Başbakan Erdoğan, partisinin 'Genişletilmiş İl Başkanları' toplantısında konuştu. Erdoğan konuşmasında Kürt sorununun çözümüne değinerek şunları söyledi: "Kürt kardeşim bırak sen bölücü terör örgütünün siyasi destekçisinin ağzını. Sende olmayan ne var. İstihdam diyorsan onun vebali sende. Sen girişimcinin doğuya gelmesine katkıda bulunacaksın. Bölücü terörün karşısına dimdik dikileceksin. Biz en büyük teşviği Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'ya verdik. Bizim medeniyetimizde ırkçılık, ayrımcılık yok. Biz bu meseleyi çözeriz ve de çözeceğiz. Terör örgütünün nasıl bir hesabı varsa biliniz ki Allah'ın da bu aziz milletin de bir hesabı var. Eninde sonunda Allah'ın hesabı galip gelecek. Milletimizin birliği her türlü hesabı mutlaka bozacaktır."
"BU HAREKETİN TEMELİNDE İSTİŞARE VARDIR"
Başbakan Erdoğan'ın basına kapalı yaptığı toplantılarla ve Ak Parti içinde bazı farklı düşüncelerin olduğunu iddia eden haberlere değinerek şunları söyledi: "Her ne kadar birileri televizyon programlarında, şurada, burada, bizim kapalı oturum başladığında buradan ayrıldığımızı söylese de çünkü bunlar biliyorsunuz, affedersiniz, 'duymaz uydurur' kabilinden hep böyle hayatları gelmiş böyle geçer. Halbuki başından sonuna kadar beraber burada bu değerlendirmeyi yaptık ve bu tür bir toplantıyı yapmamızın bile yanlış olduğunu söyleyecek kadar bize siyasi partilerin yaşamına yönelik ders vermeye kalkan bazı siyaset garibi tipler de ve köşe yazarı tipler de var. Biz artık bunlara alıştık, yolumuza böyle devam edeceğiz. Nerede, ekibimizle oturur, beraberce kapalı oturum yaparız ki bu yasalar içerisinde bile ayrıca var. O ayrı bir konu. Hele hele siyasetçiler olarak, gruplar olarak biz bunun kararını kendimiz veririz. Bunları da köşe yazarları belirleyecek değil. Bizim her işimizde temel ilkemiz, görüşlerimizi, düşüncelerimizi, tekliflerimizi kendi aramızda istişare ederek, nihai kararımızı vermektir. Hangi makamda olursa olsun, hangi gücü, hangi iradeyi, hangi iktidarı elinde bulundurursa bulundursun, bizim hareketimiz, bizim davamız her meseleyi istişare etmeyi, her meselede de korkmadan, çekinmeden, tereddüt etmeden hakkı ve gerçeği söylemeyi gerektirir. Bu istişareleri de Kızılay Meydanı'nda yapacak halimiz yok."
