Takvim'de yer alan habere göre boşanma davalarıyla aylardır gündem olan Bade İşçil ile Malkoç Süalp, şaşırtmaya devam ediyor. Güzel oyuncu, 2015 Mayıs'ta 2 yıllık sosyetik eşine boşanma davası açtı. Birkaç hafta sonra davayı geri çeken Bade İşçil, 2015 Temmuz'da soluğu yeniden mahkemede aldı. Eşinden şiddet gördüğünü söyleyen hatta Malkoç Süalp'in uyuşturucu madde kullandığını dahi öne süren Bade İşçil, 600 bin lira da tazminat talep etti. Süalp de, "Beni 'senin hayatını mahvedeceğim' diyerek tehdit etti ve üzerime yürüdü. Asıl şiddete uğrayan benim. Reklam uğruna ailemiz dağıtılmıştır" diyerek güzel oyuncuya 500 bin liralık tazminat ile boşanma davası açtı.
O günden beri birbirlerini maddi-manevi her konuda suçlayan çift, geçtiğimiz haftalarda ise barıştı.
Şimdilerde Fransa'da tatilde olan Bade İşçil ile Malkoç Süalp, son görülen davada ise avukatları aracılığıyla "Barışabiliriz" dedi. Aylardır süren davalarıyla İstanbul Aile Mahkemesi ve Adli Tıp'ı meşgul eden çifte kamu davası açılmasının gündemde olduğu öğrenildi. Bade İşçil ile Malkoç Süalp, 'Devlet kurumlarını oyalamak' dışında bir de birbirleri hakkında yaptıkları 'şiddet ve tehdit' suçlamaları yüzünden hakim karşısına çıkabilir.
İkilinin, boşanma davalarını geri çektiğinde de açtıkları her dava için belirli bir harç ücreti ödeyeceği kesin.
Güzel Oyuncu Bade İşçil, eşi Malkoç Sualp’in kardeşi Tarkan Sualp’e açtığı dava kapsamında mahkemeye giderek ifade verdiği öğrenildi. İşçil’in mahkemede tanınmış bir kişi olduğunu söylemesi üzerine hakim, “Ben sizi tanımıyorum. Ne iş yapıyorsunuz” diye sorması başta güzel oyuncu İşçil'i ve herkesi şaşırttı. Ama bu soruyu kim olursa olsun mahkeme tarafından rutin olan bir soru olduğundan bi haber sarışın İşçil şok oldu.Oyuncu Bade İşçil, Nişantaşı’ndaki evinin açık adresini sosyal medyada paylaşan boşanma davaları süren eşi Malkoç Sualp’in kardeşi Tarkan Sualp ile mahkemelik oldu. Tarkan Sualp hakkında Bade İşçil’in “Kişisel verilerini hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak” ve “Sesli, yazılı veya görüntülü Hakaret” suçundan 2 yıl 3 aydan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşmasına katılan İşçil, Tarkan Sualp’ten şikayetçi oldu. İstanbul’da görülen duruşmaya Tarkan Sualp katılmadı. Sulap’ten şikayetçi olan ise Bade İşçil ise duruşmada hazır bulundu. İşçil, ifadesi esnasında kamuoyu tarafından tanınmış ve sosyal medyada takip edilen bir kişi olduğunu söylemesi üzerine hakim, “Ben sizi tanımıyorum. Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu. Bade İşçil de “Oyuncuyum” diye yanıt verdiİşçil, “Sosyal medyada, evimin adresi sanık tarafından deşifre edilmiştir. Boşanmada suçlu benmişim gibi göstermeye çalışılması nedeniyle şikayetçiyim” dedi. Hakimin “Boşandınız mı?” sorusunu ise İşçil, “Henüz boşanmadım” diye yanıtladı.Tarkan Sualp’in avukatı ise, Sualp’in şehir dışında bir toplantıya katıldığı için duruşmaya gelemediğini belirterek gelecek celse müvekkili ile birlikte savunma yapacaklarını söyledi.
Bade İşçil ile Malkoç Süalp'in boşanma davasının ilk duruşması, dün İstanbul Aile Mahkemesi'nde görüldü.Duruşmaya taraflar yerine sadece avukatları katıldı. Yayın yasağı olan ve gizlilik kararı verilen duruşmada mahkeme hakimi, taraf avukatlarına çiftin barışmaları için son bir çağrıda bulundu.Malkoç süalp bade işçil ile barışmak için elinden geleni yaptı amam işçil resti çekti.
Duruşmaya taraflar yerine sadece avukatları katıldı. Yayın yasağı olan ve gizlilik kararı verilen duruşmada mahkeme hakimi, taraf avukatlarına çiftin barışmaları için son bir çağrıda bulundu. Ancak avukatlar hakimin bu konudaki ısrarına olumsuz cevap vererek müvekkillerinin boşanmakta kararlı olduklarını ifade etti. Duruşma sonunda, Malkoç Süalp’in oğlu Azur’la görüş süresini 5 saat daha artırdı. Süalp, daha önce pazar günleri 10.00-13.00 saatleri arasında görüştüğü oğlu ile artık 10.00-18.00 saatleri arasında, ayrıca dini bayramların ikinci gününde görüşebilecek. Geçtiğimiz günlerde saatin kaybolması ile gündeme gelen Bade İşçil ile malkoç Süalp yine gündemde. Malkoç Süalp, çocuğunu görme hakkını engellediğini ve yalan beyan verdiğini söylediği Bade İşçil’den şikâyetçi oldu. Süalp, İşçil’i 3 yıl hapis istemiyle savcılığa şikâyet etti.
Boşanma davaları 'Dallas' dizisine taş çıkartan Bade İşçil ile Malkoç Sualp arasındaki gerginlik iyice tırmandı! İşçil, boşanma ve Azur'la ilgili velayet davası sürerken 26 Kasım 2015'te eşini uyuşturucu kullanmakla suçladı. Bu iddia üzerine 3 ayrı hastaneden uyuşturucu kullanımına dair kan, saç ve idrar testi yaptıran Malkoç Sualp, negatif çıkan sonuçlar ile birlikte soluğu hemen savcılıkta aldı.
