TÜRKİYE Müteahhitler Birliği Ödül Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi hakkında, "Yeni sistemin en büyük getirisi, beş yıllık istikrar ortamını güvence altına alıyor olmasıdır. Bu beş yılı iyi değerlendirebilen Cumhurbaşkanı, gerçekten çok büyük projeleri hayata geçirebilir. Yok böyle olmaz da Cumhurbaşkanı seçilen kişi milletin kendisine verdiği bu krediyi çarçur ederse, tekrar sandığa gittiğinde tarihe gömülür" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Müteahhitler Birliği'nin düzenlediği Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Başarı Ödülleri'nin verildiği törene katıldı. Ankara Sheraton Otel'de düzenlenen törende; Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile müteahhitlik sektörü temsilcileri de hazır bulundu. Dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması listesinde yer alan 45 Türk firmanın ödül aldığı törende Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
"İNŞAATLA BİRLİKTE, MEDENİYETLER ARASINDA DA BİR KÖPRÜ OLUŞTURUYORSUNUZ"
Ödül alan firmaları tebrik eden ve Türkiye'nin dünyada 2. sırada yer aldığı bu alandaki gücünü her geçen yıl perçinlediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar tutarı 340 milyar dolara yakın projeyi üstlenen müteahhitlerin, lojistik, istihdam, teknoloji ve bilgi kazanımı konularında Türkiye ekonomisine katkı sağlayıp öncülük ettiklerini söyledi.
Müteahhitlerin yurtdışında proje üstlenmelerini, sadece bir ekonomik faaliyet olarak görmediklerini, bunun yanında, Türkiye'nin kültürünü, rengini, değerlerinin mührünü de gittikleri yerlere vurduklarına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşaatla birlikte, medeniyetler arasında da bir köprü oluşturuyorsunuz. Bunun için, sizlerin yürüttüğü faaliyetleri, en az diğer kurumlarımızın çalışmaları kadar önemli kabul ediyoruz. Şantiyesinin önünde bayrağımızı dalgalandıran her firmamız, ülkemizin birer temsilcisidirö dedi.
"TÜRKİYE, TÜM SALDIRILARDAN, DARBELERDEN GÜÇLENEREK ÇIKMAYI BAŞARDI"
Bugünlere kolay gelinmediğini, çok emek verilip gayret gösterildiğini, bu yüzden kazanımların heba olmasına asla izin vermeyeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizler de çok iyi bilirsiniz ki inanmak, başarmanın yarısıdır. Biz ülkemize inanıyoruz, milletimize inanıyoruz, iş adamlarımıza, müteahhitlerimize inanıyor, güveniyoruz. 15 Temmuz bir kez daha göstermiştir ki öldürmeyen her darbe güçlendirir. Türkiye dimdik ayakta durarak göğüslediği tüm saldırılardan, krizlerden, kaoslardan, darbelerden güçlenerek çıkmayı başarmış bir ülkedir. Aynı durum sizler için de geçerlidir. Bu hassas süreci sabırla, azimle, dikkatle aşarsanız bir anda karşınıza çok daha büyük fırsatların çıktığını göreceksiniz" diye konuştu.