CHP’NİN YOLSUZLUK İDDİALARI
Başbakan Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında Ak Parti hakkında yolsuzluk iddialarında bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da yanıt verdi. Erdoğan, "Yolsuzlukların olduğu bir iktidar, 27,5 milyar dolardan milli bütçeyi alıp, 117 milyar dolara çıkaramaz" diyerek şunları kaydetti:
"Yolsuzlukların içinde olduğu bir iktidar, 23,5 milyar dolar IMF borçunu 900 milyon dolara indiremez çünkü o yolsuzluklarla uğraşacak. Türkiye bu seviyeleri ilk kez görüyor, ilk kez yaşıyor. Bizim gündemimizde başarılar varken, muhalefet kendi kısır döngüsü içerisinden çıkamıyor. Biz İspanya'dan Pakistan'a, Filistin'den Suriye'ye, Brezilya'dan Suriye'ye kadar küresel meseleleri değerlendirirken muhalefetin tamamı, kendi zihin kıvrımlarının bile dışına çokamadı. CHP Genel başkanı belliki yine konu bulamamış, konu sıkıntısı çekiyor ki çamur atmaya başladı. Burdan CHP Genel Başkanı'na açık açık söylüyorum; yolsuzluk yapmak, yetimin hakkını yemek ne kadar insanlık dışı bir suçsa, delili, belgesi, mesnedi olmadan yolsuzluk ithamında bulunmak o kadar insalık dışı bir suçtur. Biz yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele için geldik. Kayseri yolsuzluklar var dedi. Kaybettiği tazminatlarla Kayseri sucuğa doydu. ÖSYM'de yolsuzluk var dedi. Eline tutuşturulan belgenin sahte olduğu ortaya çıktı, rezil oldu. 'Havuzlu villa' dedi. Havuz problemine takıldı. Birde havuzlu villası çıkınca yine rezil oldu. Burdan CHP Genel Başkanına samimi bir tavsiyede bulunuyorum; AK Parti’ye yolsuzluk iftirası atmak, CHP belediyelerindeki yolsuzlukların üzerini örtmez, CHP içinde tartışmaları örtmez. İçinizin nasıl kaynadığını biliyoruz.
Bu hükümet neleri ödedi. Milletime sesleniyorum. Batık bankalardan kalan 140 milyar lirayı biz ödedik. Kim vardı iktidarda DSP, MHP, ANAP ve daha öncesi… Tasarruf fonları… Devletin memura, işçiye borcu vardı. 14 milyarı lirayı aşkın borcu biz ödedik. Konut Edindirme adı altında paralar kestiler. Ödemediler. Kim sizi hatırladı. AK Parti ödedi. 3,5 milyar lira bu parayı biz ödedik. Adalet budur. Adil bir iktidar budur. Toplam 157,5 milyar ödemeyi bu şekilde yaptık."
"BİZ SİZE HİZMET GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ, ONLAR ENGELLİYOR"
BDP'nin yatırımları engellediğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan şunları söyledi: "Ey benim Kürt kardeşim, Hakkarili kardeşim; sana hizmet gelmesini engelleyen bir siyasi partiye nası destek veriyorsun. Bak ben size delille konuşuyorum. Biz size hizmet getirmeye çalışıyoruz, onlar engelliyor. Duracak mıyız? Durmayacağız. O havaalanını yine yapacağız.
"26 havaalanı vardı. Türkiye genelinde şu anda 48 havaalanı var. Yarım saat, 45 dakika arasında bir sürede bir havaalanına ulaşma imkanı var. Türkiye böyle bir ülke oldu. Hakkari’ye havaalanı yapmak kimin aklına gelirdi. Terör örgütü devamlı şantiyeyi bastı. Müteahhit iş yapamaz hale geldi. Ey benim Kürt kardeşim, Hakkarili vatandaşlarıma sesleniyorum. Size gelen hizmeti kesmeye çalışan bir zihniyete nasıl oy veriyorsunuz. Gerekli desteği veriyorzu, müteahit vaz geçiyor. Ama vazgeçmeyeceğiz. Her şeye rağmen Hakkari’ye o havaalanını yapacağız. Aynı şekilde Şırnak, 2013 açılışını yapacağız. Kimin aklına gelirdi Şırnak'a bir gün havalimanı gelecek. Ak Parti’nin 10 yıllık tarihi rekorlarla anılıyor. Tarih boyunca da rekorlarla anılacak. Ama CHP tarihinde yasaklarıda, yolsuzluğuda gördük, göreceğiz. Ben İstanbul Belediye başkanlığına başladığımda, İstanbul Belediyesi yolsuzluklarla doluydu. Meşhur İSKİ skandalını bilirsiniz. Bunlarla mücadele ettik. Türkiye yolsuzluk ithamında bulunacak en son kişi geçmişinde SSK’yı batıran CHP Lideri Genel Başkanıdır. Türkiye'de AK Parti'ye yolsuzluk ithamında bulunacak bir parti varsa, en son parti sizsiniz. Bize yolsuzluk iftirası atacak olan en son kişi geçmişinde SSK'yı batırmaktan başka marifeti olmayan CHP Genel Başkanıdır. Sen SSK'yı batırdın. Bütün belgeleriyle her şey ortada."
