Sağlıklı Yaşam Danışmanı Doç. Dr. Gökhan Özışık ve Beslenme Danışmanı Uz. Dyt. Işınsu Köksal, düşük karbonhidratlı diyetler ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Kısa zamanda kilo kaybı hedefleniyorsa…
Düşük karbonhidratlı beslenme; meyve, sebze, ekmek ve türevi tahıllar, şeker gibi karbonhidrattan zengin besinlerin sınırlandırıldığı; bunun yanı sıra et, tavuk, balık, süt ve süt ürünleri, yağlı tohumlar gibi protein ve yağdan zengin besinlerin sıklıkla tüketildiği bir programı içermektedir. Düşük karbonhidratlı beslenme programı ile kısa zamanda içerisinde hızlı bir şekilde kilo kaybı hedeflenmektedir.
Doğru uygulandığında diyetin birçok yararı var
Düşük karbonhidratlı diyetin birçok faydası olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Doğru uygulanan düşük karbonhidratlı diyetin epilepsi hastalığının hafiflemesinde, tip-2 diyabetli obez bireylerin glikoz ve insülin direncinin azalmasında etkili olduğunu bilinmektedir. Düşük karbonhidratlı diyet, metabolik sendrom ve diyabet hastalığı ile ilgili komplikasyonları da azaltabilmektedir. Farklı bir araştırma ise bu tür diyetlerin iç organların çevresindeki yağlanmayı azaltmada, kan trigliserid değerlerini ve metabolik sendromun belirtilerini hafifletmede yardımcı olduğunu ortaya koymaktadır.
Bilinçsizce yapılan diyetler tiroidin çalışmasını etkiler
Bilinçsizce yapılan çok düşük karbonhidratlı beslenmenin ise yarardan çok zararı olabilmektedir. Çok düşük karbonhidratlı beslenme; kan şekerinin kritik sınırlara inmesine, tiroit bezindeki hormon üretim dengesini bozulmasına ve T3 hormonu üretimi azalırken reverse-T3 adı verilen hormonun artmasına kısacası üretimin “aktif” hormondan “inaktif” hormon olarak değişmesine neden olmaktadır. Bu da hipotiroidi adı verilen tiroit tembelliğinin oluşmasına yol açabilir.
Kronik yorgunluk görülebilir
Yanlış uygulanan diyetler “stres hormonu” olarak bilinen kortizol hormonunun da artmasına yol açar. Yaşamsal fonksiyonlar için bir numaralı enerji kaynağı olan karbonhidrat girişinin kısıtlanması beyin tarafından “yaşamı tehdit eden bir durum” olarak algılanır. Kortizol artınca vücut kötü gün için yağ depolamaya başlar, sindirim yavaşlar ve halsizlik ortaya çıkar. Kortizol’e olan talebin artması hipotalamus, hipofi, böbreküstü bezleri arasındaki hormonal dengenin aşırı zorlanmasına bu da “kronik adrenal yorgunluk sendromu” adı verilen tabloya yol açabilir.
Yararlı bakteriler azalır, zararlı bakteriler artar
Meyve ve sebzelerin eklenmediği bilinçsizce yapılan bir diyet disbiozise; yani bağırsaktaki yararlı bakterilerin azalıp zararlı bakterilerin artmasına neden olur. Bu da protein, vitamin, mineraller gibi besin öğelerinin sindirilememesi, sindirimin yavaşlamasına neden olur. Bunun aksine belirli oranlarda sebze ve meyveler ile dengelenmiş bir diyet bağırsak sağlığını koruyarak sindirime yardımcı yararlı bakterilerin yani probiyotiklerin artmasını sağlar.
Bilişsel ve fiziksel fonksiyonlar zayıflayabilir
Çok düşük karbonhidratlı diyetler bilişsel fonksiyonların zayıflamasına neden olabilmektedir. Beyin hücrelerinin bazıları yağlardan sentezlenen keton cisimcikleri yerine sadece glikozdan enerji ihtiyaçlarını karşılar. Yetersiz ve bilinçsiz beslenme, glikoz kaynaklarının azalmasına neden olup halsizlik hatta fiziksel performansta da zayıflamaya yol açabilir.
Hormon dengesini bozabilir
Yanlış uygulanan çok düşük karbonhidratlı diyetler kadınlarda progesteron, östrojen, LH ve FSH gibi cinsiyet hormonların salgısını azaltıp adet düzensizliğine neden olabilir ve gebe kalmayı zorlaştırabilir. Aynı zamanda yapılan çalışmalar düşük karbonhidratlı diyetleri kısa dönemde düşük yağlı diyetlere göre daha fazla kilo verdirdiği fakat uzun dönemde ise verilen kiloların hatta bazen fazlasıyla geri alındığını göstermiştir.
Sağlıklı bir şekilde kilo verebilmek için
Düşük karbonhidrat diyetinin doğru uygulanması için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Kişiye özel olarak hazırlanan bu beslenme planı; karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineraller gibi tüm makro ve mikro besin öğelerini içermelidir. Belirli besinlere karşı bir hassasiyet yoksa özellikle insülin direncini azaltan ve glisemik indeksi düşük mevsim sebze ve meyvelerinin; çavdar ekmeği, tam buğday, yulaf kepeği, kinoa gibi tam tahıl kaynaklarının belirli miktarlarda beslenme programına eklenmesi gerekir. Glisemik indeksi yüksek şekerli içecekler, hazır meyve suları, yoğun şeker içeren tatlılar ve yüksek düzeyde alkol gibi beslenme alışkanlıkları bırakılmalıdır. Bu şekilde sağlıklı bir şekilde kilo kaybı sağlanıp kalıcı bir beslenme alışkanlığı oluşturulabilir.
Kaynak: Diyarbakır Söz