"TÜRKİYE VARLIK FONU, BÜYÜK İHALELERDEKİ TEMİNAT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE KATKI SAĞLAYACAK"
Devlet olarak girişimcilere ve yatırımcılara destek olmak için yeni imkânlar ürettiklerini, kurulan Türkiye Varlık Fonu ile büyük ihalelerdeki teminat sorununun çözümüne de katkı sağlayacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kurumun; üreten, çalışan, gelişen Türkiye'nin her işine olduğu gibi müteahhitlerin projelerine de ciddi destek vereceğini söyledi ve "Yeni bir cazip bir imkân olarak kamu-özel iş birliği projelerindeki tecrübemizi diğer ülkelere de yaymamız gerekiyor. Bu yöntem müteahhitlik sektörüyle birlikte ulaştırma, sağlık, enerji, haberleşme gibi diğer alanlarda da sizleri bir adım öne geçirecektir. Siz yeter ki bir adım atın, emin olun devlet size kat be kat fazlasıyla yaklaşacaktır" diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde terörle, darbeyle, özellikle de kaos denemeleriyle dize getirilemeyen Türkiye'nin ekonomiyle vurulmaya çalışıldığına dikkat çekti ve şunları söyledi: "İşin aslına bakılırsa, Türkiye'nin ekonomik anlamda ciddi hiçbir sorunu yoktur. Dedikoduya falan hiç gerek yok, biz ülkemizin durumunu biliyoruz. Ekonomide yaşanan dalgalanmalar, daha ziyade küresel ve bölgesel istikrarsızlıkların yol açtığı psikolojik iklimden ve bunun ülkemize yansımalarından kaynaklanıyor. Açıkçası, küresel ve bölgesel krizler bir anda ortaya çıkmadıkları gibi, öyle bıçakla kesilir gibi de ortadan kaybolmazlar. Bunun için kendi programlarımızı uygulamamız, kendi çözümlerimizi üretmemiz, kendi yollarımızı açmamız gerekiyor. Türkiye Varlık Fonu gibi araçlar işte bu amaçla hayata geçiriliyor. Bizim krizler karşısındaki stratejimiz küçülme veya geri çekilme, içe kapanma değil. Tam tersine büyüme, ileriye atılma, daha cesur davranmaktır. İşte bunun için Suriye'de aktif politika izliyoruz. İşte bunun için Irak'ta söz sahibi olmaya çalışıyoruz. İşte bunun için ihracatçılarımızla, turizmcilerimizle, müteahhitlerimizle ilgili tüm kesimlerle el ele vererek yeni imkânlar, yeni araçlar, yeni yöntemler arıyoruz. Hamdolsun bu çabalarımızdan yavaş yavaş netice almaya başladık. İhracatımız yeniden yükselme eğilimine girdi. Turizmde kıpırdanma işaretleri görülmeye başlandı. Ciddi bir devlet desteği eşliğinde ilan ettiğimiz istihdam seferberliğine katılmaya, iş verenlerimizin hevesli olduklarını görüyorum. İnşallah yurt dışı müteahhitlik sektöründe de benzer bir kıpırdanma yaşanacaktır."
"14 YILDA, VESAYET GÜÇLERİYLE KAVGA ETMEKTEN DARBE GİRİŞİMİNE KADAR HER ZORLUKLA MÜCADELE ETTİK"
"Bizim kitabımızda geriye gitmek yoktur. İleriye, daima ileriye ve bunu da kararlı bir şekilde yol almak suretiyle sürdürmeliyiz. Milletimize sözümüz var, inşallah Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu uğurda geçen 14 yılda vesayet güçleriyle kavga etmekten darbe girişimine kadar her zorlukla mücadele ettiklerini, milletin verdiği destek sayesinde önlerine çıkan tüm engelleri aştıklarını dile getirdi.
Suriye ve Irak merkezli olarak bölgede yaşanan krizin sadece Türkiye için değil, dünyanın tamamı içinde sürdürülebilir olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada fitili ateşlenen sorunların çok kısa bir sürede dünyayı kana ve ateşe boğacağının örneklerini Avrupa'da, Amerika'da meydana gelen terör eylemleriyle görmeye başladık. Dikenli tel örgülerin ve yüksek sınır duvarlarının arkasında huzur aranamayacağına maalesef birçok kez şahit olduk. Bölgemizde yaşanan krizi çözmenin yolu, topyekûn tecrit değildir. Çözüm, buradaki insanların siyasi ve ekonomik bakımdan geleceklerini güvence altına alacak yöntemleri devreye sokmaktır. Dünya, özellikle de gelişmiş ülkeler Suriye ve Irak krizinde çok kötü bir sınav verdi. Buradan alınan dersler ışığında öncelikle çatışmaları durduracak, ardından da bölgenin tarihî, kültürel, inanç, mezhep, meşrep dengelerine uygun bir çözümün hayata geçirileceğine inanıyorum. Türkiye bu yöndeki çabalara her türlü desteği vermektedir, vermeyi de sürdürecektir" şeklinde konuştu.
"İSTİKRARSIZLIK, BÜROKRATİK OLİGARŞİNİN VE VESAYET SİSTEMİNİN EN BÜYÜK KUVVET KAYNAĞIDIR"
Değişimin, hayatın en önemli gerçeği olduğuna; siyasette, ekonomide, sosyal hayatta yaşanan değişimin ülkenin yönetim sisteminden uzak kalmasının da mümkün olmayacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, "Türkiye çok partili hayata geçtiğinden beri Cumhurbaşkanlığı seçiminden koalisyonlara, her alanda sürekli bir kriz hâli içinde yaşamak zorunda kalmıştır. Bu kırılgan ortamın ürünü olan istikrarsızlık hepimizin şikâyetçi olduğu bürokratik oligarşinin, vesayet sisteminin en büyük kuvvet kaynağıdır. Gayrimeşru güç odakları mevcut sistem içindeki bu çatlaklardan sızarak nüfuz kazanmışlardır. Her kim ki Türkiye'nin bu şekilde yoluna devam etmesi gerektiğini söylüyorsa, emin olun o kişi ya geçmişten bihaberdir ya da varlığını eski köhne sisteme borçludur" görüşlerine yer verdi.