Sosyetik işadamı, Bade İşçil hakkında şikayet duyurusunda bulundu. Sualp'in iddiasına göre Bade İşçil, kendisinin uyuşturucu kullandığını iddia ederek çocuğunu görme hakkını engellemek ve boşanma davasını olumsuz etkilemek istedi.
Malkoç Sualp'in 'yalan ve iftira' iddiasıyla hakkında şikayet duyurusunda bulunduğu Bade İşçil hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istenebileceği öğrenildi. Sosyetik işadamı, oğlu Azur'u daha fazla görebilmek için yeniden hukuksal yollara başvuracağının da altını çizdi. Bu arada Mart 2013'te tanışıp 2 ay içinde evlenen olaylı çiftin Ağustos 2014'te oğulları Azur dünyaya geldi. Ancak güzel oyuncu, geçtiğimiz Temmuz'da eşine 'şiddet' iddiasıyla boşanma davası açınca ünlü çiftin aşkı düşmanlığa dönüştü.
Son zamanların en çok konuşulan çiftlerinden birisi olan boşanmlarına ramak kalan malkoç süalp fırtına gibi esmeye başladı kendini o güzele mi kaptırdı.Ekranların sevilen yüzlerinden birisi olan son olarak kuzey güney dizisinde rol alan sonrasında sektöre ara veren güzel oyuncu bade işçil malkoç süalp ile evlendi fakat evlilik çabuk çatırdamaya başladı Şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrılan çift yeni aşklara başladı bile.Henüz boşanma davası Bade İşçil ile devam eden işadamı Malkoç Süalp magazincilere kötü yakalandı. Malkoç Süalp, yanında sevgili söylenen kadın ile Nişantaşı'da yakalandı.İkili habercileri görünce panik olarak oradan uzaklaştılar.
Oğlu Azur'un annesi Bade İşcil'le çekişmeli boşanma süreci devam eden Malkoç Süalp, önceki gün Nişantaşı'nda bir kadınla objektiflere takıldı. İkili, Beymen Brasserie'de yemek yedi.Çıkışta art arda patlayan flaşlar Süalp'e panik yaşatırken kendisine eşlik eden kadın hızla mekâna döndü.
Boşanma davaları süren Bade İşcil ile Malkoç Süalp arasında sular durulmuyor. Bade İşcil işe Malkoç Süalp 2013 yılında nikah masasına oturmuş, bu evlilikten de Azur isminde bir de oğulları olmuştu. Çift haziran ayında 'şiddetli geçimsizliği' sebep göstererek, boşanmak için mahkemeye başvurdu.Ayrılık kararının ardından Malkoç Süalp, Azur ile özel günlerde görüşebilmek için mahkeme kararı çıkardı.
Bade İşçil ile Malkoç Süalp’in olaylı boşanma davaları sürerken olan minik Azur’a oldu. Önceki gün 3 yaşına basan Azur için anne İşçil, babasının Büyükada’daki evinde bir kutlama yaptı. Azur’un kutlamasında başrolde güzel oyuncunun köpeği ‘Mösyö’ de vardı.
Mahkeme kararıyla oğlunu sadece hafta sonları görmesine izin verilen Malkoç Süalp ise bu özel günde oğlunun yanında olamadı. Geçtiğimiz haftalarda Bade İşçil’i “Hafta sonları bile oğlumu bana göstermiyor” diyerek suçlayan sosyetik iş adamı, dedikodulara göre yaş gününden 1 gün önce Bade İşçil’i aradı.
Sosyetik iş adamı, halen resmen evli olduğu güzel oyuncuya “Doğum gününde Azur’u görmeme izin ver” ricasında bulundu. Ancak Bade İşçil, “Buraya gelirsen seni yine polise şikayet ederim” diyerek Malkoç Süalp’in bu özel günde Azur’u görmesine izin vermedi. Bade İşçil, iş adamına nispet yaparcasına da oğlunun yaş gününde çekilen kareleri instagram’da paylaştı.
Bade İşcil ile Malkoç Süalp, 2013'te evlenmişti. Geçimsizlik nedeniyle ayrılan ikili, düğünde takılan takılardan ortak aldıkları evin ödemesine kadar birçok konuda mahkemelik.
Güzel oyuncu bade işçil ile eşi malkoç sualp arasına yine kara kedi girdi.Bade İşçil ile Malkoç Süalp düğünde takılan takılardan, ortak aldıkları evin ödemesine çocuklarının velayetine kadar birçok konuda birbirlerini suçluyor. Suların hiç durulmadığı bu boşanmayla ilgili yeni bir kriz daha çıktı.Bebeği öyle içeri alıyorlar.Oğlum sağlıksız bir ortamda yaşıyor diye daha önce isyan eden Malkoç Süalp velayet davası açmaya hazırlanıyor di önemli açıklamalarda bulundu.
Bade İşçil geçen Temmuz’da “Eşim bana şiddet uyguluyor” diyerek boşanma davası açtı.Malkoç Süalp ise evde çalışanları şahitgöstererek iddiayı yalanladıktan sonra ikili arasında savaş başladı.Evlerini ayıran ancak boşanamayan Bade İşçil ile Malkoç Süalp düğünde takılan takılardan, ortak aldıkları evin ödemesine, çocuklarının velayetine kadar birçok konuda birbirlerini suçluyor. Suların hiç durulmadığı bu boşanmayla ilgili yeni bir kriz daha çıktı.Malkoç Süalp'in ailesine yakın bir kaynak 'Azur, sağlıksız, kavga dolu bir evde büyüyor' diyerek yeni bir tartışma konusu ortaya attı. Bu iddiaya göre: Bade İşçil’in kışın Kurtuluş, yazın Büyükada’da oğlu Azurile yaşadığı evde boşanmış olan anne ve babasıyla, babasının şimdiki eşi hep birlikte kalıyor. İki kadın arasında sık sık kavga çıkıyor.