"AK PARTİ İKTİDARI NİYE VAR?"
"Artık bu terör meselesini çok daha samimi konuşmamız gerekiyor. Terör örgütü ve siyasi uzantıları belli kalıpları dışına çıkarak konuşulmuyor. Analiz edilmiyor. Sol daha da marjinalleşiyor. CHP aracığıyla muhalefet yapamayan sol görüş, BDP üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor. Terör Örgütü ile marjinal sol arasında gizli bir dayanışma var. Son seçimlerde hakkari'de yaşadığımzı gibi. Terör Örgütünün faaliyetlerine yeterince tepki gösterilmiyor. Yapılan saldırılarının üzerine gidilmiyor. Ahlaksız saldırılar yeterince kınanmadı. BDP terör faaliyetlerine eyvallah derken, bazı medya grupları bunları mağdur göstermeye çalışıyor. Ana muhalefet bunları yapamadı yapaz. Bunları söyleyince de medya grupları rahatsız oluyor. Siz attığınız başlıklarla, yazdığınız yazılarla medaynı boş bulup dolaşacakmısıznı. Yoksa size alkışmı tutacağız bunu mu bekliyorsunuz? Ne yapacaktık sizin manşetlerinizi sadece seyredecek miydik? Hukuk devreye girince, demokratik kurallar işletilince, parlamento, yani milli irade sorumluluk üstlenince aynı BDP'yi mazlum olmakla, mağdur olmakla, itilmiş kakılmış olmakla niteleyebiliyorsunuz. Bu ne biçim anlayıştır? 'Sonrası çok daha kötü olur'muş. Bak, bir de tehdit ediyor. Bu ülkede o zaman hukuk niye var? AK Parti iktidarı niye var? Benim vatandaşım sokağa çıkmasın diye mi var? Hukuka, demı-okrasiye, milli iradeye saygı göstermeyenler gidiyor, terörü bir yöntem olarak gören BDP'ye saygı göteriyorlar. Belediye otobüsünde şehit edilen Serap kızımızı, karnında bebeği ile elinde tutuğu çocuğu ile şehit edilen vatandaşlarımızı görmüyorlar. Bunu sorgulamıyorlar. Bu yazıları yazanlar, bu manşetleri atanlar, acaba bu akrdeşlerimizle ilgili hangi başlıkları attılar.
BDP’Yİ GÖRMEZDEN GELİYORSUNUZ
7-8 yaşındaki çocukların ellerine taş veren, terörist cenazelerin arkasına sığınan BDP’yi görmezden geliyorsunuz. Neymiş sonrası daha kötü olurmuş. Bir de tehdit ediyorlar. Bu ülkede hukuk niye var. AK Parti neden var. Kendiniz ektiniz kendiniz biçiyorsunuz. Kimse bu şark kurnazlığına kanmaz. Siyasetçi en uç fikirleri bile kürsü dokunulmazlığından hareketle parlemantoda ifade edebilir. Ancak bunu yaparken şiddeti ve şiddet kullananı övemez. Elinde silah olanı meşrulaştıramaz. Siyaset şiddeti dışlamaktır. Siyaset meşru araçlarla yapılır. Eğer BDP bir siyasi aktör olmak istiyorsa, sorunun çözümüne katkıda bulunmak isitiyorsa, meşru siyasetin dilini kullanmak zorundadır. Aksi halde siyasi muhattaplık iddiasında bulunamaz. Bulunsada bu iddia ciddiye alınmaz. Yoksa siyasi muhatap olarak görülemez. Terör bir hak arama şekli değildi, terör örgütün kendini var etme biçimidir. Ben buradan tekrar bütün Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Tarihte nice ortak kahramanlarımnız var. Tarihte ortak gönül erlerimiz var. Biz bu tarihi beraber yaşadık. Biz bu tarihi beraber yazdık. Bizim dünyanın dört bir yanına yayılmış şehitliklerimiz ortak tarihimizin kanıtıdır. Selahattin-i Eyyübi, Ahmet Hani ile bu terör örgütünün gayesi aynı olabilir mi? Hiçbir inancı, amacı, kutsalı olmayan bu zihniyet sizlere ne verebilir? Bu toprakların ezanla, secde ile yoğrulmuş tarihi var.
