Diyarbakır'da uyuşturucu bağımlıları için oluşturulan Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezinde (ÇEMATEM) binlerce kişi tedavi görüyor.
18 yaşın altındaki uyuşturucu bağımlılarının bulunduğu ÇEMATEM'de çocuklar, günlük hayattan koparılmadan çeşitli aktivitelerle tedavi ediliyorlar.
Uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili bilgilendirme yapan ÇEMATEM'de görevli uzmanlar, uyuşturucu kullananların sayısının gün geçtikçe arttığını söylediler.
Uzm. Psikiyatrist Mehmet Emin Yüksel, 18 yaş altı çocukların genelde aileleri veya rehberlik öğretmenleri tarafından kendilerine getirilip, tedaviye başlanıldığını belirtti.
Yüksel, "Çocuğun madde içtiğini tespit ettikten sonra tedaviye başlıyoruz. Tedavide de öncelikle aileleri ile görüşürüz. Yapmaları gereken şeyler ve yapmamaları gereken şeyler konusunda aileye eğitim veriyoruz. Sonra madde bağımlısı bireyle tedaviye başlıyoruz. Bazen ayakta, haftada bir, iki haftada bir çağırıp tedavi ettiğimiz hastalarımız oluyor. Bir türlü bırakmayı beceremeyen hastalarımızı da yatırarak tedavi ediyoruz. Tedavi ettikten sonra tedavi süreçleri ister ayakta ister yatarak tedavi olsun ortalama 18 yaşlarını doldurana kadar bunların takiplerini sürdürüyoruz. Gerek kendilerini gerek ailelerini bilgilendiriyoruz. Eğitim veriyoruz, bireysel grup terapileri ve uğraş terapileri yapıyoruz. Çocukların maddeye tekrar başlamamaları için neler gerekiyorsa öğretmeye çalışıyoruz." dedi.
"Aile bunu erken fark etmiş olabilse tedavi şansı yüksek oluyor"
Çocukları uyuşturucuya iten en büyük sebeplerden birinin sokaklardaki kötü arkadaşlar olduğunu vurgulayan Yüksel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer çocuklar ailelerinden bağımsız, sokaklarda uzun süre zaman geçiriyorsa maalesef potansiyel olarak maddeye bulaşma ihtimalleri yüksek oluyor. Eğer çocuk 10 yaş civarında sigara içmeye başlamışsa bu ciddi anlamda uyuşturucu madde kullanmaya potansiyel bir şey. Ailenin içerisinde içen, göç öyküsü varsa, aile ayrılmışsa yani anne baba ayrıysa ya da biri ölmüşse, okula gitmiyorsa, sokakta kalıyor ve çalışıyorsa içme oranı yüksektir. Genelde şöyle oluyor: Arkadaş dedikleri birilerine yanaştıktan sonra ondan öğrenmeye başlıyorlar. Başladıktan sonra da maalesef ömrünün sonuna kadar buna devam ettikleri olabiliyor. Bizim tespit ettiğimiz çocuklar madde kullanıyor, madde kullandıktan uzun yıllar sonra aile bunu öğreniyor. Çocuklar bunu gizlemeyi başarıyor. Zaten çoğu geç saatte eve gittikleri ve sokakta oldukları için bunu çok geç fark ediyorlar. Eğer aile bunu erken fark etmiş olabilse tedavi şansı yüksek oluyor ama geç fark ederlerse maalesef çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor."
"Uyuşturucu kullanmaya başlayanların arkadaş çevresi değişiyor"
Uyuşturucu kullanmaya başlayanların ilk önce arkadaş çevresinin değiştiğini dile getiren Yüksel, "Yani daha önceden okuldaki, mahalledeki arkadaşlarıylayken bir bakıyorsun ki başkalarıyla gezmeye başlıyor ve aile bunu sorguladığında bunlar daha çok madde kullanan, hırsızlığa bulaşan çocuklar olabiliyor. Aile bunlardan herhangi birini tespit ederse bunu çok rahatlıkla bize ya da herhangi bir hastanenin psikiyatri bölümüne, çocuk psikiyatri polikliniklerine götürsün. Büyük ihtimalle bunu tespit edeceklerdir. Birincisi, bize başvuran hastalar 18 yaşın altında oluyor ama bazen 9 yaşındaki çocuğu da yatırmak zorunda kaldığımız oluyor. Şunu çok net gördük: İlk başladıkları madde genelde sigara oluyor ve erken yaşta sigara içenler ortalama 10 yaşın altında sigara içmeye başlamışsa bizim için ciddi anlamda bir risk faktörüdür. Sigara içmeye başladıktan sonra da diğer şeylere peyderpey başlıyor." şeklinde konuştu.
"Öğüt vermeyelim, onları dinleyelim"
"Madde bağımlılığı dünyanın her yerinde erkek hastalığı olarak bilinir ama son dönemlerde kız çocuklarında da yaygınlaşmaya başladı." diyen Yüksel, şunları söyledi: "Ama yüzde 90-95'in üzerindeki hastaların çoğu yatırdığımız erkek hastalardır. Ayakta gelen hastaların çoğu da öyle... Yani muhtemelen sokakla alakası var bu işin ya da kişilik yapılarıyla, kişilik özellikleriyle alakalı büyük ihtimalle. Bir kişi tedavi olduktan sonra eğer tekrar aynı ortama giderse neredeyse kaçınılması zor tekrar başlıyor. O yüzden birincisi, o ortama gitmemesi gerekiyor, ailenin ona sahip çıkması gerekiyor çünkü madde bağımlılığını bireysel bir hastalık olarak düşünmemek lazım. Madde bağımlılığı tamamen halk sağlığı sorunudur. Bir ailede ya da bir sülalede bir madde bağımlısı çıktı mı sülalenin tamamını etkilemeye başlıyor. Ailelere şunu söyleyebilirim: Bu bir beyin hastalığıdır. Muhakkak çocuklarımızı desteklememiz lazım, yani onların yanında olmak, çoğu zaman onları dinlemek lazım. Artık madde kullanan çocuklarımızın çoğu ergen ve bizim genelde yaptığımız hata şu: Biz onlara öğüt veririz. 'Şunu yap, şunu yapma!' deriz ve ergenler de bu öğütten hoşlanmazlar. Maddenin kötü olduğunu küçük çocuk da yaşlı biri de kullanan biri de bilir. Ona, 'Bu kötüdür, kullanma!' dediğimizde sadece onu sinirlendirmekten başka bir şey yapmaz. Öğüt vermeyelim, onları dinleyelim. 'Sen ne istiyorsun, nasıl yapalım?' diyelim. Onları işin içine katmamamız lazım. Ailelere söylüyorum, lütfen çocuğunuzun arkadaşının kim olduğunu bilin. Bunu bilmediğiniz sürece çocuklarınızı bunun pençesinden zor kurtarırsınız."
Kaynak: Diyarbakır Söz