Psikolog Ecem Erkin, şizofreni hastalarının sürekli ailelerinin bakım ve desteğine ihtiyaç duyduğunu söyledi.
“Şizofreni hastalığı, kişinin düşünce, algılama ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen, buna bağlı olarak hastanın rollerini yerine getirmede zorluk yaşamasına sebep olan bir rahatsızlıktır” diyen Ecem Erkin, “Bu hastaların çoğu aileleri ile birlikte yaşamakta ve aileler ise bu bakım veren rolünü, herhangi bir destek almadan yerine getirmektedir. Ancak kronik ruhsal hastalıklar, hastanın olduğu kadar ailenin de yaşamını olumsuz etkilemektedir” dedi.
Şizofreni ile ilgili yaklaşımlar değişti
Şizofreni hastalığı ile ilgili yaklaşımların zaman içinde büyük değişim gösterdiğini belirten Ecem Erkin, özellikle aile faktörü ile ilgili bakış açısının büyük bir dönüşüme uğradığını ifade ederek şunları söyledi:
“Şizofreni hastalığına neyin sebep olduğu araştırılırken en çok aile üzerinde durulmuştur. Çoğu araştırmacı aileyi, şizofreni hastalığının sebebi olarak görmüştür. Ancak 1950’li yıllarda antipsikotik ilaçların keşfedilmesiyle birlikte artık depo hastaneler kapanarak, şizofreni hastalarının toplum içine karışmaları olanak haline geldi. Bu tarihten sonra ise aileyi hastalığın sebebi olarak gören bakış açısı yerini, aile tutumlarının hastalığın seyrini nasıl etkilediğine bıraktı. Aile, hastalığın sebebi olarak damgalanmaktansa hastaların tekrar rehabilite edilme süreçlerine dâhil edilmiştir.”
Ülkemizde şizofreni hastalarının aileleriyle yapılan çalışmaların, hasta yakınlarının aile yaşantılarında çatışmalar ve duygusal sorunların yanı sıra hastanın bakımı ve terapisi konusunda maddi yüklerle karşılaştıklarını gösterdiğini belirten Erkin, “Şizofreni hastalarının çoğu, hastane yatışı sonrasında aileleriyle birlikte yaşamaktadır, bu nedenle aile ortamındaki ilişkiler ve duygu dışavurumunun şizofreni hastalarında hastalığın tekrarlamaması ve yeniden hastane yatışını önleme açısından önem taşıdığını düşünülmektedir” diye konuştu.
Aileler suçluluk duygusu yaşıyor
Şizofreni hastalarının ailelerinin ruhsal hastalığı olan bir üyeye sahip olmakla suçlanma, utanma ve hastalığın kaynağı olma gibi duygular yaşadığını belirten Ecem Erkin, “Çocuklarının hastalığının, toplum tarafından iyi anne babalık yapmamaktan kaynaklandığı şeklinde yorumlanacağını düşünürler, topluma karşı utanılacak bir özellikleri olduğu algısı ortaya çıkar. Bunun utanılacak bir durum olduğuna karar verildikten sonra ise bunun gizlenmesi eğilimi ortaya çıkar. Aileler enerjilerinin önemli bir kısmını hastalığı gizlemeye harcayabilir. Suçlanma, utanma gibi duygularla aile kendisini toplumsal ilişkilerde kısıtlar ve böylece ailenin kendi kendini damgalaması sonucu ortaya çıkar” şeklinde konuştu.
Aileye psikoeğitim verilmeli
Aileye hastalık hakkında anlaşılır bir dilde psikoeğitim verilmesi gerektiğini belirten Psikolog Ecem Erkin, şu tavsiyelerde bulundu:
“Bu eğitim, hasta yakınlarının hastayla ilgili beklentilerinin daha gerçekçi düzeyde olabilmesini, duygusal ve maddi yükün azaltılmasını sağlar. Destekleyici ve eğitici uygulamalar ise ailenin zorlanmasında, öfke ve depresif belirtilerinde azalmaya sebep olmaktadır. Aileler, hastalarıyla daha fazla ilgilenebilmek için eski sosyal ortamlarından uzaklaşabilirler, hastaya daha korumacı şekilde davranabilirler. Bu durum; hem kendilerini daha çaresiz ve depresif duruma sokabilirken, aynı zamanda hastanın da kendilerine daha fazla bağlanmalarına sebep olur. Aile eğitimleri; bu tarz yanlış yaklaşımların düzeltilmesi hususunda önemlidir.”
Ecem Erkin, kronik ruhsal hastalıkların rehabilite edilme sürecinde en önemli unsurun ise hasta, hasta yakını ve tedavi ekibi arasındaki işbirliği olduğuna dikkat çekti.
Kaynak: Diyarbakır Söz