Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 17,5’inin kısırlıkla mücadele ediyor. Bu oran yüksek gelirli ülkelerde yüzde 17,8, düşük ve orta gelirli ülkelerde ise yüzde 16,5 şeklinde kaydedildi. İnfertilitenin -kısırlığın- 1 yıllık korunmasız ilişkiye rağmen gebelik durumunun oluşmaması şeklinde ifade edildiğini belirten Prof. Dr. Kılıç,
“Dünya genelinde 6 çiftten 1’i çocuk sahibi olmakta zorlanırken, bunun nedenlerinin başında kısırlık geliyor. Bu tablo kısırlığın küresel çapta bir sağlık sorunu olduğunu gösteriyor ve kadın ya da erkeklerde farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkıyor”
diye konuştu.
HASTALIK, ÖNEMLİ TEŞHİS VE TEDAVİ SÜREÇLERİNİ KAPSIYOR
Prof. Dr. Kılıç, şöyle devam etti:
“Kısırlık, erkek üreme sisteminde meninin dışarı atılmasındaki problemlerden, spermin yokluğu ve spermin şekli ya da hareketindeki anormalliklerden kaynaklanıyor. Kadınlarda ise yumurtalıklar, rahim, fallop tüpleri ve endokrin sistemindeki çeşitli değişkenlerden dolayı ortaya çıkarken, iki farklı gruptan oluşuyor. Kısırlık daha önce hiç gebe kalınmaması ya da daha önce en az 1 kez gebe olunmasıyla ayrıştırılıyor. Her iki durumda da hastalık, önemli teşhis ve tedavi süreçlerini kapsıyor.”
TEDAVİ SÜRECİ ALTI AŞAMAYA AYRILIYOR
Gelişen teknoloji ile anne, baba olma hayali kuran bireylere çeşitli tedaviler uygulanabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kılıç, tüp bebek tedavisine ilişkin olarak
“Tüp bebek tedavisine başlamak için adet döneminin ikinci ya da üçüncü gününü beklemek gerekiyor. Tedavi süreci altı aşamaya ayrılıyor. İlk üç aşama hormon tedavisi ile yumurtaların uyarılması, yumurta toplama, baba adayından sperm alınmasından oluşuyor. Bunları dölleme, embriyo transferi ve gebelik testi süreci takip ediyor. Ancak elbette her tedavide olduğu gibi kısırlıkta da uygulanacak yöntemler hastaya göre değişkenlik gösteriyor”
ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ
Kaynak: Diyarbakır Söz