Derin Psikiyatri'den Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Güveli, sıkıntının insanlık tarihi kadar eski bir his olduğunu belirterek, “Bu his, hisseden tarafından çoğunlukla iç sıkıntısı, huzursuzluk, gerginlik, daralma şeklinde ifade edilir. Bu hisle hepimiz günlük hayatımızda tanışırız. Ancak gelip geçici olduğunda pek etkilenmeyiz. Bazen sıkıntılarımız öylesine yoğunlaşır ki işimizi gücümüzü yapmamıza mani olacak bir hal bile alabilir. Sürekli gergin ve tedirgin olduğunuzu düşünün; hayattan zevk almanız azalır, dikkatinizi toparlayamazsınız, işe gitmeyi canınız istemez eskiden zevk alarak yaptığınız birçok işi artık boş ve anlamsız bulursunuz” diye konuştu.
SIKINTILARIN BOYUTU ÖNEMLİ
Sıkıntının bariz ve yaşadığınız durumla uyumlu bir nedeni varsa bu doğal bir duygu yansıması olarak değerlendirilebileceğini anlatan Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Güveli, “Ancak eğer bu anlamda bir sebep yokken siz kendinizi sıkıntılı ve gergin hissediyorsanız bunu biraz incelemek gerekir. Burada hemen şu soru akla geliyor sıkıntının normali var mıdır ? Evet her insanın hayatında hastalık olmadan yaşadığı normal bir sıkıntı vardır. Ciddi kayıplar (para, sevilen birinin kaybı vs. gibi) bir süre için kaybın kişi için anlamı oranında sıkıntıya sebep olabilirler. Ancak bu süre işimizi gücümüzü engelleyecek boyuta ulaşmışsa, sosyal ilişkilerimizi bozuyorsa artık eskiye kıyasla asabi olmaya başlamışsak sınırlar aşılmış normalin ötesine geçilmiş olur. En çok da depresyonda bu durumu yaşarız. Depresyonun en önde gelen belirtisi zaten duygu duruma hakim olan sıkıntı ve isteksizlik halidir. Sözün özü sıkıntınız 2 haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa; sosyal, mesleki ve aile yaşantınıza negatif yansımaları varsa sıkıntının normal sınırı aşılmaya başlanıyor demektir” diye konuştu.
İKİ HAFTA SÜRMESİ HALİNDE
“En az iki haftalık süre içerisinde aşağıdaki belirtilerden en az beşi sizde varsa depresyon sorgulanmalıdır” diyen Güveli, şunları kaydetti:
“Çökkün bir ruh hali, ilgi kaybı ya da yaptıklarından zevk alamama, günlük iş ve gücünü yapamama, günlük işlere karşı isteksizlik, perhiz yapmadığı halde aşırı kilo kaybetme ya da kilo alma (Bir ayda vücut ağırlığının %5 inden fazlasını alma yada verme.) İştah kaybı ya da aşırı iştah. Hemen her gün aşırı uyma ya da uykusuzluk, Sıkıntı, huzursuzluk, yerinde duramama, kendini yorgun, bitkin, halsiz hissetme (enerjisi çekilmiş gibi hissetme.) Kendini değersiz, aşağılık ya da suçlu gibi hissetme, dikkatini bir noktaya toplayamama, cinsel istekte aşırı azalma ya da istek kaybı, halk arasında sıkıntı ile giden bütün hastalıklar depresyon olarak adlandırılmaktadır. Ancak depresyon bunların hepsinin ötesinde özel bir durumdur. Yukarıda saydığımız belirtilerin hepsinin herkeste görülmesi beklenmez. Önemli olan bu belirtilerin kişinin sosyal, mesleki ve insani ilişkilerinin ne kadar etkilendiğidir. İş güç yapamayan, insani ilişkilerini sürdürmekte zorlanmaya başlayan bir kişi hastalık sınırlarını zorlamaya başlamış birisi demektir. Çünkü depresyonun da kendi içerisinde basamakları vardır. En ağırından majör depresyonla depresif yakınmaları olan bir kişi arasında dağlar kadar fark vardır. Ancak her ikisi de sonuçta birbirine dönüşebilir. Sayılan belirtiler içerisinde birbirine zıt görünen belirtiler olmakla birlikte depresyonun farklı alt tiplerinin ayrımı ancak uzman bir gözle ve belirtilerin tümü birlikte değerlendirildiğinde olacak bir iştir. Etrafınızdaki herhangi birinde bu belirtiler varsa ve günlük hayatını etkiliyorsa bu kişi depresyonda olabilir dikkatli olun.”
Kaynak: Diyarbakır Söz