Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünde Kürtçe tez yazımının yasaklanmasına tepki gösterdi, eğitimde anadilin kullanılması vaadinde bulundu.
Partisinin Diyarbakır il kongresine katılan Davutoğlu, konuşmasının başında Kürtçe “Rojbaş” diyerek selam verdi ve “Diyarbakır’a gelmek benim için sılaya gelmek gibidir. En zor zamanlarda bu sılaya sığındım ve buradan güç aldım. Diyarbakır da bizi hep muhabbetle bağrına bastı” diye seslendi.
BAŞBAKANLIK DÖNEMİNDEKİ ZİYARETİ HATIRLATTI
Başbakan olduğu dönemde Diyarbakır’da “Torosların Türkmen obalarının yiğitlerinden Diyarbakır’ın Kürt aşiret yiğitlerine selam getirdim” dediğini ve “Biji serok vezir Davutoğlu” sloganları ataldığını hatırlatan Davutoğlu “İşte yine şimdi Toroslardan Karacadağ’a, Göksu’dan Dicle’ye selam ile geldik, barış ile geldik, kardeşlik ile geldik. Batman ve Ardahan’dan aldığımız selamları Antalya’ya götürdük, Antalya’dan aldığımız selamı Diyarbakır’a getirdik. Sizden aldığımız selamı da önümüzdeki hafta Bartın’a, Konya’ya ve İstanbul’a ileteceğiz” dedi.
‘PARTİ İÇİ DARBE’ DEDİ
Başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı görevlerini bırakmasıyla ilgili “Hatırlarsanız bize karşı parti-içi darbe yapanlar düşük profilli başbakan istediklerini söylemişlerdi. Kalite ve şahsiyet düşmanı bu yaklaşım sayesinde önce başbakanlığın profilini düşürdüler, sonra da onu yok ettiler” diyen Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benzer şekilde hukukun, liyakatın, siyasi ahlakın, devlet kurumlarının, milletvekilliğinin, eğitim ve kültürün de önce profilini düşürdüler, sonra anlamsızlaştırdılar ve nihayet değersizleştirdiler. TL’nin değer kaybı bu profil düşmesi mantığının doğal bir sonucudur. Hukuk, ehliyet, devlet kurumları, demokrasi, milletvekilliği değer kaybederken TL değerini koruyamaz.
‘ACILARI YAKINDAN HİSSETTİK’
Biliyorum bu güzide şehrimiz, bu güzel bölgemiz, güzel insanlarımız çok büyük acılar çekti. Uzunca bir süre karanlık olaylar yaşadı. Faili meçhuller, hukuksuzluklar, haksızlıklar… Diyarbakır başta olmak üzere, bölgemiz bu acıları tecrübe ederek yaşadı… On yıllar boyunca insan onuru, insan hakları ayaklar altına alındı. Çok acılar çektiniz, çok sıkıntılar çektiniz ama umudunuzu da tebessümünüzü de kaybetmediniz.
Bizler de bu acıları unutmuş değiliz, ülkemizin ve Diyarbakır’ımızın acılarını en yakından hissettik. Bugün burada bütün bu acıları geçmişten beri en yakından hissetmiş ve ülke yönetiminde bulunduğu süre boyunca bu acıların bir daha yaşanmaması için çaba sarf etmiş bir kardeşiniz olarak bulunuyorum.
‘KÜRT MESELESİNİ ÇÖZÜMSÜZLÜĞE MAHKUM ETTİLER’
Bizler bu acıları bitirmek, toplumsal yaraları sarmak, her türlü ötekileştirmeyi sonlandırmak, Rabbimizin insana bahşettiği haklarını teslim etmek ve adaleti tesis etmek için elimizden gelen çabayı göstermeye gayret ettik. Bu ülkede bir asrı aşan bir süre boyunca uygulanan yanlış politikalar neticesinde büyüyerek derinleşen kimlik sorunlarını, aidiyet sorununu ortadan kaldırmak için büyük çaba sarf ettik. Bu yolda büyük mesafeler de kat ettik. Sizler de buna yakından şahitlik ettiniz. Ancak, maalesef, bir taraftan PKK terörü diğer taraftan bu terörden beslenenler sizlere, Türkiye’ye ve milletimize huzuru, adaleti ve insan onuruna yakışır bir hayatı çok gördüler.
