Yazıcı, "Önümüzdeki seçimi de dikkate alarak bir çalışma yapıyoruz. Örneğin baraj konusu var yıllardır tartışılan. Şu anda Türkiye barajı uygulaması devam ediyor. Bu da yüzde 10. Dünyada başkanlık ya da parlamento modelini uygulayan ülkelerin hepsine baktık. Bunların arasında en yüksek baraj uygulayan ülke biziz. Kazakistan yüzde 7. Almanya yüzde 5. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi çıtayı yükseltti. 50+1. Bu hedef olunca partilerin seçimlerde ittifakla hareket etme imkânı ortaya çıktı. ‘Madem ittifak oluyor baraja gerek yok’ diyenler de var. Ama baraj bir istikrar unsurudur. Barajı tam kaldırırsanız zaten 100’e yaklaşmışız, birkaç yüz olur partilerin sayısı. Baraj konusunda ise yüzde 10 yüksek. 7 ya da 5’e çekebiliriz." ifadelerini kullandı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, seçim yasası ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yazıcı, "Yeni anayasayı darbeciler değil millet yapacak. Hedefimiz bu. 1982 anayasası için millet referandumda ‘biz bunu onaylamasak darbe süreci devam edecek’ kaygısı yaşayarak onay vermiş. Cumhurbaşkanımız konuşmasında yeni bir anayasa hedefini anlattı. Artık bölük pörçük anayasadan kurtularak, tek bir anayasa yapılmalı. Her parti buna destek vermeli." ifadelerini kullandı.
TEŞKİLATLARIN HEYECANI DİRİLDİ
- AK Parti’de bir değişim oldu. Bu değişim neden yapıldı?
Bizim için teşkilatlar partimizin omurgası. 3 yıllık aralıklarla teşkilatlarımızı tepeden tırnağa gözden geçiririz. Siyasi birikimlerimizi, faaliyetlerimizi, çalışmalarıyla öne çıkmış arkadaşlarımızı bir değerlendirmeye tabi tutarız. Delegelerin onayına sunulur ve teşkilatlar yenilenir. Yenilenmiş teşkilatlarımızla ve eski kadrolarla birlikte 2023 seçimlerine odaklanacak düzeydeyiz, bir başlangıçtayız. Tüm arkadaşlarımızla Türkiye’yi büyütme inancıyla çalışacağız. Biraz önce eski il başkanlarımız vardı yanımda. Baktım heyecanlanmışlar, heyecanları dirilmiş. Bekleyen heyecan harekete geçmiş. Kongremizde merkez karar organımızın sayısal gücünü artırdık. 50 idi 75 çıkardık. Yüzde 50 arttı. Yedek 25’ti bunu da 35’e çıkarttık. Genel Başkanımızın kongredeki mesajları da önemliydi. Konuşmanın önemli kısmında Cumhurbaşkanımız referansları anlattı. Türkiye’yi nereden nereye taşıdık. Önümüzdeki dönemde 2023 hedefine doğru Türkiye’yi taşırken hedeflerimizin neler olduğunun altını çizdi.
MİLLETİN TEMEL HAKKI
- Yeni anayasada yol haritası nasıl olacak?
Bugüne kadar bizim 5 tane anayasamız oldu. Osmanlı dönemi dahil. Anayasa yapmak milletin hakkıdır. Bu hak, tekel bir haktır, devredilmez. Ancak nüfusun kalabalık olduğu topluluklarda doğrudan değil dolaylı temsilciler aracılığıyla yapılır. Ama nihai noktayı millet koyar. Onun ismi referandumdur. Ama tekel hakkını aziz Türk milletimiz hiçbir anayasa yapımında kullanabilmiş değil. Ya olağanüstü dönemlerde olmuş ya da darbelerden sonra darbeciler yapmış. Yeni anayasayı darbeciler değil millet yapacak. Hedefimiz bu. 1982 anayasası için millet referandumda ‘biz bunu onaylamasak darbe süreci devam edecek’ kaygısı yaşayarak onay vermiş. Cumhurbaşkanımız konuşmasında yeni bir anayasa hedefini anlattı. Artık bölük pörçük anayasadan kurtularak, tek bir anayasa yapılmalı. Her parti buna destek vermeli. Cumhurbaşkanı hükümet sistemi olan başkanlık sistemine geçtik. Biz bu modelin doğru olduğu inancındayız. Yeni bir anayasa yapmamanın bunlar mazereti olmaması lazım. Toplumu oluşturan bütün kesimlerle, değişik görüş sahipleriyle katılımcılığı gerçekleştirerek bu süreci yürüteceğiz.
