Uzman Psikolog Ecem Özcan Tatlıdil, hayatın normal seyrini ya da kişiyi olumsuz olarak etkileyen, güven duygusunu zedeleyen ve başa çıkması zor her türlü olayın ‘travmatik olay’ olarak tanımlanabileceğini söyledi. Psikolog Tatlıdil, “Deprem gibi travmatik olaylar, güven duygumuzu ve kontrol hissimizi kaybetmemize sebebiyet vermektedir. Travmaya maruz kalınan zorlayıcı yaşam olayının türü, şiddeti, süresi, kişinin olay öncesi ve sonrası deneyimleriyle olayı algılayabilme şekli ve başa çıkabilme becerileri doğrultusunda olaydan etkilenme derecesi bireylerde değişkenlik gösterebilir” diye konuştu.
‘FELAKET SONRASI PSİKOLOJİK DESTEK ÖNEMLİ’
Psikolog Tatlıdil, insanların deprem konusunda bilinçlendirilmesinin, gerekli durumlarda profesyonel destek olanaklarından yararlanabilmesinin önem taşıdığını söyleyerek, şunları kaydetti:
“Deprem felaketinin gerçekleştiği ülkemizde, insanların deprem konusunda bilinçlendirilmesi, bedensel ve psikolojik etkilere yönelik kendi kendine ve yakınlarına yardım konusunda eğitilmesi, gerekli durumlarda profesyonel destek olanaklarından yararlanabilmesi, toplum sağlığı açısından, en az yapıların imarı kadar önem taşımaktadır. Travmatik bir olayın hemen ardından ortaya çıkan bir zihinsel sağlık problemi olan akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğundan farklı olarak geçici bir durumdur. Akut stres bozukluğunun semptomları, travmatik olaydan sonra en az 2 ila 6 hafta arasında sürmektedir. Fakat bu süre bazı parametreler göz önünde bulundurulduğunda (çoklu kayıp, göç etme, gibi) akut stres tepkisinin 10 haftaya kadar çıkmasını mümkündür. Ancak bu süre 10 haftayı geçtikten sonra bireyin semptomları devam etmekte ise birey travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanısı altında değerlendirilebilir. Her 3 insandan biri, yaşamı boyunca ağır stres yaşar. TSSB, bu olguların ortalama yüzde 10’unda ortaya çıkar.”
‘5 KİŞİDEN BİRİNDE TRAVMA SONRASI STRES GÖRÜLEBİLİR’
Yaşanılan afetlerin her bireyi aynı şekilde etkilemediğini vurgulayan Tatlıdil, “Bazı kişiler travma sonra stres bozukluğuna (TSSB) yatkın hale gelirken, bazı kişiler çok daha kısa sürede toparlanabilir. Örneğin, birey yaşanan afet öncesinde psikolojik bir tedavi görüyorsa etkilenme düzeyi daha yüksek olabilmekte veya olayın öncesinde yaşamış olduğu benzer travmatik olay ve travmatik izleri varsa, bu süreçte bir tedavi almadıysa, kayıpları fazlaysa, yardımlara kolay ulaşamadığı durumlar kişinin travmatize olma düzeyini artırabilir. Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSB’ye daha sık yakalandığını göstermekte, travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda bu durumun erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülmektedir” dedi.
‘FARKLI PSİKOTERAPİ YÖNTEMLERİ UYGULANABİLİR’
Travma sonrası stres bozukluğunun psikoterapi tedavisinde, travma odaklı bilişsel-davranışçı terapi yaklaşımlarının ve EMDR yönteminin (Eye Movement Desensitization and Reprocessing- Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) özellikle etkin olduklarının saptandığını ifade eden Tatlıdil, “Söz konusu yöntemlere ek olarak ilk terapi tercihi olarak görülmese de belirli ilaçların da tedavide kullanılması söz konusudur. Bilişsel-davranışçıl terapide bireyin belirtilerinin sürmesine neden olan hatalı düşüncelerinin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi amaçlanır” diye konuştu.
‘İYİLEŞME SÜRECİ ÖMÜR BOYU SÜREBİLİR’
Afet sonrası bireylerin yaşadığı süreci 4 kademeye ayırmanın mümkün olduğunu belirten Tatlıdil, şu ifadeleri kullandı:
"Birinci kademe şok süreci. İlk anlarda yaşanan ve birkaç gün sürebilen bir yapısı vardır. Odaklanma problemi, hızlı unutma, halüsinasyon, duyarsızlaşma gibi tepkiler söz konusudur. İkinci kademe tepki verme süreci. Birinci kademe sonrasında görülebilen ve bir haftaya kadar sürebilir. Yerinde duramama, aşırı kaygı taşıma, strese karşı yüksek duyarlılık, mide rahatsızlıkları, titreme ve ağlama krizleri gibi tepkiler söz konusudur. Üçüncü kademe farkındalık ve yas süreci. İkinci kademe sonrası görülen, süresi bireyin yapısal özelliklerine bağlı çok uzun bir süreçtir. Olanları sorgulama, anlamlandırma, suçlu arama, acıyı derinliğince yaşama, sessizliğe bürünme ve rüyada hesaplaşmalar gibi tepkiler söz konusudur. Dördüncü kademe iyileşme süreci. Ömür boyu sürecek bir dönemdir. Sakinlik egemen olur, duygusal bir hissizlik başlar, hatırladıkça ağlamalar başlar, bastırma ve savunma mekanizması etkilidir."
‘ÇOCUKLARIN KORKULARINI ANLATMASINA YARDIM EDİN’
Psikolog Tatlıdil, toplumun en çok etkilenen kesimi olan çocuklarla iletişim kurulurken dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili şunları söyledi:
“Deprem travmasını yaşayan kişinin yaşı, bu deneyime verilen yanıtı etkileyen faktörlerden birisidir. Çocuklar, yaşam ve mekân kaybı gibi olaylara anlam vermekte yetişkinlerden daha fazla zorlanırlar. Duygularını anlatmakta ise deneyimsizdirler. Ailelerin çocuklarının duygusal regülasyonu için yapabileceği bazı öneriler şu şekildedir. Çocuğunuzun yaşanan olayı anlamasına yardımcı olun. Çocuğunuzla iletişim kurarken sakin, sessiz ve rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortamda olmaya özen gösterin. Çocuğunuzla iletişim kurarken onun yaşına uygun beceriler kullanın. Korkularını adlandırmasına; kaygılarını oyunlarla, masallarla ve resimlerle ifade etmesine destek olun. Daha sık sarılın, ortak zaman geçirin. Çocuklar için fiziksel aktivite yapabileceği imkânların tanınması sağlayabilirsiniz.”
Kaynak: Diyarbakır Söz