CHP lideri Kılıçdaroğlu, koalisyon tartışmalarıyla ilgili "Seçim sonrasında yüzde 40'lık ve 60'lık bir denge oluştu. Hükümet kurma görevi yüzde 60'lık bloka düşüyor" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'ndeki Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesinde açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu, 7 Haziran'daki seçimlerde beklentilerinin tümünün gerçekleşmediğini ancak Türkiye'nin, demokrasinin kazandığını söyledi.
Seçimlerde, Anayasa'nın 10'uncu maddesi olan, "hiçbir kişiye, aileye, zümreye imtiyaz tanınamaz" ilkesinin geniş halk kesimlerince onaylandığını, 12 Eylül darbe hukukuna önemli bir darbe indirildiğini, yüzde 10 seçim barajının bir tarafa atıldığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Seçim atmosferinden çıktık. Duygularımızla değil, sağ duyumuzla, aklımızla hareket etmek zorundayız. Kendimizi, partimizi değil, Türkiye'yi, halkımızın çıkarlarını düşünmek zorundayız. Bu çerçevede sağ duyuyla, akılla hareket etmek zorundayız. Devlet kinle, ön yargıyla yönetilmez. Devlet akılla, bilimle, mantıkla, sağduyuyla yönetilir. Biz eğer iktidar olma yolunda önemli adımlar atacaksak, aklımızla ve mantığımızla Türkiye'nin, halkımızın çıkarlarını düşünerek hareket etmek zorundayız. Bu bağlamda, hiçbir parti ve o partiye oy veren yurttaşlarımızı yok sayamayız, saymamalıyız. Eğer siz, bir partiyi ve o partiye oy veren yurttaşların tamamını yok sayarsanız, demokrasiye olan inancı sarsmış olursunuz. Halkın her kesimi, istediği partiye oy verecektir ama sonuçta demokrasinin gereği olarak tecelli olan sonuç, hepimizin kabulü olması gerekir. Bu halkı duyduğumuz güvenin de bir sonucudur."
"Kısır tartışmaların içinden siyaseti çıkarmamız gerekiyor"
"Eğer biz, toplumun her kesimini kucaklar ve sıcak mesajlar verirsek, ülkede barışın ve huzurun tesisi açısından çok önemli adımlar atmış oluruz" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Seçim sonrasında yüzde 40'lık ve 60'lık bir denge oluştu. Toplumun ortaya koyduğu bir denge. Bütün siyasal partilerin, bu dengeyi gözardı etmemesi gerekiyor. Ve asıl görev, hükümet kurma görevi yüzde 60'lık bloka düşüyor. Eğer toplumun beklentilerine uygun, onları yok saymayan bir irade ortaya koymak istiyorsak, 60'lık grubun ya da kitlenin beklentilerine uygun bir hükümet kurmak durumundayız. Ön yargılarımızla değil, aklımızla ve mantığımızla siyasete bakmak, duygularımızdan arınmak, seçim atmosferinden çıkmak, bir sonraki seçimi değil, Türkiye'yi düşünmek zorundayız. Bir sonraki seçime göre bu günden çalışırsak, demokrasiye yazık etmiş oluruz. Kısır tartışmaların içinden siyaseti çekip çıkarmamız gerekiyor."
Koalisyon tartışmalarının eski alışkanlıklardan kalan bir anlayışla sürdüğünü üzülerek izlediğini belirten Kılıçdaroğlu, önceliklerin ve ilkelerin konuşulması gerektiğini, bütün tartışmaların, "Kim, kiminle koalisyon kuracak?" üzerine inşa edildiğini, bunun 1980 öncesi Türkiye'yi kısır tartışmaların içine çeken bir eğilim olduğunu söyledi.
"Önemli olan ilkeler ve öncelikler"
Kılıçdaroğlu, siyasetin bu dar, kısır alandan çıkması gerektiğine işaret ederek, "Eğer biz Türkiye'nin, halkımızın çıkarlarını savunacaksak, öncelikle ilkelerimizi ve önceliklerimizi ortaya koymak zorundayız. Kim o ilkelere ve önceliklere 'evet' diyecektir? O zaman, 'kim, kiminle koalisyon yapacaktır?' tartışması daha sağlıklı bir zemine oturmuş olacaktır" diye konuştu.
Önemli olanın, koalisyonun hangi ilkeler ve önceliklerden yola çıkılarak inşa edileceği olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun üzerinde durulması gerektiğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, "Yeni bir perspektif getirmek, koalisyon tartışmalarını daha sağlıklı bir zemine oturması için biz CHP olarak akılcı, mantıklı, ön yargılardan uzak, evrensel değerlere ve milletimizin değerlerine uygun kurallardan hareket ederek ilkelerimizi belirliyoruz. Bu kurallardan, ilkelerden yola çıkarak bütün siyasal partilere açık ve net çağrı yapıyoruz. Hiç bir siyasi partiyi düşüncesi ne olursa olsun yok saymıyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin yeniden onarılması için partisinin belirlediği "14 ilkeyi" açıklayan Kılıçdaroğlu, bunlardan birincisinin, can ve mal güvenliğinin güvence altına alacağı, hukukun üstünlüğüne dayalı bir hukuk sistemi olduğunu söyledi.
İkinci temel konunun, 12 Eylül darbe hukukunun tamamen değişmesi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Yüzde 10 seçim barajı, YÖK belası, bunların tamamının, 21'inci yüzyılın Türkiye'sinde olmaması, bunları kalkması lazım. 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmek, parlamenter rejimimizi güçlendirmek anlamına geliyor."
İlkelerinden üçüncüsünün, siyasi ahlak yasası olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkmalı, siyaset kirlilikten arındırılmalı. Siyaset düzgün, temiz, namuslu insanların görevi olmalıdır. Zenginleşme, köşeyi dönme aracı olmamalıdır" dedi.
Güçlü bir sosyal devletin dördüncü ilkeleri olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin sosyal devlet ile güçlü olacağını söyledi.
17 milyon yoksulun olduğu Türkiye'ye hiç kimsenin "güçlü devlet" diyemeyeceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, emekliye Ramazan ve Kurban bayramlarında iki maaş ikramiye verilmesinin, çiftçiye mazotun 1,5 lira olmasının, taşeron sistemin tamamen kaldırılmasının ve asgari ücretin bin 500 lira yapılmasının olmazsa olmazları olduğunu kaydetti.
"Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi Cumhurbaşkanı'nın yetki vereceği kişidir"
Cumhurbaşkanının anayasal sınırları içine çekilmesinin, beşinci ilkeleri olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar içine çekilmesi bizim temel ilkelerimizden, önceliklerimizden birisidir. Hele hele koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte, kendisinin birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez. Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi, Sayın Cumhurbaşkanının yetki vereceği kişidir. Bizimle ne görüşülecek, 'niçin koalisyon yapmıyorsunuz mu' diyecek? Koalisyon görüşmelerinin de gizli kapaklı ortamlarda olması da çok şık değildir. Arka kapı diplomasisine 'evet' ama gizli kapaklı birbirlerimizi ikna edelim 'hayır', bunlara bizim kapımız kapalı."
Örtülü ödeneği bir kişinin kullanmasının altıncı ilkeleri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Örtülü ödenek, başbakanın namusuna havale edilen bir paradır. İki kişi örtülü ödeneği kullanamaz, kullanıyorsa, 'devlette iki başlılık var' demektir. Başbakandan gizli cumhurbaşkanı nasıl örtülü ödenek kullanacak? Böyle bir şey olabilir mi? Bunun da kaldırılması lazım" ifadesini kullandı. (Kaynak: AA)
Kaynak: Diyarbakır Söz