Yaşam süresinin uzaması, artan sigara tüketimi, obezite ve diyabet hastalıklarının görülme sıklığındaki yükseliş, kanser türleri arasında en ölümcül olarak bilinen pankreas kanserinin de görülme sıklığını artırıyor. Öyle ki pankreas kanserinin 20 yıl sonra en yaygın görülen kanserler arasında ikinci sıraya yükselmesi öngörülüyor. Ancak bu olumsuz tabloya karşın bilim insanları, tanı ve tedavideki gelişmelere yenilerini ekleyerek pankreas kanserini tedavi edilebilen, yaşam kalitesinin ve süresinin arttığı bir hastalık haline getirme uğraşını sürdürüyor. Bu çabaların sonuç verdiğini anlatan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, önceki yıllarda ameliyat edilemeyen pankreas kanserlerinin artık uygun hastalarda “cerrahi” yönteme başvurulabilir hastalıklar arasında yer aldığını belirterek “Tıbbi ve teknolojik gelişmeler sayesinde uygun hasta grubunda hastalarımızın yüzde 70-80’i cerrahi yöntemle başarılı bir şekilde tedavi ediliyor. Bu oldukça önemli, çünkü pankreas kanserinde kurtulabilmek için cerrahi yöntemle hastanın tümörden kurtulması gerekiyor. Tedavi başarısını sağlamak için ameliyatın ardından hasta kemoterapi ve radyoterapi yöntemleriyle destekleniyor” diyor.
20 yıl sonrasına dikkat!
Pankreas hücrelerinde meydana gelen DNA değişiklikleri, hücrelerin normal yaşam süreçlerinin dışına çıkarak kontrolsüzce bölünmesine yol açıyor. Bu çoğalma sonucu hücreler çevre dokulara sızarak etrafa yayılıyor. Kontrolsüz gelişen hücrelerin uzak organlara sıçraması halinde de “metastaz” yaşanıyor. Yani kanser vücudun başka organlarında, dokularında görülebiliyor. Pankreas kanserinin gelişim sürecini bu şekilde özetleyen Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, hastalık hakkında şu bilgileri veriyor: “Pankreas kanserinin görülme sıklığı artıyor. Ülkemizde kadınlarda 100 binde 3.9 ve erkeklerde 100 binde 5.9 oranında görülüyor. Günümüzde en ölümcül dördüncü kanser türü olan hastalığın 20 yıl sonra en yaygın görülen kanserler sıralamasında ikinci sıraya yükselmesi bekleniyor”
En önemli risk nedeni ileri yaş ve sigara
Pankreas kanseri sayılarındaki artışın nedenleri arasında; daha uzun yaşamak, sigara içmek, şişmanlık ve diyabet oranlarının artması gibi etmenlerin yanı sıra diğer kanser türlerindeki tedavi başarısı nedeniyle artan kanser hastalarının daha uzun süre yaşaması da var. Zira bu hastalarda, sonradan pankreas kanseri gelişebiliyor. Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, hastalığın ortalama görülme yaşının 65-70 olduğunu, nadiren 45 yaşından önce de ortaya çıkabildiğini belirtiyor. Tütün ürünlerinin kullanımı pankreas kanseri riskini 2 katına çıkarıyor. Bu nedenle erkeklerde görülme oranı daha yüksek. Aşırı alkol tüketimi ile tetiklenen bir hastalık olan kronik pankreas iltihabı da (kronik pankreatit) da ayrı bir risk faktörü. Bazı genlerde meydana gelen mutasyonların yanı sıra ailede kanser öyküsü bulunması da riski artırıyor.
Az da olsa şikayete neden oluyor
Geç belirti veren ve “sinsi” ilerleyen bir hastalık olarak tanımlanan pankreas kanseri tanısı konduğunda hastaların sadece yüzde 20’si cerrahi tedavi için uygun bulunuyor, yarısında ise kanser uzak organlara metastaz yapmış oluyor. Pankreas kanseri başlangıçta şikayete neden olmasa da, bazı hastalar mide ve sırt ağrısından, ilerleyen süreçte tümörün karındaki sinirleri sarması nedeniyle sırta vuran şiddetli karın ağrısından, hazımsızlık ve şişkinlikten yakınıyor. Önemli bir belirtinin de sarılık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, aniden gelişen diyabetin de pankreas kanserini düşündürmesi gerektiğini belirtiyor.
Ameliyat edilebilen hastalar arttı
Pankreas kanserinin geç fark edilmesi, tıp insanlarının tedavi konusundaki seçeneklerini azaltıyordu. Kitlenin ameliyat edilemeyecek kadar büyük olması, pankreasın çevresinde hayati açıdan büyük önem taşıyan organlar bulunduğu için radyoterapiden yeterince verim alınamaması, geçmişte tedavi yollarını tıkayan etmenler olarak öne çıkıyordu. Son yıllarda geliştirilen yeni ve etkin kemoterapi ilaçları ve ileri cerrahi teknikler sayesinde pankreas kanseri hastalarının sağ kalım oranında belirgin iyileşmeler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, şöyle devam ediyor:
“Öyle ki cerrahi uygulanabilen hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranı artık yüzde 30-40’lara yükseliyor. Ameliyat sonrasında uygulanan kemoterapi ve radyoterapi sayesinde tümörün tekrarlama riski azaltılıyor ve daha başarılı sonuçlar alınıyor. Önceki yıllarda kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki damarlara yayılmaları nedeniyle ameliyat şansı olmadığı düşünülen hastalar, toplam hastaların üçte birini oluşturuyordu. Yani tedavi seçeneği çok sınırlıydı. Şimdi ameliyat öncesi uygulanan kemoterapi ve radyoterapi sayesinde tümörler küçültülüyor ve cerrahi ile alınması mümkün oluyor. Bu hasta grubunun yüzde 70-80’ine cerrahi yöntemle tedavi sunabiliyoruz. Bu oldukça önemli çünkü pankreas kanserinden kurtulabilmek için cerrahi yöntemle tümörün alınması gerekiyor. Ardından da kemoterapi ve radyoterapi ile tedavi başarısı destekleniyor”
Multidisipliner yaklaşım yaşam süresini uzatıyor
Tüm kanser türlerinde olduğu gibi pankreas kanserinin tedavisinde de farklı disiplinlerde deneyim sahibi uzmanların iş birliği başarıda etkin rol oynuyor. Kanser tanı ve tedavisinde görev alan tüm uzmanlar, tümör konseylerinde hastaları değerlendirerek istenecek ek tetkiklere, yapılacak işlemlere, tedaviye ve takip sürecine birlikte karar veriyor. Yapılan çalışmaların multidisipliner yaklaşımın olumlu sonuçlarını ortaya koyduğunu anlatan Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, “Multidisipliner tümör konseylerinde tartışılan farklı kanser türlerine sahip hastaların hastalık evrelemeleri daha doğru yapılıyor, tedavilerine daha erken başlanıyor ve daha başarılı sonuçlar alınıyor” diye konuşuyor.
Kaynak: Diyarbakır Söz