Malkoç Süalp oğlu Azur’u bu eve bırakırken aile bireyleri Azur’un vücudunda darp, dayak izi var mı diye kapıda kontrol ediyorlar. Bebeği öyle içeri alıyorlar.“Oğlum sağlıksız bir ortamda yaşıyor” diye daha önce isyan eden MalkoçSüalp velayet davası açmaya hazırlanıyor.
Son Olarak kuzey Güney dizisinde rol alan sonrasında evlenerek setlere ara veren bade işçiliçin başı bir türlü beladan kurtulmuyor Güzel oyuncu bade işçil evliliyle yine başı dertte Malkoç Süalp 1 milyon 580 bin dolara aldıkları Ulus Savoy Konutları’ndaki dairenin 3 aylık kredi borcunu ödemediği iddiasıyla boşanmak üzere mahkemelik olduğu Bade İşçil’e 226 bin lira tutarında icra takibi başlattı. kredi taksidini ödemediği gerekçesiyle Bade İşçil hakkında icra takibi başlattı.
Malkoç Süalp; Ulus'taki 4.5 milyon liralık evlerinin kredi borcunu üç aydır ödemediğini söylediği Bade İşçil hakkında icra takibi başlattı. İşçil, itiraz etti Daha önce mal paylaşımı konularıyla birçok kez gündeme gelen ve karşılıklı boşanma davaları devam eden Bade İşçil-Malkoç Süalp cephesinde yeni gelişme... Süalp, İşçil ile 4.5 milyon liraya (1 milyon 580 bin dolar) satın aldıkları Ulus Savoy Konutları'ndaki dairenin kredi taksidini ödemediği gerekçesiyle Bade İşçil hakkında icra takibi başlattı. Ödenmeyen Ağustos, Eylül ve Ekim 2015 kredi borçları için İstanbul 22. İcra Müdürlüğü'nde 226 bin liralık icra takibi başlatan Süalp, daire bedelinin yarısını İşçil'in ödemesi gerektiğini savundu. İstanbul Aile Mahkemesi'ne sunulan dilekçeye göre; Süalp ile İşçil, evlendikten sonra birlikte oturmak için Ulus'taki daireyi, 7 Ekim 2103'te satın aldı. İşçil, daire için peşinat olarak 395 bin dolar öderken, Süalp de 57 bin lira verdi. Ulus'taki dairenin aylık kredi ödemeleri ise Süalp ve İşçil tarafından eşit olarak ödenecekti. Ancak iddiaya göre İşçil; verdiği peşinat dışında bugüne kadar hiç para ödemedi. Süalp ise aylık kredi ödemeleri, tapu harcı, noter sözleşme ücreti, KDV ve peşinat dahil daire için 2 milyon 800 bin lirayı geçen ödeme yaptı. Bade İşçil ise icra takibine itiraz etti. İşçil'in avukatı, "Müvekkilim bu daireye peşinat olarak 395 bin dolar vermiştir. Tüm birikimini bu daireye yatırmıştır. Malkoç Süalp'te ise para yoktur. İşçil; yuvayı diş kuş yapar misali, birikimini buraya yatırarak yuvanın satın alınmasını sağlamıştır. Müvekkilim peşinatı ödemeseydi bu dairenin satın alınması imkansızdı. Kredi borçlarını davacının ödemesi şartıyla bu evdeki hakkımızı istiyoruz" dedi. Süalp'in avukatı ise, "Banka dekontları, sözleşmeler ve banka kredi kayıtları karşısında davalının, 'Yuvayı yapan diş kuştur. Davalı (Bade İşçil) olmazsa bu taşınmaz alınamazdı' iddiası faraziyeden ibarettir. İcra takibine itiraz eden davalıyla ilgili yasal takip işlemleri devam edecektir" dedi.
Öte yandan Bade İşçil, Ulus'taki konutun satışı sırasında imzaladığı 'Kredi borcu eşit şekilde ödenecektir' yazılı protokolden haberi olmadığı gerekçesiyle iptal davası açtı. İşçil'in avukatı, "Müvekkilim böyle bir protokol imzaladığını hatırlamamaktadır. Hileyle imzalatılmış ya da müvekkilimin imzası taklit edilmiş olabilir. Protokolde ev kredisinin eşit olarak ödeneceği yazmaktadır. Müvekkilim, evliliğinde hiçbir zaman maddi hesaplar yapan biri olmamıştır. Noterde imzalanmayan bu protokolün iptalini istiyoruz" dedi.
Bade İşçil Kimdir?
Bade İşçil, 8 Ağustos 1983 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Ailesi zamanında Bulgaristan ve Romanya taraflarından göç edip İstanbul’a gelmiş. 1999 da anne babası boşanmış. Annesi Kadriye Hanım'la abisi Nişantaşı’nda oturuyorlar. Cenevre Maratonu’nda 1600 kişi içinden 146’ncı oldu.
Yeditepe Üniversitesi Moda ve Tasarım Bölümünden mezun oldu. Barış Manço'nun cenazesinde Mahsun Kırmızıgül'ün onu fark etmesiyle neredeyse beş yıllık bir ilişki de başlamış oldu.
Ekrana profesyonel olarak çıkışı Star'da yayınlanan Evlere Şenlik isimli programı sunarak oldu. Oyunculuğa geçişi ise yönetmen Andaç Haznedaroğlu sayesinde oldu, İlk dizisi “Gülpare” dizisidir. İpek Bilgin ve Ümit Çırak’dan oyunculuk dersleri aldı.
2007 yılında Cine5 kanalında yayınlanan “Metropol Cafe” isimli komedi dizisinde rol aldı. 2009-2011 yılları arasında Ay Yapım'ın “Ezel” dizisinde Şebnem Sertuna karakterini canlandırdı. Ezel dizisi bittikten sonra “Kuzey Güney” dizisinin oyuncu kadrosuna katıldı. Dizide Kıvanç Tatlıtuğ, Buğra Gülsoy, Öykü Karayel, Merve Boluğur, Mustafa Avkıran, Semra Dinçer, Zerrin Tekindor, Hale Soygazi, Kaan Taşaner ile birlikte oynadı.
Moda ve Tasarım eğitimi alan Bade İşçil, ilerde tek amacının kendi adını taşıyan bir modaevi açıp, haute-couture elbiseler tasarlamak olduğunu söylüyor.
Uzun ve hızlı yürüyüşler yapan Bade İşçil, 2010 yılında “Becel” yağlarının marka yüzü oldu, reklamlarında oynadı.
Bade İşçil, 31 Mayıs 2013 tarihinde işadamı Malkoç Sualp ile evlendi. 9 Ağustos 2014 tarihinde Azur adında bir erkek çocuğu oldu. 2015 yılının Temmuz ayında boşanma davası açtı.
Filmleri
2006 - Gülpare
2007 - Metropol Cafe
2009-2011 - Ezel
2011-2013 - Kuzey Güney
Ödülleri
2012- Ayaklı Gazete TV Yıldızları, En İyi Yardımcı Kadın Drama Oyuncusu, Kuzey Güney
2012- Galatasaray Üniversitesi, En İyi Kadın Oyuncu, Kuzey Güney
Barış Manço Kimdir?
Türkiye tarihinin en fazla ilgi çekmiş, en aykırı müzik insanlarından birisi olan Barış Manço, besteci, şarkı sözü yazarı, yazar, gezgin, müzisyen, ses sanatçısı ve televizyon programı yapımcısıydı. Uzun saçları, asla çıkartmadığı şövalye yüzükleri, yurt içinde ve yurt dışında kazandığı müzikal başarıları ile ülkemizin unutulmayan simaları arasına girmiş olan Manço, yaşadığı zaman diliminde dünyada en fazla ülkeyi dolaşmış T.C. vatandaşı olarak, gezdiği 150'den fazla ülke ile kırılması zor bir rekora imza atmıştır.
Barış Manço 2 ocak 1943 tarihinde saatler 02.00 civarını göstermekte iken Bağlarbaşı-Üsküdar semtindeki Zeynep Kamil hastenesinde dünyaya gözlerini açar.
İsmail Hakkı Bey ile Rikkat Uyanık Hanım'ın ikinci oğululları olarak, ekmeğin karneyle dağıtıldığı ve ikinci dünya savaşının en kızgın oldugu zamanda dünyaya gelen Manço, 2 yıl önce dünyaya gelen abisinin "Savaş" ismini almasından sonra, ailesinin "artık dünyaya Barış gelsin" diye düşünmesinden dolayı barış adını almıştı.
Türkiye'de Barış adını ilk alan kişinin kendisi olduğunu yıllar sonra TRT için hazırladığı '7 den 77 ye' adlı programı aracılığıyla, öğrenecekti.
Bit salgınının ortalığı kırıp geçirdiği bir dönemde ilkokula başlayan Manço, gezginliğe bu dönemlerde başlar. Gezginliğinin ilk durakları okullardır. Zira bu dönemlerde birsürü okul değiştirmek zorunda kalıyordu.
İlkokula Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda başlayan Barış, 4. Sınıfı Ankara Maarif Koleji İlkokulu nda, 5.Sınıfıda yine Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda okuyordu. İlkokul'u bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi yılları başlıyordu.
Galatasaray Lisesi'nde okuyan abisi Savaş Manço'nun okuldaki lakabı 'Ayı' idi. Barış'ında Galatasaray Lisesi'ne gelmesinden sonra lakapları 'Büyük Ayı ve 'Küçük Ayı' olarak değişiyordu. 1957 yılı Şeker Bayramında çok sevdiği Babaannesi Nimet Hanım'ı yitirir. Manço, yıllar sonra bir şarkı yazacaktır onun adına (Gülpembe) çok beğeni kazanacak olan bu şarkı aynı zamanda dinleyenleri üzerinde büyük merak uyandıracaktır kim bu Gül Pembe?
Müzikle daha küçük yaşlarında tanışmıştı. Annesinin bir ses sanatçısı olması, O'nun müziğe pek yabancılık çekmemesini sağladı. İlk olarak 14 yaşında sınıf arkadaşlarıyla birlikte Galatasaray Lisesinde Kafadarlar adlı grubu kurdu. Bugünün ünlü ekonomistlerinden "Asaf Savaş Akad" bu grubun saksofoncusuydu. İkinci grubu olan Haramiler'de yine Galatasaray Lisesindeki arkadaşlarıyla birlikte çalıştı. Haramiler'le birlikte dönemin popüler müziklerini yorumladı.
1958 yılında ilk defa sahneye çıkıyordu. 1958 in Mart ayında yeğeni Aysel'in evlendiği akşam, Moda Düğün Salonunda Elvis Presley' den iki şarkı söyleyen (bunlardan biri 'Jailhouse Rock'dı) Manço, o gün abisi Savaş Manço'ya belkide hayatındaki yapacağı en önemli şeyi söylüyordu: "Ben çocuklara şarkı söyleyeceğim".
1959 yılının Nisan başında Galatasaray Lisesi konferans salonunda ilk resmi konserini veren manço, 4 Mayıs 1959 da babası İsmail Hakkı Bey'in ani ölümüyle ruhen yıkılıyordu.
1960'lı yıllarda Türkiye'de Hafif Batı Müziğinde Erol Büyükburç, Metin Ersoy fırtınası esiyordu. Barış'da aklına koymuştu bu müzik dünyasının içinde yer alacaktı. Henüz 14 yaşında iken Galatasaray Lise'sindeki arkadaşlarıyla kurduğu grubu Kafadarlar'la "Barış Manço ve Kafadarları" ismiyle sahne alıyordu. Bu dönemlerde daha çok o sıralarda tutulan parçaları seslendiren Barış ve Arkadaşları, Okul bitince dağılıyorlardı.