Türkiye'nin, yasama, yürütme ve yargı güçleri arasındaki çekişmelerden, yetki karmaşalarından çok büyük zarar gördüğünü hatırlatarak, darbelerin, muhtıraların yol açtığı siyasi kaosların ve ekonomik krizlerin ülkeye ağır bir maliyet yüklediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece cumhurbaşkanı, başbakan kavgaları dahi tek başına sistemi sorgulamak için yeterlidir. Bu ülkede bunu gördük mü? Gördük. Sayın Sezer, Sayın Ecevit, bunlar dünya görüşleri olarak da birbirlerine yakın insanlardı değil mi? Belki de tıpatıp aynıydılar. Ama rahmetli Ecevit'in yüzüne anayasa kitapçığı fırlatıldı mı? Fırlatıldı ve bir anda ertesi gün döviz ne oldu? Malum. Bunu görmeyecek miyiz, bunu bir kenara bırakabilir miyiz? Rahmetli Özal, rahmetli Demirel, bunların birbirleriyle nasıl birbirine girdiğini ve Sayın Özal'a Demirel'in söylediklerini hafıza-ı beşer şöyle bir hatırlayıversinö değerlendirmesinde bulundu.
"ÜLKEMİZİ GÖZ GÖRE GÖRE KAOSUN İÇİNE ATAMAYIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "2007 anayasa değişikliğiyle her ikisi de meşruiyetini halktan alan ve geniş anayasal yetkilerle donanmış iki yürütme gücüne sahip olduk ki, artık bu kavgaların daha yıkıcı olması kaçınılmazdır. Şimdi birileri diyor ki, '10 yıldır işler yürüyor, hiçbir sorun yok.' Onu sen biliyorsun, bir de bize sor; nerede? 10 yıldır sorun çıkmadan işlerin yürümesinin kerameti sistemde değil, aynı siyasi ekolden gelen, aynı ideallere sahip, birbirlerini yakından tanıyan insanlar bu makamlarda olduğu için sorun çıkmadı. Bizden önce, sen kalkacaksın dışişleri bakanını cumhurbaşkanı yapacaksın; böyle bir şey oldu mu, böyle bir şey Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde var mı? Ama ben dışişleri bakanı olan arkadaşımı, arkadaşlarımızla istişaremizi, değerlendirmelerimizi yaptık ve Cumhurbaşkanlığı makamına getirdik ve ondan sonra da gayet uyumlu bir şekilde yürüdük. Şu anda da başkanımızla, başbakanlarımızla uyumlu bir şekilde süreci işletiyoruz. Sistemden kaynaklanmıyor, neden kaynaklanıyor? Aynı ekolden gelen insanlar olduğumuz için gürültü, patırtı kopmuyor. Ama ben söylüyorum, önceki sayın cumhurbaşkanıyla bu noktada sıkıntılar yaşadık. Gürültü, patırtı olmadıysa o da bizim sabrımızdan kaynaklanmıştır, çünkü 'devletin tepesinde kavga, gürültü olmaz' diye inandık, sabrettik ve sabırla da hamdolsun işi bu noktaya kadar getirdik. Yarın, öbür gün farklı iddiaları, farklı hedefleri olan kişiler bu makamlara geldiğinde, inanın mevcut durumla seyredin gümbürtüyü. Ülkemizi göz göre göre böyle bir kaosun içine atamayız."
16 Nisan'da oylanacak anayasa değişikliğinin, bu tehlikeye karşı milletin talebi üzerine meclisin geliştirdiği ve kabul ettiği çözüm olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gerek AK Parti tabanı, gerek MHP tabanı, gerek CHP tabanı, oraya gönül vermiş olanlar ve hatta HDP'ye gönül vermiş olan tüm vatandaşlarıma sesleniyorum; gelin bu büyük tarihî reformda bir konsolidasyona gidelim ve böylece 16 Nisan'da birliği, beraberliği, bütünlüğüyle güçlü bir Türkiye'yi, lider bir Türkiye'yi, müreffeh bir Türkiye'nin sistem noktasında temel taşlarını yerli yerine koyalım" çağrısında bulundu.