SELAHATTİN-İ EYYÜB İLE AYNI MI
Selahattin-i Eyyüb ile bu terör örgütü aynı kefede olabilir mi? Alnı secdeye varan bin insan, 'la ilahe illallah' diyen bir insan, kalbinde merhamet, kalbinde kutsalı olan, kalbinde yaradanın sevgisi olan bir insan bunlarla aynı yöne bakabilir mi? Soruyorum size... Hiçbir kutsalı olamayan terör örgütüne kalbinde muhabbet besleyen, Selahattin-i Eyyübi’nin, Ahmet Hani'nin hatırını çiğner, kendi özüne saygısızlık yapar. Benim Kürt kardeşim bunun farkına ne zaman farkına varacak. Bunlar hiçbir zaman Kürt kardeşimin temsilcisi olmadı. Selahattin-i Eyyübi’nin torunları artık bunlara yeter demeli… Kürt kardeşlerime çağrıda bulundum, 'mücadelemizi görün" dedim. Bizim asimilasyon diye bir sorunumuz yok. Bizim iktidarımıza kadar, 'Kürt kardeşim' kelimesini ağzına alamayanlar bizimle beraber bu ifadeyi kullanmaya başlamışalrdır. Hala bundan dolayı bizi eleştiren bir etnik partide vardır. 10 yıldır, Kürt kardeşlerimize, diğer etnik gruplara uygulana yanlışları tek tek kaldırdığımızı görün."
"BİZ ÜNİVERSİTE YAPIYORUZ, ONLAR ÜNİVERSİTE YAKIYOR"
"Biz iktidarımızın daha ilk aylarında OHAL’i kaldırdık" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"İktidar olmak budur, bunu gösterdik. Sosyo ekonomik noktada sıkıntıları var bölgenin dedik. Dönem içerisinde bölgeye yaptığımız yatırımlar eski rakamla 38 katrilyonu buldu. 81 vilayetin 81’inde de üniversite olacak dedik. Tunceli’de de üniversite var şu anda. Üniversite oldu da bunu soran zat bir teşekkür mü etti? Hayır. Biz onun teşekkürünü bekleyerek hizmet etmedik. Biz bölgesel ve etnik milliyetçiliğe hayır demiş bir partiyiz. Biz üniversite yapıyoruz, onlar üniversite yakıyor. Aradaki fark bu. Anadil dediler, hemen kurslar açtık. Önce bir yüklendiler sonra bir anda buralar sıfırlanma noktasına geldi. Bunu devlet yapsın dediler. Devlet eliyle böyle kurs var mı ya? Herkes dernek vasıtasıyla açıyor. Dert başka ama. Üniversitelerde bununla ilgili bölümler açtık. Şimdi 4+4+4 ile ilgili seçme dersler arasında Kürtçe de var. Yeter ki 10 öğrenci o sınıfta olsun. Kürtçe yayın yapmak için yarım saati zor ayırıyorlardı. Böyle bir ürkeklik vardı. Biz TRT Şeş ile 24 saat yayına başladık. Bunlar zaten bizim yol haritamızın içinde vardı."
Kaynak: Diyarbakır Söz