1962 yılına gelindiğinde Galatasaray Lisesinde 11. sınıfı geçemeyen Barış, bir an evvel Paris'e gidip, Güzel Sanatlar Akademisinde okuma istediğinden Özel Şişli Kolejine gider ve 1963 yılında bu okuldan lise diplomasını alır. Yine 1962 yılında Barış Manço ilk 45'liği Twistin Usa / The Jet'i Harmoniler 'le kaydediyor ve Grafson plak'tan satışa sunuyordu. "Neden Türkçe değil" mantığıylada o yıllarda Çıt Çıt Çedene, Urfa nın Etrafı Dumanlı Dağlar ve Kızılcıklar Oldu mu? (Barış'ın annesi Rikkat Uyanık Hanım'ın derlediği bir türkü) isimli türkülerini kaydediyordu.
1963 yılında Salyangoz yüklü bir kamyonun tercüman-şöför yardımcısı olarak İstanbul'dan Lion'a oradan da otostopla Paris'e giden Manço, burada Güzel Sanatlar Akademisinde okumak istiyordu. Daha sonraları maddi sıkıntılar ve Belçika'da yaşamakta olan abisi Savaş'ın yanında kalmak için Liege şehrine gider.
Burada bazen Türk işçilerine tercümanlık yaparak, bazen garsonluk yaparak veya Türkiye den getirttikleri filmleri orada yaşamakta olan Türk işçilerine göstererek geçimlerini sağlarlar. Tüm aksiliklere rağmen müzikten uzaklaşmaz. Arada bir Paris'e giderek plak şirketleriyle görüşen Barış, ünlü fransız komedyen Henri Salvador'un şirketinden 1964 yılının sonbaharında 4 parçadan (Baby Sitter, Jenny Jenny, Quelle Peste ve Un Amour Que Toi) oluşan bir EP çıkarır.
1964 yılında Fransa'da 4 parçadan oluşan EP'yi çıkardığında, o zamanlar radyoda program yapan Engin Arman Paris'den gelen Plağın üstünde koskoca "Barısh Mancho" yazısına rağmen, plağı, "Fransa'da müzik yapan genç şarkıcı Bari Manso" olarak sunar.
Programı dinlemekde olan Barış Manço nun annesi 'Rikkat Hanım' ayağında terliklerle evinden fırlar ve İstanbul radyosuna giderek, 'yaa, benim oğlumdan bahsediyorsunuz, onun adı Barış Manço'dur' der.
Fransa'daki bu maceradan sonra, Belçika da bulunduğu yıllarda Les Mistigris (Mistigris Siyam'da bir vahşi kedi türü anlamına geliyor) isimli, Belçika'lı ve Martinik'li müzisyenlerden oluşan gruba katılır. Bu grupla 1967 nin başına kadar beraber çalışır. ve Aman Avcı Vurma Beni ve Bizim Gibi (Kol Düğmeleri isimli parçanın bir önceki hali) adlı parçaları kaydeder. Bu grupla Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelerin dışında Türkiye'de de konserler verdi. Fakat grup üyelerinin ülkeye girip çıkmasında ve kalmasındaki problemlerden dolayı "yerli" bir grupla çalışmayı tercih eder.
1965 yılının Ocak ayında, Salvatore Adamo ve France Gall'inde katıldıkları bir programda, Paris'in meşhur "Olympia" müzikholünde arkasında Franck Pourcel orkestrası ve Swingle Singers ile beraber plağından iki şarkı seslendirir: "Babysitter ve Jenny Jenny".
Fakat bu konser sonrasında, kendi olağanüstü yeteneği ve annesi Rikkat Uyanık Hanımın dışında müzisyenlik hayatını etkileyen biri çıkar karşısına: O gün Barış'ı izleyen Europe-1 radyosunun sahibi 'Daniel Filipacchi', Barış'ın aksanını beğenmediğini ifade ederek plağın radyosunda yayınlanmasını yasaklar. Barış bu işe çok kızar ve "bundan böyle sadece Türk şarkıcısı olacağım" kararını alır.
1967 yılında Hollanda'da büyük bir trafik kazası geçirir. Bu kazanın kendisine hatırası ise, bıyığının altındaki kesik izidir. Bu kesiği kapatmak için bıyık bırakmaya başlar. sadece bıyığını uzatacak değildir ya saçlarınıda uzatır Manço.
1967 yılından itibaren 1969 yılına kadar sürecek Kaygısızlar dönemi başlar. Bu grubun üyeleri arasında, günümüzde MFÖ olarak tanınan gruptan "Mazhar Alanson ve Fuat Güner" de vardır. Bu grupla kendi müzikal çizgisini bulma yolunda ilerleyen Barış, "Kol Dügmeleri, Unutamıyorum" gibi kendi bestelerinin dışında, 'Bebek, Derule, Kağızman' gibi türküleride kaydetti, Karanlıklar İçinde ve Keep Lookin parcalarında da yabancı bestecilerin şarkılarından yararlandı. Yine bu grupla yurt dışına açılma konusunda faaliyetler gösterdi ve Fransa'da 1968 yılında ilk defa kaydettikleri "Trip" ve "Susanna" isimli parçayı single olarak çıkartmaya çalıştı.
Özellikle Trip adlı parçayı mükemmel bir şekilde yeniden kaydeden grup elemanlarının "biz yurt dışında yapamayacağız" demeleri üzerine Barış ve Kaygısızların yolları bir süre sonra ayrıldı. Kaygısızlar grup olarak dağıldı ama Barış Manço'nun plaklarında Onu yanlız bırakmamak için stüdyoda biraraya geldiler. Kaygısızların Avrupa'da kariyer yapmaya yanaşmayışları Barış'ı yeni baştan Avrupa'da yabancı bir grupla çalışmaya iter.
