darbeciler tarafından belli bir sistematik içerisinde yazdırılan bir anayasa. Sonraki değişikler işte Anayasa Mahkememizin yapısı, sonradan ilave edilen bireysel başvuru. Tüm bunlar mevcut yapıyla uyum göstermeyen birtakım maddeler. Maddeler arasındaki yeknesaklığın bozulmuş olması birtakım tartışmalara neden olabildi ve oluyor da. Yargı kurumları, yüksek yargı kurumları arasında birtakım görüş farklılıklarına neden olabiliyor. Türkiye'nin artık ikinci asrında, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında yeni, demokratik, sivil, kuşatıcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bunu hepimiz istiyoruz. Bunu inşallah 28'inci dönem parlamentosu başarır ve millete olan borcumuzu da yerine getirmiş oluruz. Anayasanın darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile başlı başına değişmesi için yeterli sebeptir."
Cumhuriyet'in 100'üncü yılı için 2000'li yıllarda yazılan mektuplar olduğunu anımsatan Tunç, Anadolu'da görev yapan bir hakimin 21 yıl önce Adalet Bakanlığı için kaleme aldığı mektubun detaylarını paylaştı.
Bakan Tunç, mektubun, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e hitaben yazıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"'Bu mektubu açtığınızda ben hayatta ve görevde olur muyum, bilmem.' diyor. Anadolu'nun bir ilçesinde ilk görev yerinde. 'Belediyenin ikinci katında adliye binasından yazıyorum.' diyor. Bilgisayar, telefon olmadığını, sadece seçim hakimlerinin telefon kullandığını yazıyor. Sobalı bir odada olduklarını, ilçede bir fırın olduğunu söylüyor. 'O da sabahtan ekmek çıkarıyor, bir daha da ekmek bulamazsınız.' diyor. Memleket ekonomik kriz içerisinde diyor."
Mektubu yazan hakim ile Antalya'da geçen hafta bir araya geldiklerini ifade eden Tunç, kendisinin halen Antalya Bölge Adliye Mahkemesinde tecrübeli bir hakim olarak göreve devam ettiğini sözlerine ekledi.
Öte yandan Bakan Tunç, KTÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı'yı makamında ziyaret ederek, üniversitedeki çalışmaları hakkında bilgi aldı.
Kaynak: Diyarbakır Söz