2023 ÖNCESİ YENİ ANAYASA
- Süreç ne zaman başlıyor?
Kurumsal anlamda daha bir yapı oluşturulmadı. Ama düşünce düzeyinde nasıl hareket edeceğimizin bir çerçevesi oluşturuldu. İnşallah 2023’ten önce bu anayasayı hep birlikte değiştirebilirsek büyük başarı olacak. Bu şekilde parlamentoda yer alan bütün siyasi partiler de bu başarının paydaşı durumunda olurlar. Cumhurbaşkanımız bu çağrıyı yaptı. Doğru olan Meclisin bir Anayasa yapıp, milletin onayına sunmasıdır. Uzlaşma zemini yakalanırsa bu çalışmalar Meclis’te yürütülür. Ama böyle bir yaklaşım görülmezse bile biz bir Anayasa taslağı hazırlayıp Anayasa yapma konusunda Meclis’in harekete geçirilmesini sağlayacağız. Meclis’te oluşturulacak çalışma komisyonunun gündemine gelir. Oradaki çalışmalarda belirlenecek ilkelere göre kamuoyuyla paylaşılır, inşallah bunu başarırız. Referandum çıtasını aşsa bile her hâlükârda milletin onayına sunulur. Ve millet, tarihimizde ilk defa tekel hakkı olan anayasayı yapmayı gerçekleştirmiş olur. Bu önemli ve prestijli bir hedef. İnşallah siyasi partiler de aklı selimle yaklaşırlar. Ve böyle önemli bir projeyi hep birlikte başarırız.
BARAJ 7 VEYA 5’E ÇEKİLEBİLİR
- Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nda ne gibi değişiklikler olacak?
Siyasi Partiler Kanunu ve seçim mevzuatı ilgili yürüttüğümüz bir çalışma var. Bu çalışma aslında Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile ilgili bir uyum ve uyarlama çalışmasıdır. Mevcut kanunların Başkanlık Sistemine uygun hale getirilmesidir. Önümüzdeki seçimi de dikkate alarak bir çalışma yapıyoruz. Örneğin baraj konusu var yıllardır tartışılan. Şu anda Türkiye barajı uygulaması devam ediyor. Bu da yüzde 10. Dünyada başkanlık ya da parlamento modelini uygulayan ülkelerin hepsine baktık. Bunların arasında en yüksek baraj uygulayan ülke biziz. Kazakistan yüzde 7. Almanya yüzde 5. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi çıtayı yükseltti. 50+1. Bu hedef olunca partilerin seçimlerde ittifakla hareket etme imkânı ortaya çıktı. ‘Madem ittifak oluyor baraja gerek yok’ diyenler de var. Ama baraj bir istikrar unsurudur. Barajı tam kaldırırsanız zaten 100’e yaklaşmışız, birkaç yüz olur partilerin sayısı. Baraj konusunda ise yüzde 10 yüksek. 7 ya da 5’e çekebiliriz. Bu bizim taslağımız. Elbette biz bunu partimizin yetkili organlarından geçtikten sonra en başta Cumhur İttifakı ortağımız MHP ile görüşeceğiz. Onlarla da mutabık kaldığımız düzeyde teklife dönüştürüp bu defa Meclis’teki diğer partilerle paylaşacağız.
SEÇİM SİSTEMİ DEĞİŞMEYECEK, BÖLGELER ARTACAK
- Seçim sistemi değişecek mi?