Londra Hyde park'ta tanıştığı İngiliz "Jonathan Glemser" (Yardbirds' İn ilk gitaristi), Amerikalı müzikolog "Jonathan", Tunuslu davulcu "Mounir" ve Kafkasyalı basgitarist "Onkan" dan oluşan Barış Manço Ve adını verdiği grup böylece kurulmuş oldu.
4 ayrı ülkenin kültüründen gelen müzisyenler, 4 ayrı müzik anlayışı ve icrası içinde bir çok yeni şeyler öğrendi Barış. Bunun bir ürünü olarak bugün 7 den 77 ye herkesin ezbere bildiği Dağlar Dağlar isimli parçasını bu grup döneminde kaydetti. Bir çok yayın organında belirtildiği gibi bu parça Keban'dan gelirken bestelenmemiştir. Barış'ın Keban'a gitmesi daha sonraki yıllarda olacaktır. Barış bu parçayı kısa bir süre evli kaldığı Marie Cloud için ve annesine "senin oğlun alaturka söyleyemez" diyen Müzeyyen Senar gibi müzisyen dostlarına cevap olsun diye besteler. Kol Dügmeleri, Bebek, Kağızman gibi parçalarla ismini duyuran Barış Dağlar Dağlar'ın çıkış tarihinden dört ay sonra bu 45'liğin 700 bin satması üzerine müzik dünyasındaki o dönemin büyükleri olan, Cem Karaca, Erkin Koray ve Moğollar'ın arasında yer alır. Altın Plak aldığı "Dağlar Dağlar" 45'liği Barış'ın hayatının dönüm noktası olmuştur.
Eğitimini tamamlayan Barış'ın amacı grubuyla birlikte Türkiye'ye dönüş yapmaktır. Fakat Türkiye'ye yalnız olarak döner.
Barış'ın Türkiye'ye döndüğü yıllarda , 1970'lerin başında , Türkiye'de aranjman modasına karşı tepkiler başlamıştır. Aranjman modasına olan bu tepki başka bir akımın doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni oluşan müzik türü Anadolu pop'tur. bunun üzerine Barış; Fuat Güner ve Mazhar Alanson'la (bugünkü MFÖ'nün elemanları) birlikte Kaygısızlar kurar.
Barış Manço artık yavaş yavaş müzik piyasasında yükseliyordu. İşte tam bu dönemlerde beklenen bombayı patlatır. Barış Manço Ve.. grubu ile 70'lerin başında çıkarttığı "Dağlar Dağlar" 45'liği , çıkışından 4-5 ay sonra 700 bin satar.
Yabancı gruplarla yaşadığı sorunlar sebebiyle bir çok gruptan ayrılmak zorunda kalır. Fakat 1971 yılında bu sorunu çözer. Avrupada da kariyer yapmaya meraklı olan, Anadolu Pop müziğinin öncüsü olarak kabul edilen Moğollar la beraber Fransa da çalışmaya başladı.
Bu grupla İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim ve Binboğanın Kızı isimli parçaları kaydeden Barış, Moğollar'ın tek başlarına kaydettikleri "Danses et Rythmes de la Turquie D'hier A'Aujourd'hui" (Bu LP Türkiye'de piyasaya Anadolu Pop adı altında çıktı) isimli albümle başarılı olmaları ve hatta bir önceki yıl Jimi Hendrix'in, bir sonraki yıl Pink Floyd'un kazandığı "Academie Charles Cross Grand Prix Du Disque" isimli ödülü kazanmaları ve tamamen yurt dışında çalışmak istemeleri sonucunda, ayrılma kararı alırlar.
Moğollar'dan Engin Yörükoğlu ile beraber yurda dönen Barış, Celal Güven, Ohannes Kemer, Özkan Uğur ve Fuat Güner gibi müzisyenlerle beraber ölümüne dek kendisinden ayrılmayan Kurtalan Ekspres isimli grubunu kurdu. Bir kaç değişimden sonra ideal kadrosuna ulaşan Kurtalan Ekspres ve Barış Manço birlikte bir çok başarıya imza atar.
1972'de Kurtalan Ekspres le ilk 45 liği, Ölüm Allah'ın Emri / Gamzedeyim Deva Bulmam piyasaya sunulduktan sonra 20 aya yakın bir süre, askerlik sebebiyle müzik'ten ayrı kaldı. Bu süre zarfında daha önceden hazırlanmış olan Lambaya Püf De / Kalk Gidelim Küheylan 45 liği piyasaya sürüldü. Askerden döner dönmezde Gönül Dağı / Hey koca Topcu Genç Osman yayınlandı.
Vatani görevine 1972'de Polatlı'dan sonra yedek subay olarak Edremit'te başlayan Barış, bir takım pürüzler nedeniyle 19 ay 26 gün askerlik yapmak mecburiyetinde kalıyordu. Askerden tezkere aldığının ikinci günü 2 Aralık 1973'te ilk video klibini Hey Koca Topcu-Genç Osman adlı şarkıya çeker. Bu şarkıyı Polatlı'da geçen topçu asteğmen günlerinin etkisiyle, bir anı olarak yapmıştır.
1975 yılında Barış Manço ilk Long Play ini hazırlar. Barış Manço bu albüm icin özel olarak stüdyoya girmedi. Ellerindeki birikmis parçaları 45 lik olarak çıkartmanın zor olacağını düşünerek albüm yapmaya karar verilir. Daha önce yayınlanan Dünden Bugüne isimli albüm Barış Manço' nun Sayan Plak döneminde çıkardığı 45' liklerden toplama olan bir albümdü. Böylelikle 1975 yılında Türkiye' nin sayılı senfonik rock albümlerinden "2023" piyasaya çıktı. Albümde yine Türkiye nin sayılı Rock Operalarından "Baykoca Destanı", Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılını konu alan 2023 gibi parçalar yer aldı.
