Dermatoloji Uzm. Dr. Ufuk Güleç, toplumda sık görülen, alevlenmelerle birlikte uzun süre devam eden psoriasis yani sedef hastalığına ilişkin açıklamalar yaptı. Dr. Güleç, genellikle keskin sınırlı, üzerinde hastalığa ismini veren sedef yani gümüş renginde kepeklenmeler, pullanmalar bulunan kızarıklıklarla hastalığın ayırt edildiğini belirterek “Sedef hastalığı tüm dünyada yaygındır. Hastalığa yatkınlık ebeveynlerden çocuğa aktarılabilir ancak bulaşıcı özelliği yoktur. Erkek ve kadınlarda eşit sıklıkta görülebilir” ifadelerini kullandı.
OBEZİTE HASTALIĞI ŞİDDETLENDİRİYOR
Sedef hastalığının genetik yatkınlıkla ve çevresel faktörlerle tetiklenebildiğine dikkat çeken Dr. Güleç, rahatsızlığa neden olan faktörleri şöyle sıraladı:
“Üst solunum yolu enfeksiyonları, sistemik alınan kortizon, lityum, bazı tansiyon ilaçlar ve ağrı kesiciler, asetilsalisilik kullanımı, aşırı alkol alımı, sigara, kaşıma, keselenme, güneş yanığı gibi mekanik travmalar, ruhsal stres hastalığı başlatabilir veya alevlendirebilir. Sedef hastalığına en sık eşlik eden durum yüzde 10 ila 30 sıklıkta görülen eklem iltihabıdır. Metabolik sendrom dediğimiz obezite, yüksek kan basıncı, yüksek kan şekeri, yüksek kolesterol düzeyleri ile seyreden durum ve karaciğer yağlanması, kalp damar hastalıkları riskinin sedef hastalığı şiddetiyle ilişkili olduğunu son dönemde yapılan çalışmalar gösterdi. Düşük kalorili veya Akdeniz diyeti ile sedef şiddetinde azalma olduğu biliniyor. Ayrıca sedef hastalığı çok eski çağlardan beri hastaların damgalanması ve itelenmesine neden oldu. Günümüzde de benzer durum sürüyor. Sedef hastalarında depresyon, kaygı, özgüven eksikliği, değersiz hissetme, intihar düşüncesi sıklığı arttı. Hastaların alkol ve sigara bağımlılıklarının da topluma kıyasla daha sık olduğu biliniyor.”
BİRDEN ÇOK GÖRÜLME ÇEŞİDİ VAR
Dr. Güleç, plak tipi psoriazisin ise en sık görülen tip olduğunu belirterek, sedef hastalığının çeşitlerini şu şekilde anlattı:
“Tipik belirtileri oval veya yuvarlak, gümüş renginde pullanmalarla kaplı, deriden kabarık kızarıklıklardır. Diz, dirsek, saçlı deri ve kuyruk sokumuna sık yerleşir. Avuçlar ve ayak tabanında sınırlı formu ise palmoplantar psoriasis olarak adlandırılır. Guttat psoriazis de gövde üst yarısında, kol ve bacaklarda, yağmur damlasına benzer, küçük, yuvarlak, pembe-kırmızı, kepekli kabarıklıklar görülür. Çocuklarda ve ergenlerde sıktır. Genellikle boğaz enfeksiyonunu izleyerek ortaya çıkar ve birkaç hafta veya ay içinde geriler. Püstüler psoriazis kırmızı zeminde irinli sivilceler bulunur. Tipik sedef hastalığı plakları üzerinde veya sağlam görünümlü deride ortaya çıkar. Tüm vücutta yaygın görülebilen formu yaygın püstüler psoriazis veya avuçlar ve ayak tabanlarına yerleşim gösteren formu olan palmoplantar püstüler psoriazis olarak sınıflandırılabilir. Eritrodermik psoriazis, hastalığın vücudun yüzde 90’ından fazlasını kaplamasıdır. İlaç, güneş ışığı, travma, enfeksiyon gibi tetikleyici faktörlerin etkisiyle hastalık yaygınlaşabilir. Tedavisi hastanede uygulanmalı. Sedef hastalığının birçok farklı formu olduğundan egzamalarla, madalyon hastalığı (pitriazis rosae), mantar hastalıkları, bazı ilaç reaksiyonları ile karışabilme şansı vardır. Nadir de olsa kesin tanı için bazen deri biyopsisi yapmak gerekebilir.”
