Prof. Dr. Karadağ, kistik fibrozisin hayati önem taşıyan, nadir görülen ancak dikkat çekilmesi gereken bir sağlık sorunu olduğunu aktardı.
Kistik fibrozisin beyaz ırkta en sık görülen kalıtsal bir hastalık olduğunu dile getiren Karadağ, anne ve babanın her ikisinin de taşıyıcı olması durumunda sorunun çocukta görülebildiğini kaydetti.
Karadağ, hastalıkla ilgili genlerden bir tanesi hasta, bir tanesi normal ise o kişide hiç hastalık çıkmadan taşıyıcı şeklinde normal yaşamını sürdürebildiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Toplumumuzda taşıyıcılık oranı her 25 kişiden bir kişi şeklindedir. Bu taşıyıcı kişi başka bir taşıyıcıyla evlenirse çocuklarında kistik fibrozis olma ihtimali dörtte bir oranındadır. Ülkemizde hastalık sıklığı ise 2500-4000 kişide bir görülmektedir.
Kistik fibrozis nadir sayılabilecek bir hastalık olmasıyla birlikte, ölümcül olmasına rağmen erken teşhisle çok iyi sonuçlar alınabilecek bir hastalıktır. Ancak sorunla ilgili kamuoyunun bilgi eksikliği fazla."
- "Akraba evliliği taşıyıcı riskini artırıyor"
Akraba evliliklerinin kalıtsal hastalık riskini artırdığına işaret eden Karadağ, "Türkiye'de yaklaşık 20 bin hasta olması lazım ama tanı koyabildiğimiz hasta sayısı 3 bin civarında, yani 7-8 hastadan birine ancak tanı konulabiliyor. Hem doktorların hem de kamuoyunun bu konuda farkındalığının artırılması şart görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Karadağ, erken tanıyla hastaların hayatında kısalma olmadan, normal yaşam sürelerince yaşamlarına devam edebildiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Yenidoğan dönemindeki tarama testleri ülkemizin de içinde bulunduğu birçok ülkede yapılmaktadır. Bu sayede henüz hiçbir şikayeti olmadan hastaların tanı alması ve tedavilerinin başlaması mümkün olabilmektedir. Ancak tarama testine rağmen tanı konulamayan hastaların da olabileceği unutulmamalıdır. Bebeklerdeki ilk belirti, ilk kakasını yapamama olabilir. Bu bebeklerde taramanın normal sonuç verme olasılığı daha yüksek olmaktadır, bu yüzden de özellikle kistik fibrozis akılda tutulmalıdır. Kilo alamayan ve özellikle yağlı, kötü kokulu ishali olan bebeklerde kistik fibrozis düşünülmelidir. Bu hastalarda akciğer filmi normal saptanabilir.
Pankreastan salınan ve yağ emilimini sağlayan enzimler bu hastalarda düşük seviyelerde olduğu için büyüyememe, kilo alamama ve ishaller görülmektedir. Daha sonraki dönemlerde hastalar sık tekrarlayan zatürreler ile gelir, bu enfeksiyonlar sonucunda da bronşektazi dediğimiz bronş hasarları oluşabilir. Amacımız hasta bu dereceye gelmeden tedaviyi başlatıp bu durumu önlemektir. Özellikle okul çağındaki çocuklarda parmaklarda çomaklaşma ve balgam çıkarma şikayeti ciddi bir akciğer hastalığı olduğu konusunda önemli bulgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Erişkin çağdaki bronşektazili tüm hastalar kistik fibrozis açısından araştırılmalıdır."
- "Kesin tanıda altın standart testler"
Kesin tanıda hastanın şikayetlerinin önemine değinerek, altın standardın testler olduğunu vurgulayan Karadağ, bunların başında ter testinin geldiğini, hemen sonuç alınan bu testte terde tuz seviyesi yüksek ise hastalık açısından tanı koydurucu bir durum ortaya çıktığını söyledi.
Prof. Dr. Bülent Karadağ, diğer bir yöntemin de genetik analiz olduğuna dikkati çekerek, bunun hem pahalı hem de zaman alıcı bir yöntem olduğunu ve birçok merkezde yapılamadığını söyledi.
Sağlık Bakanlığının 2015'te kistik fibrozis için yenidoğan tarama programını uygulamasının büyük bir gelişme olduğunu ancak son bir yılda ter testinin ülke çapında yapılamamasının hastalık konusunda doktorların elini kolunu bağladığını, şüpheli olan çocukları ise tanı alamadıkları için endişe içinde bırakarak vakit kaybetmelerine neden olduğunu anlatan Karadağ, "Bu durumun yetkililerce kısa sürede düzenlenerek ter testinin tekrar yapılabilmesi, Türkiye'nin kistik fibroz ile olan mücadelesine kaldığı yerden başarıyla devam etmesini sağlayacaktır." şeklinde konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz