Bülbül, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Kovid-19 salgınının dünya genelinde ekonomileri, eğitim sistemlerini, toplumsal ve bireysel yaşamı derinden etkilemeye devam ettiğini söyledi.
Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okulların mayıs ayı sonuna kadar kapatıldığı, üniversitelerin, ikinci yarı yıl geriye kalan kısmında kapalı olacağı ve uzaktan eğitim araçları kullanılarak dönemin tamamlanacağının açıkladığını hatırlatan Bülbül, üniversite öncesi eğitim kademelerinde 30 Nisan sonrasında nasıl bir yol izleneceğine ilişkin belirsizliğin sürdüğünü dile getirdi.
Türkiye'nin eğitim öğretime uzaktan öğrenme araçlarıyla devam etme kararı aldığını anımsatan Bülbül, "Bu süreçte uzaktan öğrenme araçlarıyla yapılan eğitimin, Türkiye'de eğitim hakkına erişimde var olan eşitsizlikleri perçinleyerek büyüttüğü ve yeniden ürettiği ortaya çıkmıştır." dedi.
Evinde uzaktan veya çevrimiçi ev eğitimine katılmak için en başta internet bağlantısı veya bilgisayarı olmayanlar ile engelli, mülteci ve ana dili farklı olanlar gibi çeşitli gruplarda yer alan öğrencilerin bu süreçten dışlandığını savunan Bülbül, "Uzaktan eğitimin kapsayıcı bir eğitim olmak yerine dışlayıcı ve ayrımcı bir eğitime dönüştüğü görülmektedir. Salgını en az kayıpla geride bırakmak ve bu süreçte edinilen tecrübelerle daha adil, eşit ve kapsayıcı bir eğitim anlayışını hayata geçirmek en öncelikli hedefler arasında olmalıdır." diye konuştu.
Ana dili Türkçe olmayan velilerin bu sürece nasıl dahil edilebileceği konusunda yeni yöntemlere ve yaklaşımlara ihtiyaç duyduğu değerlendirmesinde bulunan Bülbül, "Karşılıklı etkileşime dayalı hazırlanan ders içerikleri nedeniyle daha nitelikli bir öğrenme süreci için öğrencilerin aktif katılımını gözeten içeriklerin hazırlanmasına ihtiyaç var." ifadesini kullandı.
Kaynak: Diyarbakır Söz