1976 yılında yine Avrupa'da kariyer yapma ümidiyle çalışmalarına başladı. Hemen hemen bütün bir yılı Belçika'da geçiren Barış, bir Amerikan firmasi olan CBS ile anlaşma imzalar. Büyük bir bölümü George Hayes Orchestra'sıyla kaydedilen Barish Mancho (Aynı yıl Türkiye de Nick The Chopper olarak piyasa çıkar) isimli albüm 1976 yılında, ilk önce Belçika ve Hollanda'da, daha sonra Fransa, Fas, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerde piyasaya cıktı.
Barış bu albümüyle, beklediği başarıyı elde edemez ama beklemediği başarılarda elde etti. Örneğin Fas, Romanya gibi ülkelerde albüm, içerdiği doğu karakterinden dolayı, liste başı oldu. Sonuçta İngiltere deki Rainbow konserine ve diğer promosyon konserleri sırasında Barış'ın hasta olması gibi sebeplerden dolayı, albüm yaklaşık olarak 17-18 ülkede dinlenmesine rağmen, Barış'ın Avrupa da kariyer yapma hayalini sona erdirdi.
Barış Manço, ilk evliliğini Belçika'da bulunduğu yıllarda yaptı. Bir giysi mağazasında tezgahtar olarak çalışan Marie-Claude adlı bir kızla tanıştı ve tam 6 yıl beraber yaşadılar. Arkasından 31 Ocak 1970 günü Liêge'de evlendiler ama 6 ay kadar sonra, 16 Temmuz 1970 günü ayrıldılar. Barış'ın okul hayatında ve geçimini sağlamasında Maria Claude'un rolü büyüktür.
Gerçek hayat arkadaşını, "benim her şeyim" dediği Lale Manço'yu, 1975 yılında tanır. İlginç bir tanışmaları vardır Lale ve Barış'ın. Çiftin tanışması bozuk bir telefon sayesinde olur. Ablasına misafirliğe gelen Lale, telefon bozulunca eniştesinin arkadaşı olan üst kat komşusuna telefon etmeye çıkar. Kapıyı açan Barış Manço'ya "Telefon edebilir miyim?" diye sorar Lale. Aldığı yanıt ise "Benimle evlenirsen edebilirsin" olur. "Neden olmasın" diyen Lale , içeriye girerek telefonunu eder ve parasını ödemeye kalkınca aldığı yanıt karşısında şaşkına döner. "Nasıl olsa evleneceğiz ne parası".
Ve 1978 yılında bir nikah töreniyle resmen yaşamlarını birleştirirler. Şakayı çok seven Barış düğünde Nikah Şekeri niyetine Lale'yle beraber doldurduğu bir plağı dağıtır. Plağın A yüzünde birbirlerini seven bir çiftin aşklarını dile getirdikten sonra kavga ettikleri bir konuşma vardır. İkinci yüzünde ise Barış kendi deyimiyle "kendi mutluluk öykülerini anlatacakları" bir parça hazırlamıştır. 19 Mayıs 1981'de Doğukan Manço Hazar, 24 Temmuz 1984'te de Batıkan Zorbey dünyaya gelir.
Yaşamındaki ikinci evliligini 1978 de Lale Cağlar ile yapan Barış, 1979 yılında müzik dünyasına geri döndü. Cok sevdiği Kurtalan Eskpres'iyle Yeni bir Gün isimli albümünü çıkaran Barış, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gesi Bağları, Aynalı Kemer İnce Bele gibi parçaları ile büyük dikkat çekti. Bu albümle başlayan hiç dinmeyen başarı süreci, 1980 yılındakı Hal hal / Eğri Eğri Doğru Doğru Eğri Büğru Ama Yine De Doğru 45 liği ile, 1981 yılında Sözum Meclisten Dışarı albümüyle, 1983 yılında Estağfurullah...Ne Haddimize! albümüyle sürüp gitti.
Büyük birikiminden her yaş kuşağının yararlanmasını istediğinden, biraz da seyyah olup, dünyayı gezmek istediğinden dolayı, 1988 yılında TRT 1 televizyonuna bir teklifte bulundu.
"Çocuk ve aileye yönelik eğitici ve eğlendirici bir dünya belgeseli"dir düşündüğü. Yayına girdigi ilk gün milyonlarca izleyiciyi ekran başına toplayan "Barış Manço ile 7'den 77'ye", böylelikle onun bir başka yavrusu oldu, ölümünden birkaç zaman öncesine kadar. Program çekimleri için oluşturulan TV ekibi, Ekvator'dan Kutuplar'a kadar yerküre üzerinde 150 değişik ülkeye giderek 500 bin km.'den fazla yol katetti. Bir başka deyişle, Barış Manço dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu. Devlet başkanları, dünyaca ünlü şair, düşünür ve yazarlar, astronotlar, sporcular, süperstarlar da konuk oldular Barış'a. Bu program Türk Televizyonculuğunda ulaşılamamış pek çok rekoru da elde ederek ayrı bir başarıya ulaştı.
Yüreğindeki çocuk sevgisi, kendi çocuklarıyla sınırlı kalmayıp dünyanın tüm çocuklarını sarmaya, sorunlarını, dertlerini dinlemeye itti Barış Manço'yu... Ak saçlarının örttüğü bedenindeki yüreği çocukların gülümseyen yüzlerinde hayat buldu...
