CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştirerek, "Türkiye her alanda bu ucube sisteme geçtiğinden beri patinaj yapıyor. Bu sisteme yönelik adımların atıldığı günden bu yana 5 yıl kaybetmiştik ama bir de bir plan yayınladılar, bir 5 yıl daha kaybedeceğimiz o planla itiraf ediliyor." dedi.
Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, bugünün Türk demokrasisi açısından son derece önemli bir olayın, tarihi bir olayın yıl dönümü olduğunu söyledi.
Dönemin Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün, 12 Temmuz 1947'de büyük bir devlet adamlığı örneği göstererek Türk siyasi tarihine "12 Temmuz beyannamesi" olarak geçen bildirgeyi açıkladığını belirten Öztrak, bu beyannamenin, Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra partili Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü'nün kendini siyaset üstü konuma taşıması olduğunu ifade etti.
Dönemin hükümet başkanıyla muhalefet partisi lideri arasında artan gerilim, yeni sisteme geçişte yaşanan sıkıntılar ve bunun 1 yıllık muhasebesi sonucunda İnönü'nün tarihi bir sorumluluk üstlendiğini dile getiren Öztrak, Demokrat Parti'nin 10 Ocak 1947'de cumhurbaşkanının partili olmaması talebiyle başlayan sürecin çok kısa sürede CHP tarafından da karşılık bulduğunu, bunun sonucunda büyük bir demokratik uzlaşı doğduğunu anlattı.
Faik Öztrak, "Bugün bu çerçevede kendilerinin Demokrat Parti'nin devamı olduğunu iddia edenlerin yaşadıkları, yeniden kendi cumhurbaşkanını kendi partilerinin genel başkanı yaparak yaşadıkları tarihi savruluşu da milletimizin takdirine bırakıyorum." diye konuştu.
Demokrasinin, seçimi kazananın her şeyi kazandığı bir rejim olmadığını belirten Öztrak, "Seçimleri kazanan devletin sahibi de değildir. Seçimi kazanan sadece devleti belirli bir süre için yönetme yetkisini milletten alır. Seçimi kazanan kendini devlet olarak görmeye başlar ve siyasi rakiplerini devlet gücüyle bertaraf etmeye kalkarsa o rejimin adı demokrasi olmaktan çıkar." değerlendirmesinde bulundu.
Öztrak, İsmet İnönü'nün 12 Temmuz beyannamesindeki "Meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız, eşit muamele mecburiyeti siyasi hayat emniyetinin temel şartıdır." ifadelerinin siyaset üstü ve tarafsız bir cumhurbaşkanının demokratik yaşam bakımından ne kadar önemli olduğuna işaret etmesi açısından son derece dikkat çekici olduğunu söyledi.
Böylece o gün parti genel başkanı olan İnönü'nün, partilere tarafsız davranma konusunda fiili bir tutum aldığını ve bu tutumu 17 Kasım 1947'deki 7. CHP Kurultayı ile hukuki boyuta taşıyarak sonuçlandırdığını anımsatan Öztrak, kurultayda Cumhurbaşkanı İnönü'nün parti genel başkanlığı yetkilerini kurultay tarafından seçilen bir genel başkan yardımcısına terk ettiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanlığı makamını siyaset üstü makama taşıyan bu süreci başlatan beyannamenin yayımlanmasının 72'inci yılına gelindiğini ifade eden Öztrak, "Çok partili demokratik yaşantımızda 72 yıl önce elde edilen bu kazanımları maalesef 2014'ten bu yana adım adım yitirdik. 'Alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım' denilerek başlatılan süreç, 24 Haziran 2018'den sonra Cumhurbaşkanının, partisinin genel başkanı olmasıyla sonlandı." dedi.
Türkiye'nin bugün önemli sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu, pek çok alanda ciddi tehditlerle boğuştuğunu belirten Öztrak, "İsmet Paşa, 12 Temmuz 1947'de sanki bugünler için söylediği gibi, 'Öyle zamanlar olmuştur ki memlekette hükümetin olup olmadığı bile şüphe götürür hale gelmiştir' diyor, çok partili demokrasiye geçtikten sonra tarafsız cumhurbaşkanının olmaması nedeniyle. Biz de 24 Haziran'dan beri çok ciddi sorunları yaşıyoruz." ifadesini kullandı.
