Şarbonun ABD ve AB ülkelerinde gittikçe azalmasına rağmen Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde hala endemik olarak görülebildiğini söyleyen Prof. Dr. Serap Şimşek, "Ülkemizde yıllar içinde görülme sıklığı azalmıştır ancak başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere birçok ilde hem hayvanlarda hem de insanlarda şarbon olguları hala görülmektedir. 2017 yılında Sağlık Bakanlığı’na 37 insan şarbonu olgusu bildirilmiş olup, bu rakam Avrupa’da yer alan ülkeler içinde en yüksek rakamdır. Şarbon, ABD’de 2001 yılında görülen biyoterör saldırısı ve damar içi ilaç bağımlılarında görülen injeksiyon şarbonu nedeniyle gelişmiş ülkelerde de hala önemini korumaktadır."
"ÖLÜM ORANI YÜZDE 2'NİN ALTINDADIR"
Deri şarbonunun en sık görülen şarbon türü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yavuz sözlerine şöyle devam etti: "Deri şarbonu, ölen ya da hasta hayvanların kesilmesi, derisinin yüzülmesi, etlerinin ayrıştırılması sırasında şarbon sporlarının deriye bulaşmasıyla gelişir. Hastalığın en sık görülen şekli olup olguların yüzde 95’ini oluşturur. Ülkemizde de en yaygın olarak görülen deri şarbonudur. Halk arasında kara kabarcık veya çoban çıbanı diye de bilinir. Şarbon sporlarının kesik, kaşıma veya sinek ısırması gibi küçük travmalarla deriye girmesini, yaklaşık 1-7 gün arası bir kuluçka süresinden sonra giriş yerinde kaşınma ve yanma ile ortaya çıkan ilk klinik bulgular izler. Deri lezyonu kırmızı ufak bir kızarıklık (makül) olarak başlar,sonra kabarır ve sivilce benzeri bir görünüm (papül) alır. Bir-iki gün içinde lezyon genişler, içi sıvı dolu bir vezikül oluşur. Bu lezyonun etrafı şiş ve kızarık bir alan ile çevrili olup ağrısızdır. Birkaç gün içinde vezikül içindeki sıvı bulanır, koyu, siyahımsı bir renk alır, daha sonra da vezikül patlayarak, keskin kenarlı, ortası çökük siyah bir ülser oluşur.Ülserinçapı altı-dokuz cm’ye kadar ulaşabilir. Siyah ülseri çevreleyen doku geniş, çok ödemli ve kırmızıdır. Bu kızarıklık bazen bölgesel lenfdüğümlerine kadar ilerler. Lenf düğümü şiş ve ağrılıdır. Yüz ve boyun bölgesinde görülen tablolar daha ciddi seyreder. Deri şarbonlu olgularda, antibiyotiklerin olmadığı dönemlerde yüzde 20’ye varan ölüm oranları bildirilmekle birlikte, günümüzde etkili antibiyotik tedavisiyle ölüm oranı yüzde 2’nin altındadır."
"ETTE KIRMIZI YER KALMAYINCAYA KADAR PİŞİRİLMELİ"
Prof. Dr. Alpay Azap ise şarbondan korunmak için ette kırmızı hiçbir yer kalmayıncaya kadar pişirilmesinin yeterli olduğunu belirtti ve şunları söyledi: "Etlerin iyi pişirilmesi, etlerin kesildiği yüzeylerle ve malzemelerle çiğ sebze ve meyvelerin temas ettirilmemesi, hasta hayvanların kesilmemesi, hasta veya ölmüş hayvan etlerinin tüketilmemesi, hayvan kesimlerinin bu konunun uzmanları tarafından ve uygun kişisel koruyucu malzemeler (önlük, eldiven, maske vb.) kullanarak yapılması sayılabilir. Şarbonlu olduğundan şüphelenilen hayvanların kesilmesi ve yüzülmesi engellenmeli, imha süreçleri takip edilmeli, enfekte hayvanı taşıyan nakil araçları dezenfekte edilmelidir. Çiftlik çalışanlarının kıyafet ve el temizliği konusunda önerilen kuralları takip etmesi gerekir. Şarbonun kontrol alına alınması, tüm ülkeyi kapsayan merkezi planlama ve sıkı denetimlerle sağlanabilir.En önemli konular hayvanların ve hayvan hareketliliğinin, aşılanmasının,ithalinin sıkı denetimlerle uygun şekilde yapılması, hayvan sağlığının bildirime tabi tutulmasıdır. Etler farklı kalınlıklarda ve farklı şekillerde (kıyma, pirzola, kuşbaşı, kalın biftek vb) hazırlandıkları için belli bir pişirme süresi ve sıcaklık önerisi yapmak mümkün değildir. Ancak basit olarak etlerin içinde kırmızı bölüm kalmayacak şekilde pişirilmiş olması yeterli kabul edilir."
"İNSAN ŞARBONLARINON YÜZDE 95'İ HAFİF SEYİRLİ"
Pişirme kurallarına dikkat ederek et ve süt ürünlerinin tüketilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Azap, "Yukarıda değinilen hususlara dikkat edilmek kaydıyla et ve süt / süt ürünleri tüketimi bir risk oluşturmaz. Ayrıca gıdaların tüketilmesi yoluyla şarbon gelişme olasılığı, bakterilerin mide asidine duyarlı olması ve inokülüm dozunun (enfeksiyon için gerekli bakteri miktarı) yüksek olması nedeniyle nadir görülmektedir. Nitekim insan şarbonu olgularının yüzde 95’i genellikle hafif seyirli ve tedavi edilebilir bir form olan cilt şarbonu şeklinde karşımıza çıkmaktadır" dedi.
Kaynak: Diyarbakır Söz