“HASTALAR KIŞIN DİKKAT ETMELİ”
Eklemlerde meydana gelen sedef hastalığına da değinen Dr. Güleç: “Her 10 hastadan 2’sinde ve 40’lı yaşlarda ortaya çıkar. En sık parmak ve bel eklemleri tutulur. Sabah tutukluğu veya uzun süre oturma, ayakta kalma ile gelişen tutukluk, el veya ayak parmaklarında ‘sosis parmak’ görünümlü şişlik gibi belirtilere neden olur. Eklem tutulumunda, tırnak tutulumu da sıktır. Genellikle hastalığa ait deri belirtileri eşlik eder. Genel anlamda sedef hastalığında, hastaların yaklaşık yarısında tırnaklar etkilenir. Tırnak yüzeyinde toplu iğne başı büyüklüğünde çukurcuklar, tırnağın yatağından ayrılması, tırnak altında sarımsı renklenme (yağ lekesi görünümü), tırnağın bir bölümünün kaybı ve tırnağın serbest bölümünün altındaki deride kalınlaşma sık görülen değişikliklerdir. Sedef hastalığı alevlenmeler ve iyilik dönemleri ile genellikle uzun sürelidir. Bu nedenle hastalığı tetikleyebilecek ilaçlar ve kaşıma, banyoda liflenme, kese gibi davranışlardan kaçınmak gibi yaşam tarzı değişikliklerinin önemi ortaya çıkar. Hastalık yaz aylarında daha iyi seyretme eğilimindeyken kış dönemlerinde şiddetlenme gözlenebilir” dedi.
BİYOLOJİK AJANLARLA TEDAVİ
Dr. Güleç, tedavide temel amacın en az zarar verebilecek yolla optimal etkiyi sağlamak olduğunu belirterek, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu nedenle tedavide kademeli davranılması önemlidir. Zararını tartamadığımız bitkisel ilaçlar tedavi basamağımızda yer almıyor. Yerel tedavide ilk basamak üzerindeki kabukların yumuşatılması ve temizlenmesidir. Bu aşamada yumuşatma amacıyla bitkisel yağlar kullanılabilir. Bu yapılacak tedavinin etkisini arttırmakla beraber tek başına yumuşatmaktan ileriye gitmez. Ancak burada hastanın tedaviye inancı ve güveni sedef hastalığının seyrini olumlu yönde etkilediğini akıldan çıkartmamak gerekir. Yerel tedavide ilk seçilecek ilaçlar kortizonlu veya D vitamini analoğu içerikli krem ya da pomatlardır. Diğer bir tedavi UV ışık tedavisidir. Bu tedavinin en basit şekli doğal güneş ışığıdır. Fototerapi olarak adlandırılan bu yöntemde UV dozunun cildi yakmayacak düzeyde yavaş yavaş arttırılması gerekir ki gelişebilecek yanık ile beraber sedef hastalığında şiddetlenme olasılığını önüne geçilebilsin. Sistemik tedavi deyince kortizon içerikli ilaçlar asla kullanılmamalı. Sistemik tedavide A vitamini analogları, metotrexat, siklosporin gibi bağışıklık sistemini düzenleyen ilaçlar kullanılmalı. Son dönemde dirençli vakalarda biyolojik ajanlar kullanılıyor. Aynı zamanda bu tedaviler dirençli vakalarda kombine olarak kullanılabilir. Ancak her ne tedavi uygulanırsa uygulansın sedef hastalığının kronik ve tekrarlayıcı bir hastalık olduğu akıldan çıkarılmamalı.”
Kaynak: Diyarbakır Söz