Muhalefetin, anayasa değişikliğini ısrarla hiç ilgisi, alakası olmayan konulara çekerek vatandaşların kafasını bulandırmaya çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa değişikliğinin toplam 18 maddeden oluştuğunu hatırlattı ve vatandaşlardan bu 18 maddeyi teker teker okumaları isteğinde bulundu.
"GÜVEN VE İSTİKRAR OLMADAN KALKINMA OLMAZ"
Yeni yönetim sisteminin temel mantığının, güven ve istikrarı garanti altına alması olduğunu, güven ve istikrar olmadan kalkınmanın olmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni sistemde kaldırılan gensoru uygulamasının, mevcut sistemde meclisi âdeta yönetilemez hâle getirip meclisin işlevini ortadan kaldırmaya yönelik kullanıldığına işaret etti.
Milletvekili sayılarına bağlı olarak, gensorudan netice alınamayacağı bilindiği hâlde muhalefet partilerinin üyelerince gensoru verildiğini ve gensoru veren milletvekilinin bile gensorunun görüşüldüğü oturuma katılmadığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi bu gensoru mekanizması kalkıyor, güvenoyu mekanizması kalkıyor; niye? Gerçek gensoru, gerçek güvenoyu kime aittir? Millete aittir diyoruz ve millet huzuruna geldiği zaman gensoruyu da verir, güven oylamasını da yapar, der ki, başarılısın, devam, der ki, başarısızsın, hadi güle güle; olay buö ifadelerini kullandı.
"BU SİSTEMİN EN BÜYÜK GARANTİSİ MİLLETTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu sistemin en büyük garantisi nedir biliyor musunuz? Bu sistemin en büyük garantisi millettir. Çünkü milletimizin yüzde 50'den fazlasının desteğini almak demek, toplumun tamamını kucaklamaya talip olmak, bunun için gereken programa, plana, projeye, çoğulcu anlayışa sahip olmak demektir. Ülkemizde kurucusu olduğum parti yaklaşık 10 yıldır hep yüzde 45'ler, sonunda 50 düzeyinde oy aldığı için sanıyorlar ki bu oranı elde etmek kolaydır. Kendi ailesindeki on kişiden beşinin desteğini alamayacak olanların yüzde 50'lik oy oranını küçümsemesi gerçekten çok ama çok trajikomiktir. Bu ülkede milletimizin yarısından fazlasının desteğini almak zorunda kalan cumhurbaşkanının gözü daima halkın üzerinde olacaktır. Çünkü beş yıl çok çabuk geçer. Bir sonraki seçimde milletin karşısına çıktığında yine yüzde 50'den fazla oy almak zorundadır. Bunun için de halkın çok büyük bir bölümünün beklentilerini karşılamak, gönlünü kazanmak mecburiyeti vardır. Aynı şekilde eskiden sadece vatana ihanetle suçlanabilen Cumhurbaşkanı, artık yaptığı her işte meclis ve yargı denetimine tabidir. Yani seçim gününe kadar da Cumhurbaşkanı üzerinde sıkı bir denetim söz konusudur. Böyle bir cumhurbaşkanının millete hizmet etmek dışında bir niyete kapılması, başka bir yola teşebbüs etmesi mümkün değildir. Adama değil ülkeyi dünyayı dar ederler, öyle kolay kolay hareket edemezsin. Bir kez daha ifade ediyorum; yeni sistemin en büyük getirisi, beş yıllık istikrar ortamını güvence altına alıyor olmasıdır. Bu beş yılı iyi değerlendirebilen bir Cumhurbaşkanı gerçekten çok büyük projeleri hayata geçirebilir. Yok böyle olmaz da Cumhurbaşkanı seçilen kişi milletin kendisine verdiği bu krediyi çarçur ederse, tekrar sandığa gittiğinde tarihe gömülür, mesele bundan ibarettir, gerisi lafı güzaftır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını dünyanın en büyük uluslararası müteahhitlik firmaları listesinde yer alan firmaları tebrik edip başarılarının devamını dileyerek tamamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının ardından, ödül alan firma yönetici ve temsilcilerine ödüllerini takdim etti.
Kaynak: Diyarbakır Söz