Kesinlikle seçim sistemi değişikliği yok. Türkiye nispi seçim sistemini 60’lı yıllardan bu yana uyguluyor. Bundan vazgeçilmesi, tartışılması, çoğunluk sistemine ya da karma sisteme geçelim şeklinde hiçbir düşüncemiz ve bu alanda hiçbir çalışmamız olmadı. Şu anki uygulamamızda seçim bölgelerine ayrılım var. İller seçim bölgesi sayılıyor. Büyük illerden olan ve 100 vekilin seçildiği İstanbul’da 3 seçim bölgesi var. Bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Seçim çevresini 5’li 7’li şekle dönüştürülmesi gerekir. Yani seçim bölgeleri artacak. 5 milletvekili çıkaracak şekilde mutabakat sağlanırsa 20 seçim bölgesi olur. 7 olursa sayı ona göre değişir. Bunun gerekçesi var, niye? Seçmen vekilini tanıması lazım. Seçmenle vekili daha yakınlaştırıyoruz. Vekil de seçmene yaklaşsın, sorgulama olsun. İletişim olsun.
6 AY ÖNCE TEŞKİLATLANMAYI TAMAMLAMA ŞARTI
- Siyasi partilerin seçime girme şartları nasıl olacak?
Mevcut yasada iki şart var. İllerin yarısından fazla ilde örgütlenmiş, bu illerin ilçelerinde de üçte iki düzeyinde örgütünü tamamlamış, büyük kongresini yapmış olmak şartı. Diğeri ise Meclis’te grubu varsa seçime girebiliyor. Biz ikinci şartı doğru bulmuyoruz. Teşkilatlanmaya hiç bakmadan seçime girmesine yol açmanın siyaseten doğru olmadığını düşünüyoruz. Demokrasi örgütlü toplum demektir. Partilerin halk düzeyinde örgütlülük durumlarını esas alarak seçime girmelerini karara bağlamak lazım. O bakımdan da mevcut yasada öngörülen illerin en az yarısında, belli oranlarda ilçelerinde örgütlenmeyi ve büyük kongreyi yapmayı yeterli buluyoruz. Buna bir sınır getirmek lazım. Buna seçimden 6 ay önce şartını yeni getiriyoruz. Taslağımızda bu da var. Seçim sürecinde örgütlülüğünü tamamladı, tamamlamadı tartışmalı bir sürecin olmasını siyaseten doğru bulmuyoruz. Ve bir partinin seçime girip girmemesini idari kadroların yargısal nitelikte bile olsa vereceği karara bırakmıyoruz. Onlar yalnız tespit yapacak.
TOPLUMSAL DOKUMUZ AÇISINDAN DOĞRU DEĞİLDİ
- İstanbul sözleşmesinden neden çıkıldı?
Sözleşmenin bazı maddeleri irdelendiğinde bizim kültürel değerlerimiz bakımından asla kabul etmeyeceğimiz anlamlara yol açma riski taşıyor. Bunlar yorumla alakalı. Bu sözleşmeden çekilmeyle kadına şiddete taviz verildiği argümanını asla haklı bulmuyorum. Biz aileye, kadına önem veren bir ülkeyiz. Şiddetin insani özelliklere uymayan bir davranış biçimi olduğunun idraki içindeyiz. Bizim hem inanç yapımız böyledir hem aile yapımız böyledir. Türkiye’de kadına karşı şiddet sanki bu sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle var olmuş gibi davrananları da doğru bulmuyorum. Bu sözleşme tartışmalara yol açtı. Dolayısıyla bu sözleşmeden çıkmanın doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu sözleşmenin bu tür yorumlara fırsat verici araç olması, toplumsal dokumuz bakımından doğru olmadığı düşüncesiyle bu sözleşmeye verdiğimiz onayı geri alıyoruz. Türkiye’yi buradan çıkartmış oluyoruz.
ONAYIN GERİ ALINMASI HUKUKİ
- Muhalefetin uluslararası sözleşmenin eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanımız İstanbul Sözleşmesini değil de başka uluslararası bir sözleşmede Türkiye’nin katılımından vazgeçmiş olsaydı bu tartışmalar olmazdı. Anayasa’nın 90. maddesi açık. 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi açık. Onay yetkisi var, geri alma yetkisi var. Meclis, idareye yetki vermiştir. Cumhurbaşkanımızın onayı geri alması hukukidir. Hukuken sorun söz konusu değildir.
Kaynak: Diyarbakır Söz