Haber Türk'te Balçiçek İlter'in programına katılan Prof. Dr. Canan karatay Kolesterol, damar sertliği ve menopoz uydurulmuş hastalıklar olduğunu savunarak İlaç firmalarının da bu hastalık durumunun uydurulmasında büyük rol oynadığını iddia etti.
Niye bu kadar kızıyor meslektaşlarınız size?
Balçiçek Hanım, şeker hastalarına şeker yerine 10 dilim ekmek veriyor doktoru. Olacak şey mi? Asla ekmek vermemesi lazım. Söyleyince kızıyor. “Gazlı içecek yok” diyorum, firmalar kızıyor, onlarla yakın olan doktorlar kızıyor. “Kolesterolilacı yok” diyorum, herkes kızıyor. Söylediğim her şeyin arkasındayım. Her şey bilimsel.
Diyetinizle öne çıkıyorsunuz ama çok ince değilsiniz siz...
Ben inceyim, zaten bundan fazla ince olamam ki... Önemli olan Diyetle ince olmak değil, sağlıklı yaşayarak ince olmak. Bakın 72 yaşındayım sağlıklıyım, hiç ilaç almıyorum, bu yeterli. Herkese de bunu söylüyorum. Benim yaşımdaki insanlar 20 kalem ilaç kullanıyor.
Kemik erimesi için de mi ilaç almıyorsunuz?
Hayır. Moda hastalıklar onlar, uymayın siz onlara... İlaç firmalarının uydurduğu hastalıklar vardır. Kolesterol, ateroskeleroz (damar sertliği), menopoz... Hipokrat diyor ki ilaçlar yiyecekleriniz, yiyecekleriniz ilaçlar olsun.
Menopoz diye bir gerçek var ortada, rahat geçsin diye ilaç takviyesi yapmak niye yanlış?
Anneniz alıyor muydu? Ninelerimiz alıyor muydu? Tabii ki gerekmiyor. Sağlıklı yaşarsanız hiçbir sorun olmaz menopozda. Ekmek, şeker ve tatlıları kaldırsın kadınlar, biraz da hareket etsin bakın nasıl rahat geçer.
SİZİN RAHAT GEÇTİ Mİ?
Ben farkında bile olmadım. Ama düzenli olarak spor yapan bir insanım. Voleybol oynadım. Amerika’da 50 yaş grubunda Tenis şampiyonluğum var. 12 yaşımdan beri yüzmüşüm, kayak yapmışım. Hâlâ bu yaşımda 3.5 saat durmadan yüzüyorum.
HER GÜN MÜ?
Evet, yaz aylarında ve mutlaka denizde. Kış aylarında ise her gün tempolu yürüyüş. Sigaraya da çok karşıyım ben. Sigara kanunu çıksın diye Orhan Kural ile senelerce mücadele etmiş bir kardiyoloğum ben. Bana karşı çıkanların hiçbiri sigarayla mücadele etmedi. 1979 yılında “Sigarayla mücadele edelim’’ dediğimde o dönemin Kardiyoloji Derneği Başkanı “Ama sigarayı devlet çıkarıyor, ona karşı gelemeyiz...’’ demişti. Doktorların işine geldi. Çünkü neden? Çünkü kendileri de içiyor ondan.
KARDİYOLOGLAR MI İÇİYOR?
Hepsi içiyor, hâlâ içiyorlar, sonra bana kızıyorlar. O sigara içen kardiyologlar, kolesterol ilacına karşıyım diye beni dava etmeye çalışan doktorlar. Hekimler bağımsız olmalı. Gelişmeleri takip etmeli. En büyük güç bilgidir. Dünyada bazı hastalara doktorlar “Sigarayı bırak öyle gel, seni tedavi edeyim” diyor, bizim doktor abilerimiz anjiyo laboratuvarında sigara içiyor. Daha ne örnek vereyim? Tanık oldum ben. Türkiye’nin gerçeği bu.
Demin “Yiyecekler ilaçlarınız olsun” sözünü hatırlattınız Hipokrat’ın...
Onu biraz açalım, çünkü otçulara çok karşıyım ben. Neymiş efendim “Bilmem şu otu yiyin, 5 günde göbeğiniz gider!’’ Yok öyle bir şey. Bunlar aldatmaca. Eğer vücudunuzda metabolik bir bozukluk varsa, onu düzeltmeden sağlığınıza kavuşamazsınız. Benim önerdiğim aslında diyet değil, kişinin doğal hormonal dengesini bulmasını sağlamak.
Karatay Diyeti’ni hayatına uygulamamış olanlara önerileriniz olacak mı peki? Yani malum yaz geliyor, kadınlar incelmenin derdinde...
Bol su içecekler öncelikle. Vücudumuzun yüzde 60’ı su biliyorsunuz. Yüzde 1’den aşağı karbonhidrat. İyi bir Karatay kahvaltısı, ardından bol su. Buna şeker hastaları da dahil. Obezite ile şeker hastalığının bir farkı yok. Profesörler çıkıp diyor ki; “10 sene içinde patlama olacakmış!’’ Yahu zaten obezite patlamasının içindeyiz şu anda Türkiye’de. Obez çok, diyabet hastası çok, diyabet hastası olduğunu bilmeyen çok.
NASIL BİLECEĞİZ PEKİ?
Eğer göbeğinizde yağlanma varsa o zaman dikkat edin diyorum. Sağlıklı beslenilirse şeker geçiyor. İlaçları bırakabiliyorlar. Benim hastalarımdan bırakanlar var. Dünyada da bu böyle. Ben bıraktırmıyorum, ihtiyaç kalmıyor bir süre sonra. Yağ hücreleri 20 türlü hastalık hormonu üretiyor. Çok basit aslında. Yağ hücrelerini azaltın, sağlığınıza kavuşun. Bilgi paylaşılınca kıymetli. Meslektaşlarım arayıp ‘’Bu bilgileri halkla paylaşmayın, biz aramızda konuşalım!’’ diyorlar. Hayır efendim, ben halkım için yaşıyorum ve paylaşıyorum.
D VİTAMİNİ EKSİKSE KİLO VERİLEMEZ!
D vitamini aslında sedece bir vitamin değildir. Cildimizde bulunan bir hormonun ön maddesidir. Güneşin ultraviyole-B (UVB) ışınları ile sağlıklı yaşam için hayati önemi olan ve yaşam süresini uzatan bir hormona dönüşür. Vücudumuzun ürettiği doğal ve en güçlü antioksidan özelliği olan D vitamininin tüm vücut hücrelerinde reseptörleri bulunur. Eksikliğinde hücrelerimiz normal çalışmadığı için her türlü alerjik hastalık ve enfeksiyon meydana gelir. Organizma çeşitli gizli alerji ve hastalıklarla mücadele ettiği için, yani vücutta “düşük yoğunluklu bir savaş’’ meydana geldiği için de kilo verilemez. Cilt kanserine neden olduğu gerekçesiyle maalesef güneş ışınlarından kaçınılması ve koruyucu kremler kullanılması önerilmektedir. Oysa koruyucu krem D vitamini almamızı engeller. Koruyucu krem yerine güneşin altında geçireceğimiz süreyi iyi ayarlamamız gerekir.
Kaynak: Diyarbakır Söz