Ozon tabakasının delinmesi, sanayileşme, arabalardan çıkan egzoz dumanı, kimyasal atıklar, değişen ekolojik sistem, küresel ısınma ve dünya kaynaklarının tükenmeye başlaması derken ne yazık ki dünyamız artık yaşanılması zor bir gezegen haline geldi. Artık tükettiğimiz gıdalarda, soluduğumuz havada ve hatta dokunduğumuz her şeyin içerisinde toksik yani zararlı madde bulunuyor. Toksik maddeler, doğru tedavi şekli ile uygulanmadığında insan sağlığı üzerinde akut veya kronik hasarlara sebep oluyor.
Uzm. Dr. Ercüment İlgüz, bütünsel tıbbın önemine dikkat çekiyor ve ekliyor; “Bütünsel tıp kişinin kendi genetik yapısına, bireysel yaşantısına ve beslenme alışkanlığına göre tanı koyuyor ve tedaviyi ona göre uyguluyor yani herkese aynı reçete ve aynı tanı koymak söz konusu değil. Bütünsel tıbbı günümüzdeki tıp uygulamalarından ayran en büyük özelliği de bu.”
“Bundan 100 yıl önce hastalıkların sadece %10’u kronik hastalıkken, günümüzde bu oran %90’a kadar çıktı”
Değişen tüketim ve yaşam alışkanlıkları beslenme alışkanlıklarını deyim yerindeyse kökünden değiştirdi. Tükettiğimiz fabrikasyon gıdalar, paketli yiyecekler, hazır yemekler, katkı maddeli ve yapay şekerli gıdalar bağırsak problemlerine yol açıyor. Bu da birçok kişinin bağırsak florasının bozulmasına sebep oluyor. Bağırsak sisteminin bozulmasıyla bağışıklık sistemi düşüyor ve kronik hastalıklar baş gösteriyor. İşte tüm bu etkenler sayesinde bundan 100 yıl önce hastalıkların sadece %10’u kronik hastalıkken, günümüzde bu oran %90’a kadar çıktı.”
Semptomlar hastalık sanılıyor!
“Günümüzde semptom olan bulguları hastalık sanmak en büyük yanlışların başında geliyor. Mide bulantısı, bağırsak bozulması ve ateş gibi bulgulara ya da sadece ağrıya yönelik tedavi yapılıyor. Asıl yapılması gereken hastalık bulgularının temeline inmek yani hastalığa bütün olarak bakmak. Bulgunun asıl sebebi ortaya çıktığında kronik hastalıklar dahil bir çok hastalığın kısa süre içerisinde tedavi edilmesi mümkün. Hastalığın bütününe yani ana sebebine ulaşıldığında sorun ortadan kalkmış oluyor. Günümüzde ne yazık ki bu tedavi yöntemi yok denecek kadar az uygulanıyor.”
Anlık stres zararlı değil!
Yaşanan anlık streslerin zararlı olmadığını aksine faydalı olduğunu belirten Uzm. Dr. Ercüment İlgüz; “Günümüzde birçoğumuz şehir hayatı sürüyor. Şehrin kalabalığından kurtulamıyor. İş hayatı ağır, akşamları geç saatte eve geliyoruz, sabahları çok erken çıkıyoruz. Bir sürü iş bizi bekliyor ve ister istemez stres oluyoruz. Artık hepimizde bir stres var ancak kısa süreli stres zararlı değil aksine faydalı. Kısa süreli stresler bilişsel fonksiyonlarımızı arttırıyor ve daha kolay öğrenmeyi sağlıyor. Fakat stres uzun sürdüğü, devam ettiği zaman vücudun kortizon hormonu salgılamasına neden oluyor. Yüksek kortizon hormonu, bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor ve bağışıklık sisteminin zayıflaması da birçok hastalığı beraberinde getiriyor” diyor.
Kaynak: Diyarbakır Söz