DİYARBAKIR-Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Çaçan, omurga kırıkları hakkında açıklamalarda bulundu.
Çaçan, omurga kırıklarının gövdemizi taşıyan omurların düşük ya da yüksek enerjili kuvvetlere maruz kalması ile oluşan yaralanmalar olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Omurga kırığı olanlarda yüzde 15 ila 20 sinir hasarı gelişme ihtimali vardır. Bu kırıklar gözden kaçtığında ya da ihmal edildiğinde kırığın seviyesine bağlı olarak omurilik veya sinir kökü yaralanmasına gelişebilir ve buna bağlı olarak kol ya da bacaklarda güç kaybına veya felce neden olabilir. Bu kırıkların en sık nedeni travmatik sebeplerdir. Bunun yanı sıra osteoporoz yani kemik erimesine bağlı da gelişebilir. Ayrıca omurga tümörleri veya enfeksiyonlarda patolojik kırık diye adlandırılan kırıklara neden olabilir.
Travmatik kırıkların en sık nedeni ise trafik kazalarıdır (yüzde 40 ila 50). İkinci sık nedeni de düşmelerdir (yüzde 20 ila 30). Travmatik yaralanmalar daha çok 18-40 yaş arası genç erişkinlerde görülür. Erkeklerde kadınlara oranla dört kat daha fazla görülür. Osteoporoz yani kemik erimesine bağlı kırıklar ise daha çok 50 yaş üstü kadınlarda görülür. Osteoporoza bağlı omurga kırıkları tüm osteoporotik kırıkların yaklaşık yarısını oluşturur. 50 yaşından büyük her 10 kadından 4’ü yaşamı boyunca kalça veya omurga kırığı yaşar."
"Kol ve bacaklarda sinir hasarı gelişebilir"
Omurga kırıklarının en önemli bulgusunun omurgaya dokunmakla oluşan şiddetli ağrı olduğuna dikkati çeken Çaçan, "Omurga kırığı olanlarda yüzde 15 ila 20 sinir hasarı gelişme ihtimali vardır. Kırıkla beraber sinir yaralanması da varsa bacaklarda ve kollarda güç kaybı veya felç gelişebilir. Bununla beraber kol ya da bacaklarda his kaybı veya uyuşukluk oluşabilir. Ayrıca idrar veya büyük abdest tutamama da görülebilir. Kırık sonrası uzun dönemde görülebilen bir diğer bulgu da kifoz yani kamburluktur.
Bu genelde tedavi edilmemiş veya fark edilmemiş kırıklar sonrası görülür. Omurga yaralanmaları teşhisinde çoğu zaman ilk seçenek röntgendir. Eğer röntgende kırık izlenmişse ve muayene bulguları omurga yaralanmasını işaret ediyorsa tomografi çekilmelidir. Tomografide kemik yapılar çok detaylıca incelenebilir. Omurganın bağlarında veya sinirlerde herhangi bir hasarlanma olup olmadığını değerlendirmek için de MR kullanılabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Çaçan, kırıkların 3 tipte olduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Çökme kırıkları, çok şiddetli olmayan travmalar sonrası görülür ve genelde herhangi bir sinir hasarı gelişmez. Yaşlılarda kemik erimesine bağlı olarak görülen ve bazen herhangi bir travma olmaksızın gelişen bu kırıklarda en önemli bulgu ağrıdır. Bu kırıklarda omurganın sağlamlığı genelde bozulmaz. Patlama kırıkları ise çökme kırıklarından daha ciddidir. Daha yüksek enerjili bir travma sonrası oluşur. Kırık parçaları omurilik kanalına doğru taşabilir ve omuriliğe baskı yapabilir.
Böylece omurilikte zedelenme görülebilir. Bu kırıklarda omurganın sağlamlığı zedelenebilir. Kırıklı çıkıklar da omurgaya farklı yönlerden gelen şiddetli travmalar sonrası oluşan kırık tipidir. Hemen her zaman sinir hasarı oluşur. Kırık seviyesine göre sinir hasarının derecesi değişebilir. Örneğin boyun kısmındaki bir yaralanmada her iki elde ve bacakta total felç izlenebilir. Yaralanma seviyesi sırt kısmında ise her iki bacakta felç gelişebilirken bel bölgesindeki yaralanmalarda bacağımıza giden tek ve birden fazla sinir kökü etkilenebilir. Böylece kısmi felç ya da güç kaybı izlenebilir."
- "Cerrahi ya da cerrahi dışı tedaviler mümkün"
Omurga kırıklarında cerrahi ya da cerrahi olmayan yöntemler kullanıldığına değinen Çaçan, "Uygulanacak tedavi kırığın tipine, sinir hasarı olup olmamasına ve omurganın sağlamlığının etkilenip etkilenmemesine göre değişir. Çökme kırıklarında çökme belli bir miktarın altında ise korse tedavisi uygulanır. Korse en az 3 ay kullanır. Kırığın seviyesine göre korse seçimi de önem arz etmektedir. Kullanılacak korse mutlaka omurga cerrahisi ile ilgilenen uzman bir hekim tarafından yazılmalı ve uygulanmalıdır. Korse uygulanması sonrası ortalama 1 hafta içerisinde kişi günlük hafif işlerini yapabilir." ifadelerini kullandı.
Çaçan, şu değerlendirmede bulundu:
"Vertebroplasti de kalın bir iğne yardımıyla herhangi bir cerrahi kesi yapılmadan kapalı yöntemle omur gövdesine kemik çimentosu enjekte edilip kırığın dondurulması yöntemidir. Kifoplasti ise çimentolama öncesi çökmüş kırığın bir balon yardımıyla düzeltildiği yöntemdir. Bu yöntemler özellikle osteoporotik çökme kırıklarında, tümöre bağlı gelişen kırıklarda ve bazı patlama kırıklarında kullanılır. Tedavi sonrası hastanın ağrısı dramatik bir şekilde azalır. Hasta ertesi gün taburcu edilir ve erken dönemde günlük işlerine dönebilir.
Füzyon-vidalı ameliyat da omurga sağlamlığının bozulduğu ciddi kırıklarda ve çökme miktarının fazla olduğu durumlarda uygulanır. Kırığın alt ve üstündeki sağlam omurlara titanyum vidalar gönderilip iki titanyum çubuk yardımıyla omurganın sabitlendiği yöntemdir. Açık ya da kapalı yöntemlerle uygulanabilir. Kapalı yöntem seçilmiş olgularda uygulanabilir. Daha erken iyileşme ve işe dönüş sağlar. Açık yöntemde füzyon denilen omurganın dondurulması işlemi uygulanabilir. Açık cerrahi sonrası hastada ek yaralanma yok ise hastanede yatış ortalama 3-4 gündür. Taburculuk sonrası 6 hafta azami dikkat gerekir, kişi 3-4 hafta sonra ev dışına çıkabilir. Uzun yürüyüşler yapabilir. Tam iyileşme 6 ay ile 1 yıl arasında değişir."
Kaynak: Diyarbakır Söz