Anadolu Sağlık Merkezi’nden iç hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, hemen her gebenin kâbusu olan bulantı ve kusmayla ilgili bilgi verdi: “Gebelerin büyük kısmının yakındığı en önemli şikayet, bulantı ve kusma. Bazı kişiler için kısa süreli bir sıkıntı olmaktan ibaretken, bazılarından gebelik boyunca devam eder.
Kadınların yüzde 60-70’i gebeliklerinin ilk üç ayı içerisinde bulantıdan yakınırlarken, yüzde 40’ından fazlasında kusma görülür. Tipik olarak, bu bulgu gebeliğin 4-6’ncı haftasında ilk kez ortaya çıkar. En çok gözlendiği dönem, 8-12’nci haftalar arasında. Bu andan itibaren giderek hafifler ve 20’nci haftaya kadar kaybolur. Her ne kadar bulantı ve kusmanın şiddeti hafiften çok şiddetliye değişse de gebelerin önemli bölümü ağızdan yeterli gıda ve sıvı alabilecek durumdadır.
Ne zaman tehlikeli hale gelir?
Bazen bulantı ve kusma, öyle şiddetli bir hal alır ki kadının beslenmesi bozulur, günlük yaşamı olumsuz etkilenir. Bu durum, gebelerin yüzde 2’sinden daha azında ortaya çıkar. Ortaya çıktığında belirgin sıvı-elektrolit ve asit-baz dengesizlikleri, beslenme bozuklukları, kilo kaybı gibi sonuçlar doğurabilir. Hastalığın tanısı açısından anne adayının vücut ağırlığının yüzde 5 kadarını kaybetmiş olması önemli. Etkilenen gebelerin yüzde 20’sinde belirti ve bulgular, doğuma kadar sürebilir.
Nedeni tam olarak bilinmiyor. Hormonal değişiklikler, sindirim kanalının motor hareket faaliyetiyle ilgili fonksiyon bozuklukları ve psiko-sosyal faktörlerin etkili olduğuna dair çalışmalar var. Obez kadınlar da risk altında.
Başka sorunlara yol açıyor
Kadın, hastalığın seyri sırasında koku alma duyusu ve ağız tadıyla ilgili aşırı duyarlılıklar da yaşar. Normalde kendisini rahatsız etmeyecek nitelikteki kokular, bu dönemde şiddetli bulantı ve kusmayı tetikler. Bunlara ek olarak tansiyon düşüklüğü, çarpıntı, nabız sayısında artış, şiddetli kilo ve kas kaybı görülür. Görme bozuklukları, baş dönmesi, halsizlik, yorgunluk, bilinç bulanıklıkları da diğer bulgular. Kan tetkikleri yapıldığında elektrolit anormallikleri, bazen karaciğer fonksiyon bozuklukları ve karaciğer enzimlerinde artış saptanabilir.
Bebek de etkileniyor
Bu anne adaylarının erken doğum yapmaları, bebeklerin prematüre veya düşük doğum ağırlıklı olma olasılıkları yüksek. Dolayısıyla hastalık bebeğin gelişimini olumsuz etkiler. Anne adayındaysa nadir de olsa şiddetli öğürmelere bağlı yemek borusu yırtıkları veya delinmesi, bazı nörolojik ve psikiyatrik değişiklikler, göz içi kanamaları ortaya çıkabilir.
Tedavi yaklaşımı
Nadir de olsa görülebilen bu riskler dikkate alındığında, hastalığın gözlendiği anne adaylarında çok enerjik bir tedavi büyük önem taşır. Tedavinin hedefleri, annenin yeterince sıvı alması, yeterli beslenmenin sağlanması ve elbette semptomların düzeltilmesidir. Anne adayı küçük hacimlerde ve sık yemeli. Boş mideyle uzun zaman geçirilmesinin bulantıyı tetikleyebileceği unutulmamalı. Kötü kokulardan kaçınılması çok önemli.
Sıvı ve katı gıdaların ayrılması ve birlikte tüketilmemesi gerekir. Karbonhidrat bakımından zengin gıdalar tüketilmeli. Sabah uyanıldığında yataktan kalkmadan atıştırılacak birkaç lokma kuru gıda, bulantıları önlemekte yararlı olabilir.
Diyet ve beslenmeyle ilgili önlemlerin yeterli olmadığı anne adaylarında bulantı kesici ve reflüye engel ilaçların kullanılması gerekebilir. Ayrıca özellikle B6 vitaminin kullanımının yararlı olabileceği bilinir. Hangi ilaçların gebelikte güvenle kullanılabileceği konusunda doktorunuz size yol gösterir. Diyet önlemlerine asit baskılayıcı ve mide rahatlatıcı bazı ilaçların eklenmesi, sorunun çözümüne büyük katkı sağlar.
Ağzıdan alınan ilaçların yetersiz olduğu koşullarda anne adayının hastaneye yatırılması ve damardan verilecek sıvı, elektrolit, multivitaminler ve ilaçlar kullanılarak durumunun düzeltilmesi gerekebilir. Bazı koşullarda damardan beslenme yerine burundan geçilerek mideye uzatılan bir beslenme tüpü aracılığıyla da benzer tedavilerin yapılması sağlanabilir.”
Kaynak: Diyarbakır Söz