Öztrak, İnönü'nün 12 Temmuz beyannamesinde "Ben kendimi her iki partiye karşı eşit derecede görevli görürüm" deme noktasında olduğunu vurgulayarak, şunları dile getirdi:
"Son 1 yıldır AK Parti Genel Başkanının Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte milletin gerçekten içine sinmeyen, kabul etmekte çok zorlandığı manzaralar ortaya çıkmıştır. Vatandaşlarımız tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının, partisinin belediye başkan adaylarına oy devşirmek için miting meydanlarında milletin kafasına çay paketleri atmasıyla gerçekten büyük bir üzüntüye gark olmuştur. İçine sindirememiştir bu manzarayı. Oysa bugün bu sıkıntılı dönemlerde siyaset üstü tarafsız bir cumhurbaşkanının kuracağı masa etrafında toplanıp, milli sorunlara milli bir tavır belirlemenin önemi her geçen gün artmaktadır."
24 Haziran'dan bu yana yaşananların milletin cebine de ağır bir faturasının olduğuna dikkati çeken Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dolar kuru geçen yıl bu zamanlarda 4 lira 85 kuruştu, bugün 5 lira 71 kuruş oldu. TL'deki değer kaybı yüzde 15. Yaklaşık bu 1 liralık değer kaybının şirketlerin borçları nedeniyle, şirketler kesimine faturası 20 milyar Türk lirası civarında. Geçen yıl bu zamanlar ülke risk primini gösteren borç temerrüt risk primi 332 puandı, şimdi 394 puan. Geçen yıl bunun sonucunda yurt içinden borçlandığımız faizle şimdi yurt dışından borçlanır hale geldik. Yurt dışı faizlerimiz temerrüt primleri nedeniyle son derece yüksek. Ekonomi, ciddi bir yavaşlamanın içine girdi. 2018'de ekonomi yüzde 2,6 büyüdü. Bu tabii potansiyelimizin çok altında. Buna üzülürken, bu yıl yapılan tahminlere baktığımızda ekonominin yüzde 2,6 daralacağı öngörülüyor."
Türkiye'nin 2013'ten bu yana ekonomide sürekli zemin kaybettiğini savunan Öztrak, o tarihte 950 milyar dolar olan milli gelirin, 2018'de 748 milyar dolara, kişi başına düşen gelirin 12 bin 480 dolardan 9 bin 632 dolara gerilediğini, 12 bin 480 doların ancak 2023'te tutturulabileceğinin söylendiğini ifade etti.
Bu dönemde enflasyonun ise yüzde 8,3'ten 15,7'ye geldiğini anlatan Öztrak, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye her alanda bu ucube sisteme geçtiğinden beri patinaj yapıyor. Bu sisteme yönelik adımların atıldığı günden bu yana 5 yıl kaybetmiştik ama bir de bir plan yayınladılar, bir 5 yıl daha kaybedeceğimiz o planla itiraf ediliyor. Oysa kaybedecek bir dakikamız bile yok. Dünya aldı başını gidiyor, biz küresel yarışta sürekli geri kalıyoruz. Bu ucube yönetim sistemiyle çok partili demokratik yaşamın en önemli unsuru olan siyasi partiler arasında güven tesis etmek artık giderek zor hale geliyor. Aslında bu güveni tesis etmek için 70 yıl önce yaşadığımız olaylara dönüp baksak, bunlardan ders çıkarabilsek yeterli olacak."
Faik Öztrak, İsmet İnönü'nün 12 Temmuz beyannamesindeki son cümlelerini okudu ve böyle bir beyannameye ve tarihi uzlaşıya neden ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha hatırlatmak istediğini söyledi.
- "Hayretle izlenecek bir tutum"
Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in, CHP'nin S-400'lerle ilgili milli bir duruş sergilemediği yönündeki sözleri hatırlatılan Öztrak, şunları kaydetti:
"Sayın Çelik'in kalkıp da bize milli görüş dersi vermeye kalkması gerçekten hayretle izlenecek bir tutumdur. Sayın Çelik'in partisi bu ülkeyi sıcak paracılara teslim eden partidir. Bu ülkeyi hataları, kusurları gözükmesin diye borca batıran partidir. Londra'daki sıcak para baronlarına oluk oluk faiz akıtan partidir. 'Borç alan emir alır' dediğimizde buna itiraz eden, 'paradigmalar değişti' diyen ama bugün dünyanın her yerinde borç almak için elinden gelen her şeyi yapan partidir. Dolayısıyla bize millilik, yerlilik dersi verecek durumda Sayın Çelik hiç değildir."
