Akkoyunlu, enfeksiyon meydana geldikten sonra vücutta bir hasar meydana getirdiğini, bu hasarın hangi boyutlara ulaşacağı ve nerelere varabileceğinin net olmadığını söyledi.
Bu nedenle hastalık gelişmeden tedbir almanın oldukça önemli olduğunu anlatan Akkoyunlu, "Aşılama olayı dünyada ilk kez yapılmıyor. 120-130 yıldan bu yana insanlar viral, parazit ve bakteriyel enfeksiyon hastalıklarına karşı aşılama faaliyetleri yapıyorlar. Aşılamanın doğduğu ilk toprak Anadolu topraklarıdır. İlk aşı, çiçek hastalığına karşı yapılan aşılardır. Çok primitif ve ilkel yöntemlerle de olsa ilk aşılama bunlardır. O tarihten itibaren insanlar aşı teknolojisini geliştirerek devam etmiştir." diye konuştu.
Prof. Dr. Akkoyunlu, toplumun sağlığını etkileyen mikrobik enfeksiyonlara karşı aşının insanlığın en önemli güçlerinden biri olduğuna dikkati çekerek, dünyada insan ömrünün uzamasında en temel faktörlerinden bir tanesinin aşılama, diğerinin ise gıdaya ulaşımın kolaylaşması olduğunu kaydetti.
"KORONAVİRÜS AŞISININ KESİNLİKLE YAPILMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ"
İnsanların yaşam süresinin 1800'lü yıllara oranla 15-20 yıl daha uzamasının en temel iki faktörlerinden birisinin aşı olduğunu kaydeden Akkoyunlu, "Aşı da hiçbir yan etkisi bulunmayan bir şey değil. Sonuçta vücuda dışarıdan yabancı bir cisim enjekte ediyorsunuz. Oturup kar-zarar hesabı yaptığınız zaman burada alacağınız faydanın, göreceğiniz zarara oranla çok daha fazla olduğunu görebilirsiniz. Bu nedenle koronavirüs aşısının kesinlikle yapılması gerektiğine inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
"1900'LÜ YILLARDAN SONRAKİ EN BÜYÜK PANDEMİ"
Koronavirüs salgının tüm dünyayı etkilediğini hatırlatan Prof. Dr. Akkoyunlu, şöyle devam etti:
"Yakın tarihte gördüğümüz en büyük pandemi, 1900'lü yıllardan sonraki en büyük pandemi. Var olan virüsün yeni bir varyasyonu. İlk etapta yapılacak şey virüse yakalanmamış insanları korumaya almaktı. İlaç gelişim aşamaları çok daha uzun süre alan ve yan etkileri belli olmayan çalışmalardı. Bu nedenle böyle bir yola gidildi. Çok farklı teknolojilerle onlarca aşı geliştirildi ve üretilmeye de devam ediliyor. Buradaki argümanların başında aşılarla oluşan yan etkiler gelir. Sonuçta dışarıdan madde veriyorsunuz, belli içeriklere bağlı olarak yan etkiler yapabiliyor. Ancak çiçek hastalığında milyonlarca insan hayatını kaybetti. Aşıdan sonra çiçek hastalığı durdurulabildi. Aşının yapılmasıyla oluşan lokal kızarıklıkların, hafif alerjik reaksiyonların, kurtarılan hayatlar karşısında hiçbir önemi yoktur. Kızamık aşısı da kızamık nedeniyle ortaya çıkan birçok ölümü engellemiştir. Hastalık, organ hasarları, kısırlaşmaya kadar birçok probleme neden oluyor. Aşı bunlara karşı koruyucu oluyor."
"ENFEKSİYON HASTALIKLARINA KARŞI ŞU ANKİ EN GÜÇLÜ SİLAHIMIZ AŞILARDIR"
Prof. Dr. Akkoyunlu, enfeksiyonun oluşmadan önlenmesinin, vücudun buna karşı güçlendirilmesinin en iyi yöntemlerden biri olduğunu vurgulayarak, "Bu nedenle aşı, enfeksiyon hastalıklarında şu ana kadar bilinen en iyi koruma yöntemidir. Enfeksiyonu ortadan kaldırmak adına kullanılan antibiyotikler, antiviraller, antiparaziter ilaçlar da var. Ancak bunlar aşı kadar koruma sağlamıyor. Enfeksiyon hastalıklarına karşı şu anki en güçlü silahımız aşılardır." değerlendirmesinde bulundu.
Koronavirüse karşı dünyada farklı firmalar tarafından geliştirilen aşıların koruyuculuk oranlarının da farklı olduğunu anımsatan Akkoyunlu, bu başarı oranın birbirinden farklı olmasının yaş gruplarıyla değil, hasta sayısıyla ilgili olduğunu dile getirdi.
Aşı uygulanan hasta sayılarıyla böyle bir fark ortaya çıktığını ifade eden Akkoyunlu, "Bir vakanın bile oranları çok fazla değiştirdiği hasta grupları ile çalışıldığı için, aslında birbirinden rakamsal olarak çok farklı olmayan fakat oransal olarak farklı sonuçlar elde edildi. En kötü ihtimalle düşünmek zorunda kalırsak yüzde 50 oranında bile başarılıysa, aşı yaptıran her iki kişiden birinin enfeksiyon geçirmediği manasına gelir. Bu nedenle aşı olmak gerekiyor." şeklinde konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz