Orgeneral Akar'ın tam ifadesi

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, darbe gecesi kendisine gelen Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli’nin sözlerinden bir kalkışma şeklinde operasyonu anladığını söyledi.

Orgeneral Akar'ın tam ifadesi

Orgeneral Akar, "Hiddetle 'Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım. Benim seninle, bir başkası ile böyle işlerin içerisinde olanlarla hiçbir işim olamaz. Sen benimle ne biçim konuşuyorsun Kim bunlar Siz kimsiniz?" dediğini belirtti.

Ankara Adliyesi’nde şikayetçi sıfatıyla ifade veren Orgeneral Akar, devletin bir süredir FETÖ/PDY ile yürüttüğü mücadelenin, TSK'nın da azami dikkat ve hassasiyetle içinde yer aldığı bir mücadele olduğunu belirterek, Ağustos ayındaki YAŞ'ta silahlı kuvvetler içerisindeki bu yapının alacağı ağır darbenin hazırlıkları yapıldığını anlattı.

Terör örgütünün bunu öngörerek, hiç kimsenin belki de tahayyül edemeyeceği gözü dönmüşlük ve alçaklıkla sivil insanları katletme, TBMM'yi bombalama, kendi silah arkadaşları ve birliklerine taarruzda bulunma, emniyet birimlerini bombalama gibi akıl almaz eylemlere girişip, böyle bir darbe teşebbüsünde bulunduğunu düşündüğünü kaydeden Orgeneral Akar, şunları kaydetti:

"Bir kalkışma girişimi bilgisi üzerine değerlendirmelerimizde ve gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa ettik ve aldığımız tedbirlerle yetinmeyerek, daha geniş tedbirler için emir verdim. Makam odasında gelişmeleri takip ederken, yaklaşık saat 21.00'e doğru, arkam kapıya dönük bir şekilde yuvarlak toplantı masasında çalışırken kapı çaldı. Ben 'Gir' dedim ve hatta, 'Kimsin, bu saatte' gibi bir şey de söyledim. Baktığımda Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli’nin geldiğini gördüm.

"BÖYLE İŞLERİN İÇERİSİNDE OLANLARLA HİÇBİR İŞİM OLMAZ"

Dişli, 'Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. Ben ilk önce anlamlandıramadım. Cümle içinde belki 'uçaklar' demiş olabilir. Ancak bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım. Benim seninle, bir başkası ile böyle işlerin içerisinde olanlarla hiçbir işim olamaz. Sen benimle ne biçim konuşuyorsun Kim bunlar Siz kimsiniz?"

Odasında elleri bağlandıktan ve epeyce bir zaman geçtikten sonra Orgeneral Akar, 'Gidiyoruz' dediklerinde ve kapıdan çıktığında tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve silahlı bir şekilde ürkütücü bir yüz ifadesiyle karşısına çıkan askerin dikkatini çektiğini, sonradan bu kişinin Kurmay Albay Fırat Alakuş olduğunu öğrendiğini belirtti.

Akar, "Helikopter havalandı. Nereye gittiğimizi söylemediler. Ben de sormadım. Helikopterdeki silahlı askerlerin namlusu üzerime dönüktü. Mehmet Dişli de helikopterdeydi. Bir süre uçuştan sonra iniş yaptık. Nereye getirdiklerini sordum, Akıncı Üssü olduğunu söylediler ve beni orada bir minibüse bindirerek, bir binaya götürdüler" dedi.

