Cumhurbaşkanı Erdoğan: AB stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Coğrafi, tarihi ve beşeri olarak Avrupa kıtasının bir parçası olan Türkiye; elbette Avrupa Birliği (AB) tam üyelik hedefine bağlıdır. Maruz kaldığımız onca adaletsizliğe rağmen AB, bizim stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Nitekim, bu yönde gayret göstermeye devam ediyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: AB stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB üyesi ülkelerin Ankara büyükelçileriyle Çankaya Köşkü’nde yemekte bir araya geldi. Büyükelçilere hitap eden Erdoğan, salgınla yardımlaşma, dayanışma, paylaşma gibi değerlerin geri plana itildiğini belirterek, "Birçok ülke içe kapanmayı, kendi dışında yaşanan insani durumlara karşı kayıtsız kalmayı tercih etti. Salgının, 8,5 milyarlık insanlık ailesini birbirine yaklaştırmak yerine toplumlar arasındaki uçurumları derinleştirdiğini görüyoruz. Aşıya adil erişim, salgının ekonomik yükünü omuzlama konusunda yaşanan adaletsizlikler de günde güne devam ediyor. Küresel sisteme, demokrasiye, sosyal barış ve istikrara risk oluşturan bu tehditlerden hiç kimse, hiçbir ülke azade değildir. Nitekim, salgına bağlı ortaya çıkan bu olumsuz iklimden AB de etkilenmiştir. Birliğin geleceğine dair Brexit süreci ile alevlenen tartışmalar, salgınla birlikte yeni bir boyuta taşındı. AB içindeki siyasi, coğrafi ve ekonomik ayrışmalar daha belirgin hale geldi. Bu durum AB gündemindeki pek çok önemli konunun geri plana itilmesine yol açtı" diye konuştu.

'TÜRKİYE, SORUN ÇÖZÜCÜ ROLE SAHİPTİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortak göç politikası oluşturulması, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı başta olmak üzere birçok kemikleşmiş sorun karşısında AB'nin kayda değer hiçbir adım atamadığını vurgulayarak, "Konuya objektif bakabilen herkes birliğin karşı karşıya olduğu bu tehditlerin aşılmasında anahtar ülkenin Türkiye olduğunu görmekte, ikrar ve itiraf etmektedir. Türkiye, müzakere sürecini yürüten aday ülke olarak; tedarik zincirleri, terörizm, göç, savunma, İslam ve yabancı düşmanlığı, sağlık ve enerji arz güvenliği gibi temel konularda sorun çözücü role sahiptir. Bu kritik dönemeçte Türkiye ve AB'nin ilişkilerini her alanda ileriye taşıması daha da önem kazanmıştır" dedi.

'BİRLİK İÇİNDEKİ YAZILIM HATALARI GÖRÜLDÜ'

AB ile münasebetleri daha sağlam zemine oturtmak istediklerini kaydeden Erdoğan, "Attığımız tüm adımlara üzülerek ifade etmek isterim ki AB tarafından beklediğimiz karşılığı göremedik. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi başta olmak üzere bu olumlu gündemi hayata geçirmemek için bize karşı oyalama taktikleri uygulandı. Siyasi hesaplarla tam üyelikten doğan haklarını kötüye kullanan kimi ülkelerin bu süreçte engelleyici şekilde davrandıkları ortadadır. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken birliğin çıkarlarının birkaç üye ülkenin itilaflarına kurban edilmesidir. Esas hesaplaşılması gereken birliğin iradesinin birkaç devlet tarafından esir alınmış olmasıdır. Türkiye’nin tam üyelik sürecindeki kararlı, sabırlı, dirayetli tutumuyla birlik içindeki yazılım hatalarının görülmesine katkı sağladığına inanıyorum" diye konuştu.

'SURİYE'NİN KUZEYİNDE TERÖR MERKEZİNE ENGEL OLDUK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, krizlere sürekli yenilerinin eklendiği konjonktürde göç sorununun derinleşerek devam edeceğine dikkat çekerek, "Türkiye olarak politikalarımızı bu hakikatler ışığında şekillendiriyor, öngörülerimizi yine bu çerçevede yapıyoruz. Bir taraftan düzensiz göçe kaynaklık eden ülkelere yönelik yardımlarımızı artırırken diğer taraftan meseleyi asıl boyutlarıyla da değerlendiriyoruz. Sınır ötesi operasyonlarımızla Suriye'nin kuzeyinin tüm dünyaya terörist ihraç edilen bir terör merkezi haline dönüşmesine engel olduk. DEAŞ ve PKK'nın Suriye koluna yönelik harekatlarımızla bu bölgedeki istikrar ve güven ikliminin tesisine katkıda bulunduk. Türkiye'nin terörden arındırdığı bölgelerde bugün 4 milyonun üzerinde Suriyeli hayatını idame ettiriyor" dedi.

