Göz kuruluğunun kişilerin günlük aktivitelerini etkilediğini ifade eden Doç.Dr. Barış Yeniad, “Göz kuruluğu, gözyaşının yeterli üretilememesi, üretilen gözyaşının kaliteli olmaması veya çok çabuk buharlaşma olması nedeni ile oluşur. Göz kuruluğunun oluşumunda inflamasyon (iltihabi) süreçlerinin de rol oynadığı bilinmektedir. Tedavi edilmediğinde göz yüzeyinde kurumaya bağlı olarak ülser, ağrı ve çok ciddi durumlarda kornea olarak adlandırılan saydam tabakanın delinmesi ile görme kaybına yol açabilir” diye konuştu.
GÖZ YAŞINI AZALTIYOR
Göz kuruluğunun kitap okurken, bilgisayarda çalışırken, araba kullanırken ve klimalı ortamlarda gözde yanma, batma, kızarıklık ve refleks sulanmalara sebep olduğunu ifade eden Doç.Dr. Barış Yeniad, “Tam tersi gibi düşünülse de göz kuruluğunda da gözlerde yaşarma olur. Bu durum kuruyan gözün kendini korumak amacı ile refleks is olarak göz yaşı üretimi nedeni ile oluşur. Göz kuruluğu tüm yaş ve cinsiyetlerde görülmesine rağmen en sık 40 yaş üzerindeki kadınlarda görülmektedir. Bunun nedeni hormonlardaki değişime bağlı olarak göz yaşı üretiminin azalmasıdır. Daha ileri yaslarda menapozun oluşması ile birlikte şikayetler daha fazla rahatsız edici olmaktadır. Kuru gözün tanısı klinik muayene ile konulmaktadır. Tanıda biomikroskopik muayene sırasında kullanılan renkli boyalar son derece değerlidir. Gözyaşı miktarını ölçen kağıt çubuklar (Schirmer) takiplerde kullanılmaktadır. Göz kuruluğunun teşhisinde herhangi bir görüntüleme yöntemi yarar sağlamaz. Klinik tanı en önemli yöntemdir” şeklinde konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz