14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeni ile Türkiye Diyabet Vakfı adına açıklama yapan Prof. Dr. M. Temel Yılmaz; doğru tedavi ile diyabetin yaşam süresini ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemeyeceğini, ancak iyi tedavi edilmeyen ve yaşam tarzına dikkat etmeyen diyabet hastalarında ortaya çıkabilecek ciddi risklerin şunlar olduğunu kaydetti:
"Her iki diyabet hastasından biri kardiyovasküler hastalık sebebiyle hayatını kaybediyor. Her iki diyabet hastasından birinde nöropati yani sinir sistemlerinde hasar görülüyor. Diyabet ABD’de son aşamaya gelmiş böbrek yetersizliği vakalarının yüzde 50’sinden sorumlu. Diyabet hastalarında normal hastalara göre 15 kat daha fazla ampütasyon yani uzuv kaybı yaşanıyor. Ciddi diyabetik retinopati gelişen hastaların yüzde 50’si tanıyı takip eden 5 yıl içinde kör olabiliyor. Depresyon, diyabet hastalarında diyabet hastası olmayanlara göre 2 kat daha fazla görülüyor. Tip 2 diyabet demans riskini 3 kat artırıyor. Diyabet hastalarının ölüm riski diyabet hastası olmayanlara göre 2 kat daha fazla". Türkiye Diyabet Vakfı, Türkiye genelinde, diyabet algısı ve bilincinin ölçülmesi amacıyla “Diyabet Algısı ve Bilinci Araştırması” yaptı. Bu araştırma sonucunda Türkiye çapında diyabet bilinç oranının yüzde 37,2 olduğu ortaya çıktı. Diyabette esas bozukluğa sebep olan organın hangisi olduğu sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 27,8’i pankreas, yüzde 13,8’i karaciğer, yüzde 9,1’i mide, yüzde 7,8’i böbrek olduğunu, yüzde 25,1’i ise bilmediğini söyledi. Diyabetin hangi belirtileri olduğu sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 38,3’ü bilmediğini söyledi. Yüzde 19,7’si ağız kuruluğu, yüzde 10,6’sı aşırı susama, yüzde 10,6’sı sık tuvalete çıkma şeklinde yanıt verdi. Açlık kan şekeri sınırının ne olduğunu sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 85,2’si bilmediğini, sadece yüzde 14,8’i bildiğini söyledi. Bu soruya verilen yanıtlardan toplumdaki doğru bilgi oranının yüzde 4,5, yanlış bilgi oranının yüzde 10,2 ve hiç bilinmeme oranının da yüzde 85,3 olduğu ortaya çıktı. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre tedavi altında 5,2 milyon diyabet hastası bulunmaktadır. Tedavi edilen hasta sayısı yıllar içinde yüzde 17’lik bir artışa sahiptir. Maliyet ise; yıllara göre yüzde 18 artmaktadır.. Türkiye’de yapılmış prevelans çalışmasında (TURDEP 2) hastalığın görülme sıklığının (20 yaş üstü kişilerde) yüzde 13,7 olduğu (yaklaşık 6,5 milyon hasta) ve son on iki yılda diyabet oranının yüzde yüz arttığı belirlenmiştir. SGK’nın sağlıkla ilgili kurum harcamalarının yüzde 23’ü diyabet ve komplikasyonlarının tedavisine aittir. 2012 yılı içinde direkt ve komplikasyonlara ilişkin toplam harcama 9,9 milyar TL olmuştur. Bu rakamın 2,6 milyar TL’si direkt diyabet tedavisine yönelik harcamaları oluştururken, 7,4 milyar TL’si komplikasyonlar için harcanmıştır. Komplikasyon maliyetlerinin yıllar içindeki artış hızı direkt maliyetlerden daha fazladır. Ayrıca iş gücü kaybı ve yaşam standartlarındaki kayıp ve diğer harcamalar bu maliyetlerin içinde yer almamaktadır. Tüm bu çaba ve harcamalara karşın diyabet tedavisinde yüzde 6,5’in altında olması gereken HbA1c değeri (3 aylık kan şekeri değeri ortalaması) yapılan araştırmalarda Tip1 diyabetliler için ortalama yüzde 11,2 (7,9-14,5), Tip2 diyabetliler için ortalama yüzde 10,4 (8,2-12,6) olduğu saptanmıştır. Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Türkiye Diyabet Vakfı olarak diyabetle etkin mücadele için çözüm önerilerimizi yetkililerle paylaşıyoruz, hastalardan gelen talep ve sorunları da hassasiyetle takip ediyor, değerlendirmeye çalışıyoruz” dedi. Prof. Dr. Yılmaz, vakıf olarak konu ile ilgili çözüm önerilerimiz şöyle sıraladı: "1. Diyabet hasta eğitimlerinin organ hasarlarını ve diyabet maliyetini yüzde 50 oranında azalttığını gösteren bilimsel veriler göz önünde tutularak diyabetli hasta eğitimleri yaygınlaştırılmalıdır. Diyabet hasta eğitiminin en ucuz etkin modeli olan Diyabet Akran Eğitimi (hastanın hastayı eğitmesi) Sağlık Bakanlığı politikası olarak tüm ülkede yaygınlaştırılmalıdır. 2. Diyabet eğitimi almış ve düzenli kan şekeri ölçümü yapan kişilerin diyabet kontrollerinin, ölçüm yapmayanlara göre anlamlı derecede daha başarılı olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Diyabetin doğru şekilde tedavi edilebilmesi için ölçüm cihazlarının güvenilir ve kaliteli olması son derece önemlidir. Ülkemizde pek çok Uzak Doğu kökenli ölçüm cihazı SGK tarafından geri ödenmektedir. Ancak bu cihazların sonuçlarının güvenilirliği ile ilgili hiç bir kanıt olmadığı gibi insanlarımızın sağlığını tehdit edici sonuçlara yol açtıkları görülmektedir. Ayrıca bu ürünlerin çoğunun teknik servis hizmeti bulunmamaktadır. SGK tarafından ödeme listesine alınmış olan kan şekeri cihazlarının doğrulukları acilen test edilmeli, ölçüm cihazı firmaları için teknik servis zorunluluğu getirilmeli ve halkımızın güvenilir ölçüm cihazlarına fark ödemeden ulaşabilmesi için geri ödeme fiyatı iyileştirilmelidir. 3. Sağlıklı beslenme için devlet önlemler almalıdır. Özellikle çocuk ve gençlerin beslenmesinden başlayarak devlet daha etkin önlemlere başvurmalıdır. T.C. Sağlık Bakanlığı’nın okul kantinleri ile ilgili aldığı önlemler iyi bir başlangıç olmasına rağmen yeterli değildir. Okul kantinlerinde Avrupa ve ABD benzeri seçenekli sıcak yemek, sebze, meyve ağırlıklı menüler sunacak düzenlemeler yapılmalıdır. 4. Diyet ve Diyabetik ürünlerin fiyatı diğer ürünlere göre daha pahalıdır. Diyet ve diyabetik ürünlerin fiyatları ucuzlatılmalı, üretici ve tüketici için teşvik edici cazip önlemler alınmalıdır. 5. Sağlık Bakanlığı sigarayı önleme kampanyası benzeri şeker tüketiminin, beyaz un tüketiminin ve tuz tüketiminin azaltılması, kan şekeri ölçümünün özendirilmesi için sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri ile etkin kampanyalar düzenlenmelidir. 6. Tüm besin ve gıda öğelerinin kalori, karbonhidrat ve yağ oranlarını belirten etiketleri görünür ve okunur şekilde konulmalı ve halka yönelik gıda etiket okuma, bilgilendirme toplantıları yapılmalıdır. 7. Egzersiz ve spor gençlerden başlayarak teşvik edilmelidir. Özellikle diyabet ve obezite açısından yüksek risk altında olan ev kadınlarını yürüyüşe teşvik için bilgilendirici, özendirici politikalar oluşturulmalıdır. Her gün yarım saat yürüyüşün diyabeti yüzde 50 oranında azaltacağı unutulmamalıdır. 8. Ülkemizde diyabet ve obezite ile mücadelede uzman hekim sayısı artırılmalıdır. Ülkemizde 7.2 milyon diyabetli ve 12 milyon civarında obez olmasına rağmen sadece 550 civarında Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı mevcut. Bu uzmanlar aynı zamanda tiroid, hipofiz, sürrenal, gonad hastalıkları gibi ülkemizin çok önemli sağlık sorunları ile de baş etmek zorunda ve diyabete ayıracak yeteri kadar zamanı bulamamaktadır. Bu nedenle Diyabet ve Obezite ile mücadele için tıp eğitiminde ayrı bir “Metabolizma ve Beslenme Hastalıkları Bilim Alanı” oluşturulmalı ve uzman sayısı artırılmalıdır. 9. Üniversite ve Devlet Hastanelerinde diyabetli hastanın bakımı, eğitimi ve organ hasarlarının taramasının tek merkezde yapılacağı “Diyabet Merkezleri”nin sayısının artırılması ve yasalarla özel koruma altına alımı sağlanmalıdır. Devlet, diyabetli hastanın ilaca erişimini güçleştiren bürokratik zorlukları kaldırmalıdır".Kaynak: Diyarbakır Söz