'GERİ İTME HADİSELERİNE SON VERİLMELİ'

Türkiye’nin fedakarca yürüttüğü çalışmaların, göç krizinde tablonun kötüleşmesine engel olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bizim gayretlerimiz olmasaydı göç krizi daha fazla derinleşecek, can kayıpları daha çok artacak terör daha fazla azacak, istikrarsızlık çok daha geniş bir coğrafyaya yayılacaktı. Türkiye'nin fedakarca yürüttüğü çalışmalar tablonun kötüleşmesine, yüreğimizde yeni Aylan bebek yaralarının açılmasına mani olmuştur. Göç kriziyle mücadelede AB’den anlamlı bir destek alamadık. Göç konusunda bizim AB'den beklentimiz sadece adil yük ve sorumluluk paylaşımından ibarettir. 18 Mart mutabakatının göç yönetimine ilişkin boyutu güncellenmediği sürece bu alanda derinlikli bir iş birliğinden söz etmek mümkün değildir. Geri itme hadiselerine ve göçmenlere yönelik uluslararası hukukun ayaklar altına alındığı uygulamalara da son verilmesi şarttır. Basına da yansıya Ege’deki müessif olaylarla ilgili AB’den daha vicdanlı daha yürekli sesler yükselmesini bekliyoruz" diye konuştu.

'TÜRKİYE-AVRUPA İLİŞKİLERİNİN SABOTE EDİLMESİ ÖNLENMELİ'

AB ile yürütülen vize serbestisi görüşmelerine atıfta bulunan Erdoğan, "Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ortak menfaatimizedir. Sürecin siyasi saiklerle engellenmesi tüm taraflara zarar veriyor. Müzakerelerin başlatılması birçok konuda uzlaşmanın yolunu da açacaktır. AB'nin 2022 yılında stratejik miyopluktan kurtularak, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinde daha cesur davranılmasını ümit ediyoruz. Mevcut kısır yaklaşımın birliğin bölgesel ve küresel güç olma iddiasına zarar verdiği ve hiçbir sorunu çözmediği ortadadır. Birlik içindeki dayanışma bahanesinin özellikle ardına sığınarak Türkiye-Avrupa ilişkilerinin sabote edilmesinin önüne geçilmelidir. Bunun için de bazı üyelerin Türkiye ile problemlerini birlik koridorlarında çözme çabasından vazgeçmesi gerekiyor. Geçen sene komşumuz Yunanistan'la diyalog mekanizmalarımızın birçoğunu yeniden canlandırdık. Gerilimin düşürülmesi için büyük gayret gösterdik. Ekonomik ve ticari ilişkilerimizi geliştirmek amacıyla pozitif gündem oluşturulması yönünde mutabık kalarak çalışmalara başladık. İki komşu ülke olarak doğrudan ve yapıcı diyalogla aramızdaki meseleleri halledebileceğimize samimiyetle inanıyorum" dedi.

'AB KIBRIS TÜRKLERİNİN HAKKINI GÖRMEZDEN GELDİ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Kıbrıs meselesine ilişkin duruşunun net olduğunu söyleyerek, "Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik 50 yılı aşkın süredir devam eden müzakere süreçleri neden başarıya ulaşmadı hepinizin malumudur. Rumlar, kendilerini adanın tek sahibi olarak gören, Kıbrıs Türklerini yok sayan zihniyetten bir türlü kurtulamadı. Maalesef AB körü körüne Rum tarafının sözcülüğünü yaparken, aynı coğrafyanın ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin hakkını, hukukunu görmezden geldi. Sergilenen çifte standartlar artık hepimizi dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarını kurutmaya çalışmanın zaman kaybı olduğu noktasına götürdü. Kıbrıs meselesinin adadaki gerçekler temelinde tüm tarafların yararına olacak şekilde çözüme kavuşturulması için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte çaba harcamaya devam ediyoruz" diye konuştu.

AB için Kıbrıs meselesinde samimi muhasebe yapma vaktinin geldiğini kaydeden Erdoğan, "Şayet AB çözüme gerçekten katkı yapmak istiyorsa 2004'te verdiği taahhütleri yerine getirerek, Kıbrıs Türklerinin varlığını ve iradesini tanımalı Cenevre'de sunulan çözüm önerisini değerlendirmelidir. Diğer türlüsü yeni bir oyalama, özellikle bir taktik olarak görülecek, vakit ve enerji israfından başka bir anlam ifade etmeyecektir" dedi.

'AB TAM ÜYELİK HEDEFİNE BAĞLIYIZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarım asırdan fazla bir süredir AB’ye üyelik için çaba harcadıklarını belirterek, "Coğrafi, tarihi ve beşeri olarak Avrupa kıtasının bir parçası olan Türkiye; elbette AB tam üyelik hedefine bağlıdır. Maruz kaldığımız onca adaletsizliğe rağmen AB, bizim stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Nitekim, bu yönde gayret göstermeye devam ediyoruz. AB'nin Türkiye'nin üyelik sürecine dair samimi, adil ve ahde vefalı davranması gerekiyor. Bunu başardığımızda üyelik sürecimize asıl ket vuran sorunların ortadan kalkacağına, ülkemizin çabalarının meyvelerini vereceğine inanıyorum. Yakın coğrafyamızda vuku bulan hadiseler, dış politika ve güvenlik alanında iş birliğimizi güçlendirmemizin ne kadar önemli ve hayati olduğuna işaret ediyor. Bu kapsamda Bosna-Hersek'teki siyasi krizin çözümü noktasında yoğun gayret gösteriyoruz. Bölgenin 1990'ların olumsuz havasına dönme sinyalleri vermesinde, AB üyelik perspektifinin sekteye uğramasının da etkisi büyüktür" diye konuştu.

Kaynak: Diyarbakır Söz