Önce Kürdü bir mesele haline getirdiler sonra da Kürt Meselesini çözümsüzlüğe mahkûm ettiler. Köhne bir siyaset anlayışı ve darbe ürünü bir anayasa ile insanımızı ayrıştırıp durdular. Bunların bildiği sizin oyunuzu almak, alamıyorlarsa da sizlere bir kayyIm gönderip, arkalarını dönüp gitmek. Sandığa karşı dağı koyanlar da siz kime oy verirseniz verin atadıkları bir KCK komiseri ile kendi istediklerini yaptılar.
‘BUNLARIN DÜZENİ YASAKLAR DÜZENİ’
Sizleri yoksulluğa ve korkuya mahkûm ederek iktidar kuranların düzenini bitireceğiz inşallah. Bunların düzeni yasaklar düzenidir. Gelecek Partisi KCK düzeninin de kayyım düzeninin de bitmesi için yola çıkmıştır. Bir tek Kürde, Diyarbakır’da, İstanbul’da, Suriye’de, Irak’ta sahip çıkamayan Türkiye kudretli değildir… Müreffeh ve güçlü Türkiye bir tek Kürdü dahi Washington’ın, Moskova’nın, Paris’in, Abu Dabi’nin veya Tahran’ın himayesine mahkum etmeyen Türkiye’dir. Ülkemizin ve halkımızın tarihi ve fiili uzantısı olan Suriye ve Irak’taki Kürt kardeşlerimizi ve kaderdaşlarımızı terör örgütünün ve başka ülkelerin himayelerine terk eden dış politika anlayışı hem insani açıdan hem de ülkemizin stratejik çıkarları açısından tam bir felakettir.
Ülkemizdeki Kürt vatandaşlarımızın aidiyet bilincini, sınır ötesindeki Kürt kardeşlerimizin Türkiye’ye olan güven duygusunu tahkim etmeden bu topraklarda kalıcı huzuru ve güveni ihdas edemez, ülkemizi yükselen bir bölgesel ve küresel güç haline getiremeyiz.
‘BEŞ YILDA BİR İDEOLOJİK GÖMLEK DEĞİŞTİRMEMENİZ GEREKİR’
Bu hedefe ulaşabilmek için öncelikle demokratik değerlerinizin olması gerekir. Bunu yapabilmek için bütün ülkede hiçbir ayırımcılığa müsaade etmeyen bir adalet anlayışınızın olması gerekir. Bunu yapabilmek için, beş yılda bir ideolojik gömlek, siyasi çizgi, ahlaki ölçü ve kimlik değiştirmemeniz gerekir. Bunu yapabilmek için bölgeye, komşu coğrafyamıza, Kürtlerin yaşadığı coğrafyaya tehdit nazarıyla bakmamanız gerekir.
‘ERBİL TÜRKİYE’NİN DOĞAL UZANTISI HALİNE GELMİŞTİ’
Kürtlere, bölgeye eski Türkiye’nin dışlayıcı gözlükleriyle bakmadığınızda, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Türkiye’nin nasıl en yakın müttefiklerinden birine dönüştüğüne hepiniz şahitsiniz. Erbil, Süleymaniye ve Duhok Türkiye’nin doğal uzantısı haline gelmiş, ekonomik ilişkiler zirveye ulaşmıştı. Bu iktidarın ülkemizin hiçbir meselesiyle ilgili artık ne ahlaki ne vicdani ne de akli bir söylemi, önerisi, çizgisi kalmamıştır. Bu Makyavelist iktidar önce kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörle işbirliği yapan hain ilan ediyor; sonra da Kürt seçmenleri aldatabileceğini düşünerek Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkarıyor, Abdullah Öcalan’dan mektup getirtiyor. Terörle işbirliği iddiasıyla belediyelere kayyım atayanlara şimdi sormak gerekmez mi? Kırmızı bültenle aranan bir teröristi ekranlarına çıkaran TRT’ye ne zaman kayyım atayacaksınız?
