Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, alerji aşıları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Nacaroğlu, alerji aşı tedavisinin yüz yılı aşkın süredir alerjik hastalarda uygulandığını belirterek "Hastanın duyarlı olduğu alerjenlerden elde edilen ürünlerin hastaya giderek artan dozlarda ve belirli zaman aralıklarında verilmesi esasına dayanır. Son yıllarda alerjik rinit, gıda alerjisi, alerjik egzama ve astımın sıklığı giderek artış göstermektedir. Özellikle astım ve alerjik rinitte ilk planda alerji ilaçları, burun damlaları gibi semptomlara yönelik tedaviler kullanılmakta olup bazı tedaviye yanıtsız, spesifik bir alerjene karşı alerjisi deri testi ve kan testleri ile belirlenmiş, klinik bulguları da testlerle uyumlu olan hastalarda bu alerjene karşı aşılama yapılabilir. Bu alerjen spesifik immünoterapi olarak isimlendirilir. Alerji aşı tedavisi deri testi ve kan testi ile gösterilen alerjen maddenin kişide yakınmalara neden olması, alerjenden korunma ve ilaç tedavisinden yeterli fayda görmemiş olması, kişinin uzun süreli ilaç kullanmak istememesi durumlarında uygulanır" diye konuştu.
"AŞILAMANIN 2 ÇEŞİDİ BULUNUYOR"
İki çeşit aşılamanın olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Nacaroğlu, şöyle devam etti:
"Bunlardan ilki subkutan immünoterapi olarak isimlendirilen cilt altına alerjen ekstresinin enjekte edilmesiyle uygulanan yöntemdir. Bu yöntemde düşük doz aşılama ile başlanarak belirli aralıklarla dozlar artırılır. Farklı tedavi protokollerine göre haftalık, 15 günlük, 1 aylık aralarla aşılama yapılır, 3 ila 5 yıl devam edilir. Bu yöntemle ot polenleri, ev tozu akarları, küf mantarları, çeşitli ağaç polenleri, hayvan epitellerine (kedi tüyü) karşı aşılama yapılabilir. İkincisi ise dilaltına tablet olarak uygulanan sublingual/oral immünoterapi olarak bilinen yöntemdir. Bu yöntemde spesifik bir alerjene karşı alerjisi belirlenen ve semptomatik tedavilere yanıtsız olan hastalarda tablet veya damla şeklinde hazırlanmış dil altı preparatları her gün 3 yıl boyunca kullanılır. İlk birkaç doz hastanede uygulandıktan sonra hasta evde uygulamaya devam eder. Ortaya çıkan yan etkiler genelde ağızda kaşıntı ve irritasyondur, genellikle tedavinin devamında kaybolur. Ses kısıklığı, boğulma hissi ve nefes alamama gibi ciddi yan etki olasılığı çok düşüktür. Her iki tedavi yöntemi için de tedavinin başarısı düzenli uygulamaya bağlıdır."
"YENİ ALERJİLERDEN VE ASTIM GELİŞİMİNDEN DE KORUYOR"
Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, aşı tedavisinin hem tedavi edici hem de koruyucu etkileri olduğuna işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Alerjenlere karşı duyarlılığı azaltmasının yanında hastalığın belirtilerini ve ilaç kullanma gereksinimini azalttığı, yaşam kalitesini arttırdığı çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca yeni alerjilerin ve astım gelişimini önlemede koruyucu etkisi vardır. Bu noktada alerjik hastalığın doğal seyrini değiştiren tek tedavi yöntemidir. Çocuklarda alerji aşı tedavisi kararı sadece çocuk alerji hekimi tarafından verilmelidir. Tedaviye uyumsuz hastalara, 5 yaşından küçük çocuklara, ağır astımlılara, kanser, bağışıklık sistemi hastalıkları, psikolojik bozukluk, ciddi hipertansiyon ve kalp hastalığı durumlarında aşı tedavisi önerilmemektedir. Aşılamada standardize edilmiş alerjen ekstreleri kullanılır. Aşı tedavisinin içinde kortizon bulunmaz. Aşı tedavisinde alerjen içeriğine bağlı olarak aşı uygulanan yerde şişlik, kızarıklık veya genel yan etkiler olabilir. Bu nedenle aşı tedavisinin alerji uzmanı gözetiminde ve hastane şartlarında yapılması gerekir. Hastalar enjeksiyon sonrası 30 dakika beklemeli ve enjeksiyon yerini hekime göstermeden hastaneden ayrılmamalıdır."
Kaynak: Diyarbakır Söz