Ülkenin askerlerinin ve savunma uzmanlarının, ihtiyaç bulunduğunu söylemesi halinde S-400'lere karşı çıkmayacaklarını ifade eden Öztrak, "Ama bunun yanında başka bir şey daha söylüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki bunları alırsak F35'leri almamızda sıkıntı çıkabilir, bunu dikkate aldınız mı? Ben iktisatçıyım, her şeye alternatif maliyetiyle bakarım. S-400'ü aldık ama F35'leri alamadık, bu, hava savunmamızda S-400'leri almamıza oranla baktığımızda daha büyük bir açığa neden olacak mıdır, olmayacak mıdır? Bununla ilgili bilgi istiyoruz. Bu konuda biz bir türlü aydınlatılamıyoruz." dedi.
S-400'lerin alınması halinde ABD parlamentosunun aldığı kararlar uyarınca uygulanacağı söylenen yaptırımlara karşı gereken tedbirlerin alınıp alınmadığını da sorduklarını ancak buna da yanıt alamadıklarını aktaran Öztrak, dış politikadaki dengelerin nasıl kurulduğunu merak ettiklerini dile getirdi.
Öztrak, "Bir şey daha var, demiş ki Sayın Çelik, 'Oradaki resim hakkında da ileri geri birtakım şeyler söylediler.' Arkadaşlar, ellerinde not kağıdı, not defteri olmayan resimlerini, medyaya servis eden Cumhurbaşkanlığı. Genel Başkanımız o resimleri gördüğü zaman tabii ki tepki gösterecek. Nedir bu, resmi müzakere yapacaksınız, not almıyorsunuz. O zaman defterli kağıtlı resmi servis etselerdi, sonradan ettiler. Her şey tamam ama eleştiriyi alınca doğrusunu yapıyorlar." diye konuştu.
- "Bizim nihai hedefimizdir"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlık sistemine yönelik "Amerikan tipi başkanlık sistemini tartışabiliriz" sözlerinin hatırlatılması üzerine Öztrak, "Genel Başkanımızın altını çizerek söylediği konu şu, 'Başkanlık konuşulacaksa eğer, Amerikan tipi başkanlığı konuşalım', yani güçler ayrılığının, denetleme ve dengeleme sisteminin en ileride olduğu sistemi konuşalım. Ama CHP olarak her zaman altını çizerek söylediğimiz şudur, Türkiye en çağdaş, en modern, yepyeni demokratik parlamenter sisteme layık bir ülkedir. Dolayısıyla bizim hedefimiz Türkiye'ye yepyeni güçlü bir demokratik parlamenter sistemi getirmektir." yanıtını verdi.
Bunu söylerken ülkelerdeki sistemlerin evrilerek, belli süreçlerden geçerek geldiğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Öztrak, "Türk sisteminin genlerine baktığınızda Tanzimat'tan bu yana parlamenter rejim vardır. Ama parlamenter rejimi, tekrar söylüyorum, en gelişmiş ülke standartlarına taşımak, en iyi normlarla güçlendirmek ve böylece yepyeni güçlü parlamenter sistemi kurmak CHP olarak bizim nihai hedefimizdir." diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki'nin, belediyelerde T.C. tabelası asılmasıyla ilgili sözlerinin yanlış tarafa çekildiği yönündeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine de Öztrak, "Televizyonlarda izledik. Özhaseki, bu sözleri sarf etmiş. Bu sözlerin, yani Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin bölücülük olduğuna dair sözlerin ciddiye alınması aslında hiç doğru değil, ciddiye alınıp cevap verilmesi dahi doğru değil. Ama şu kadarını söyleyeyim. Mahalli İdareler Seçimlerinden önce bölücü teröristlere 'gerilla' diyen kafanın Türkiye Cumhuriyeti ibaresini de bölücülükle bağdaştırması garipsenecek bir durum değildir. Kınıyorum." dedi.
Faik Öztrak, 15 Temmuz programlarıyla ilgili Kılıçdaroğlu'na davet gelip gelmediği, Kılıçdaroğlu'nun bu programlara katılıp katılmayacağına ilişkin soruya karşılık bu konuda bilgisinin bulunmadığını, hangi davetlere katılacağı konusunun Kılıçdaroğlu'nun kendi takdiri olduğunu söyledi.
Kaynak: Diyarbakır Söz