"SİVİL, ASKERİ KIYAFETLİ PEK ÇOK KİŞİ, SİLAHLI BEKLİYORDU"

Orgeneral Akar, ifadesinde, helikopterle götürüldüğü binanın üzerinde üs komutanlığı binası yazdığını ve burada sivil, askeri kıyafetli pek çok kişinin silahlı beklediklerini söyledi. Daha sonra üs komutanının odasına götürüldüğünü, burada Tümgeneral Kubilay Selçuk'un ayakta beklediğini anlatan Akar, burada bir kanepeye oturtulduğunu, bir ara üzerinde tişört ve pantolon bulunan Orgeneral Akın Öztürk'ün, tek başına yanına geldiğini kaydetti. Orgeneral Akar, şunları kaydetti:

"Hem bu durum nedeniyle hem de onu gördüğüm için çok şaşırdım ve burada ne yaptığını sordum. Yanında eşi ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte İzmir'den komutanlığa ait bir uçakla geldiğini, üsteki lojmanda oturan kızının evinde iken Abidin Ünal'ın telefonla araması üzerine, üsten birilerinin uçaklar kaldırdığını ve bu hususa göz kulak olması gerektiğini belirttiği için buraya geldiğini anlattı. Hatta 'bu hususu söylediğini anlatmaya çalıştığını ancak dinlemediklerini' söyledi. Ona da olayın başından beri konuştuklarımı söyledim. Tuğamiral Ömer Harmancık ve Tuğgeneral Hakan Evrim'i gördüm. İlk kısımda söylediğim sözlerin benzerlerini, yaptıklarının yanlış olduğunu, akıllarını kaybettiklerini, bu devirde böyle bir şey olamayacağını bağırdım. 'Suriye'yi, Mısır'ı görmüyor musunuz Bu tür olayların ülkemizi yıllarca ne kadar geriye götürdüğünü bilmiyor musunuz.' mealinde sözler sarf ettim. Hiç umurlarında olmadı."

"HİDDETLE VE ŞİDDETLE REDDETTİM"

Orgeneral Akar, Tuğamiral Ömer Harmancık'ın elinde iki yapraktan oluşan bir metni önce okuduğunu, ardından da kendisine uzatarak, "Komutanım, siz şunu bir okuyun ve bunu imzalayıp televizyonda okursanız her şey çok güzel olacak, herkesi alıyoruz, herkesi getiriyoruz” dediğini aktardı. Bu teklifi “şiddetle ve hiddetle” reddettiğini dile getiren Akar, şöyle devam etti:

"Onlara 'Kendinizi ne zannediyorsunuz? Siz kimsiniz. Topladığınızı söylediğiniz 2. Başkan, kuvvet komutanları nerede? Bakanlar nerede? Elinizde kim varsa getirin. Sizin başınız, kıçınız kim?' diye bağırdım. Bunun üzerine Hakan Evrim, 'Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen ile görüştürürüz' gibi bir şey söyledi. 'Ben kimseyle görüşmem' diyerek tersledim."

"BU HAİNLERİN OLUŞTURDUĞU CUNTA: YURTSEVERLER BİRLİĞİ..."

Orgeneral Akar, "Hatta öyle ki, bu olaylar bittikten sonra, bu hainlerin oluşturduğu cuntaya verdikleri isim Yurtseverler Birliği gibi aklımda kaldığı halde Yurtta Sulh Konseyi olduğu ortadadır. Ruh halimdeki şiddetli kızgınlık ve hiddet hiç bitmedi. Anılan konseyin kimlerden oluştuğu konusunda bir şey söylemediler. Zaman zaman odadakiler bir yerlere gidip geliyorlardı. Akın yahut bir başkası bana farklı bir salonun harekat merkezi olarak kullanıldığını ve 30-40 kişilik bir ekibin orada bulunduğunu söylemişti. Orayı görmedim. Zorla tutulduğum bütün zaman zarfında aynı odada kaldım" diye konuştu.

Telefonla görüşüp eşine askeri hattan Akıncı Üssü'nde olduğunu söylediğini anlatan Orgeneral Akar, "Olayların sonunda anladım ki eşim bu bilgiyi ilgililerle paylaşmış" dedi.