‘BU İKTİDARA GÖRE KÜRT MESELESİ, ALEVİ MESELESİ YOK’
Bu iktidara göre Kürt Meselesi yoktur, Alevi Meselesi yoktur, Ahlak Meselemiz yoktur hatta Cumhurbaşkanına bakarsanız ekonomi Meselemiz bile yoktur. Bu nasıl bir hayal dünyasıdır? Cevabını vereyim size: Bu hiçbir değerin olmadığı bir dünyadır!
‘SÜRECİ TERSİNE ÇEVİRMEK İÇİN PROVOKASYONLAR GERÇEKLEŞTİRİLDİ’
Açıkça ifade edeyim: Kürt vatandaşlarımızın kendisini özgür, eşit ve huzurlu hissetmediği bir Türkiye’de hiçbirimiz huzurlu olamayız. Yıllarca bu bölgedeki kardeşlerimize kim oldukları ve kim olmaları gerektiği söylenip durdu. Yıllarca Diyarbakırlı kardeşimize Kürt kimliğinin ne olduğu, nasıl olursa makbul bir vatandaş olacağı ve bu kimliğiyle en fazla ne olacağı söylenip durdu. Diliyle, diniyle, bu topraklardaki geçmişiyle ilgili akla ziyan teoriler geliştirildi. Allah’ın bahşettiği en temel hakları olmadık ilkel bahanelerle yok sayıldı.
Bu ilkel uygulamalardan tam kurtulduk, artık Türkiye eskisi gibi olamaz, insanımız arasına böylesine ahlaksız ayrılıklar sokulamaz dediğimiz anda, milletimizin hayrına işleyen bu olumlu süreci tersine çevirmek için büyük provokasyonlar, manipülasyonlar, eylemler gerçekleştirildi.
‘ESKİ TÜRKİYE ATMOSFERİNE DÖNÜŞ’
Bugün geldiğimiz durum maalesef eski Türkiye atmosferine geri dönüştür. Dağa taşa yeniden hamasi, ayrıştırıcı ve dışlayıcı sloganların yazıldığı bir Türkiye’dir. Kürt meselesi esas olarak ülkemizdeki demokratik hakların eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklanmıştır. Sorunu yaratan Kürt vatandaşlarımızın varlığı değil, geçen yüzyılda yaşanan parçalanmaların devlet aklına yüklediği abartılı korkular, bu korkulardan kaynaklanan kısıtlamalar ve bu kısıtlamaları istismar eden terör faaliyetleridir.
Dolayısıyla çözüm kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi ile Kürtlerin demokratik vatandaşlık anlayışı temelinde bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşları oldukları inancının pekiştirilmesiyle sağlanabilir. Tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi anadilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımının, vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendireceğine, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edeceğine inanıyoruz.
KÜRTÇE TEZİN YASAKLANMASI
Bu bağlamda sormak gerekmez mi? Geçenlerde alınan bir kararla Dicle Üniversitesinin Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünde Kürtçe tez yazımının yasaklanması hangi akademik, bilimsel ya da vicdani gerekçe ile izah edilebilir? Hatırlarsanız bana Diyarbakırlı kardeşlerim “Serok vezir Davutoğlu” diye hitap ettiklerinde rahatsız olanlara şöyle seslenmiştim: Bana ecnebi diliyle “Prime Minister Davutoğlu” dendiğinde rahatsız olmuyorsunuz da güzel Türkçemiz gibi bu toprakların saf dili olan güzel Kürtçemiz ile serok vezir dendiğinde niye rahatsız oluyorsunuz?
Şimdi de yine Diyarbakır’dan sesleniyorum: İngiliz, Alman Fransız vb Dili ve Edebiyatı bölümlerinde bu ecnebi diller ile tez yazılmasından rahatsız olmuyorsunuz da Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünde bu toprakların saf dili Kürtçe ile tez yazımından niçin rahatsız oluyorsunuz?"
ESNAF ZİYARETİNDE BULUNDU
İl Başkanı Aydın Altaç'ın seçildiği kongre sonrasında, Davutoğlu ve beraberindekiler Sur ilçesinde esnaf ziyaretinde bulundu. Sıcak ve samimi bir ortamın hakim olduğu ziyarette, esnaflar özellikle ekonomik sıkıntılardan şikayetci oldu. Davutoğlu esnaf ziyareti sonrasında, STK temsilcileriyle bir araya geldi.
Kaynak: Diyarbakır Söz