"GÖZLERİNDE UMUTSUZLUĞU FARK ETTİM"

Akar, daha sonraki gelişmeleri de, şöyle anlattı:

"Televizyonda TBMM'nin, emniyet binalarının bombalandığı yazıyordu. Zaten sürekli uçak sesleri de devam ediyordu. Sinirlendim, bağırıp çağırmaya başladım. Bunun üzerine geldiklerinde Ömer, ölümü göze aldıklarını söyledi. Hepsi robot gibiydi adeta. Televizyon görüntülerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımız ile bazı bakanların beyanları, olaylardaki gelişmelerde halkın darbe teşebbüsüne canları pahasına direnişi, ilerleyen saatlerde bazı askerlerin teslim olmaları ya da vatandaş yahut polislerce kontrol altına alınmaları gibi gelişmeleri takip edince yanımda bulunan bu 4 kişinin genel görünüşleri, tavırları değişmeye başladı. Gözlerinde umutsuzluğu fark ettim, moralleri iyice bozulmaya başlamıştı. 'Yeteri kadar batağa battınız. Hiç olmazsa bir erkeklik gösterip burada kesin. Diğer insanların ölmelerini engelleyin. Gün aydınlanmadan ortalıktaki tank, top vesaire ne varsa çekin. Yeteri kadar rezil ettiniz, daha fazla rezil etmeyin. Balkan Savaşı'ndan beter ettiniz. Silahlı Kuvvetlerin tarihine leke sürdünüz. Gideceğiniz tek yer Cumhuriyet savcısı, askeri savcı ve inzibattır. Gidip teslim olun. Beni de gönderin' şeklinde daha da hiddetli ve yüksek sesle birkaç kez haykırdım. Hiç cevap vermediler. Bir süre sonra dışarıdan patlama sesleri gelmeye başladı. Pistlerin bombalandığını kendileri söylediler."

"ODAM BAŞKASI İÇİN HAZIRLANMIŞ"

Olayların ardından karargaha döndüğünde, odasında değişiklikler bulunduğunu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından hediye edilen ve odasında hatıra maksatlı duran tabanca ile kendisini götürdüklerinde emir subayı odasında kaldığını düşündüğü şahsi cep telefonunun halen bulunamadığına dikkati çeken Akar, bu hususun kendisinde makamın bir başkası için hazırlandığı kanaati oluşturduğunu anlattı. Orgeneral Akar'ın, makamında rutin çalışmalar sırasında çekilen 4 fotoğrafı savcıya sunduğu, fotoğrafların dosyaya eklendiği de 6 sayfalık ifade tutanağına geçti.

Tüm bu yaşananların devletin ve özelde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Paralel Yapı olarak da adlandırılan teröristlerle mücadele etme azim ve kararlılığının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğuna işaret eden Akar, şu bilgilere yer verdi:

"Bu darbe teşebbüsünü planlayanlar, uygulamaya koyanların bu örgüt mensupları olduğuna inanıyorum. Bu çılgınlığa girişmelerinde Ağustos Şurası'na ilişkin yaptığımız kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalarda bu örgütün büyük bir darbe yiyeceğini anlamasının en önemli etken olduğunu düşünüyorum. Ayrıca İkinci Başkanımla beraber çevremizdeki personellerin bir kısmının bu örgütle bağlantılı oldukları hususunda şüphelerimiz gelişmişti. Şura'da çok ciddi adımlar atacaktık. Bunun dışında bu terör örgütüyle ilgili yargıda devam eden soruşturma ve davalarda gelinen aşamalar, devletin tüm kurumlarının bu konuda aldığı mesafe de gözü dönmüş bu hain teröristleri bu teşebbüse iten bir diğer sebeptir. Bu yapılanmanın içinde olan, şahsıma, milletime, silah arkadaşlarıma, emniyet mensubu kardeşlerime, devlet kurumlarına, Türk tarihine, medeniyetimize bu derece zarar veren her kişiden ayrı ayrı şikayetçiyim. İnanıyorum ki hak ettikleri cezayı en ağır şekilde alacaklardır."

Kaynak: Diyarbakır Söz