Toplumdaki bozulmaya kayıtsız kalmamak, kendince birseyler yapmak için politikaya da soyundu. 30 yıldır yapmak istediği ve uygulamak için fırsatını kolladığı projelerini DYP'den yapılan teklifle birlikte "Hayata geçiririm" umudu başladı. "Neden siyaset, üstelik bu Barış Manço'ysa, mutlaka başkalarının yapamayacağı bir şeyleri yapabileceğine inandığı için olmuştur" düşüncesi ona şu yorumu yaptırmıştı. "DYP'den Kadıköy başkan adayı oldum. Belediyelerin sorunları belli zaten. Farklı bir renk vardır, farklı bir yaklaşım vardır. Çocuğun sağlığı diye bir olay var. Zaman zaman ana çocuk sağlığı gündeme gelir. Hastane olabilir, gençlik merkezleri olabilir. Bunlar benim hep düşündüğüm şeyler" diyerek müziği asla bırakmayacağını ve çalışmalarını durdurmayacağını ısrarla vurguluyordu o günlerde. Hatta siyasete soyunmasıyla ilgili olarak aldığı eleştirilere "Ben bir şarkıcı olarak gelmedim bu dünyaya, düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında bir çocuğun saçlarını okşamakla oldu. Gün geldi, Güney Kutbu'nda penguenlerle konuşmakla oldu, gün geldi Ekvator'da suyun nasıl döndüğünü aramakla oldu. Şimdi insan en iyi kendini bilir herkesten önce. Ben de bildiğim kadarıyla kendimi anlatmaya çalıştım. Kendimin doğru olduğuna inandığım şeyleri aktarmaya çalışacağım insanlara" sözleriyle mesajını iletiyordu. Fakat kalbi ona siyaset yapması için izin vermiyordu. Aynı dönemlerde geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle doktorların tavsiyesini dinleyerek siyaset hayatına başlayamadan son verdiğini açıkladı.
Türkiye'nin kültür sanat ortamını kötü bulduğunu söyleyen Barış Manço, "Manzara tek kelime ile kötü ama beni bu denli karamsarlığa iten nokta herşeyin daha da kötü olacağını düşünüyor olmamdır. Çanak çömleklerle tüketilen gazetelerin olduğu, bin-iki bin kitabın ancak okunduğu bir memlekette güzel şeylerden bahsetmek oldukça zor" diyor ve ilave ediyordu: "Ben bunu kültüre karşı bir direniş olarak görüyorum.
Direkt olarak da halkı suçlu buluyorum. Benim açımdan bir problem yok aslında. Programlarım seyrediliyor ve bu camiada kırk yılı doldurmuş bir sanatçıyım. Hiçbir şeye ihtiyacım yok." Türkiye'de bazı gerçeklerin bilinmesi gerektiğini ancak bu gerçekleri ortaya koyacak zekaların cesaret edip konuşamadığını söyleyen Barış Manço, her şeyin popüler zihniyetle ve basit bir mantıkla işlendiğini, derinlikli olmayan fikirlerin daha çok rağbet gördüğünü belirterek, "Türkiye'nin önü açık. Kültürümüz bütün çağdaş değerlerin üstünde. Bu değeri işlemek gerekiyor. Benim seyahatlerim, çocuk programlarım, röportajlarım bu güzellikleri ortaya koymak ve evrensel düzeyde tanınmasını sağlamak üzerine kuruludur. Ben kendi adıma önemli şeyler yaptığıma inaniyorum ve herkesin aynı oranda çalışması gerektigini savunuyorum" diyerek sözlerini bitiriyordu.
1991 yılında Devlet sanatçısı olan Barış, 1990 yılında, ölümüne dek sürecek Japonya macerasına başlayacaktı. İçindeki büyük sevgiyi Japon halkıyla da paylaşmasını bilen Barış, oradada süperstar sıfatını elde ediyordu.
1990 yılında, Ertuğrul Gemisinin Japonya'yı ziyareti ve Japonya açıklarında batmasının 100. yılı sebebiyle Tokyo Emperial Hotel, Japonya veliaht prensinin de izlediği bir konser verir ve Japon halkı tarafından, sebzelerden şarkı yapan adam lakabını alır (Domates, Biber, Patlıcan, Nane Limon Kabuğu). Bunu 1991 deki bir konser, 1995 yılında Japonya' nın 16 şehrini kapsayan bir turne ve 2 tane albüm takip eder.
1982 yılında onu ilk defa yoklayan kalbi, 1999 yılında aramızdan ayrılmasına sebep oldu. 31 ocak 1999 akşamı saat 23.30 da hastaneye getirildiğinde 1 saat öncesinde yaşama gözlerini yummuştur.
200'ün üzerinde şarkısı, bunların kazandırdığı bir o kadar ödül O'nun nasıl bir müzisyen olduğunu anlatmaya yetiyordu. Öyle ki bazı şarkıları Rumca, İbranice, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, Flemenkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde söylendi.
Türkiye'nin müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan Barış Manço, el attığı her işte başarılı olmayı bildi. Televizyonuculukta bunlardan birisiydi. 1988 yılının Ekim ayında TRT'de başlayan "7'den 77'ye" programı O'nun başyapıtlarındandı. Barış ve Ekibi bu program için 10 yıl içinde Ekvatordan kutuplara , 5 kıtada 100'den fazla yöreye, ülkeye giderek kırılması güç bir rekora daha imza atmış oldu. Bir nesil O'nun çocuklar için yaptığı "Adam Olacak Çocuk" programını seyrederek büyüdü.
Son olarak büyük bir projeye daha imza atacaktı. Çok kapsamlı bir tarih belgeseli hazırlayacaktı. Fakat buna ömrü yetmedi. 1 Şubat 1999 günü aramızdan ayrıldı.
Türk Müziğine damgasını vurmuş Barış Manço artık aramızda değil. Kısa ama dolu dolu bir hayattan sonra bize birçok şey öğretti. Belki müzik adına yapacağı pek bişey kalmamıştı (özellikle geçen 10-12 yılı göz önüne alırsak) ama başka alanlarda birçok büyük projeye imza atabilirdi.
Adam olacak çocukların artık kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar. "Arkadaşım Eşşek" şarkısıyla büyüyen bir nesil şimdilerde "Ölüm Allahın Emri Ayrılık olmasaydı" şarkını söylüyor.
Yüksek öğrenimini Belçika'da "Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi"nde tamamlayan, evli, iki çocuk babası ve çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşan Barış Manço, 40. yılına ulaşan sanat yaşamında kendisine layık görülen 300'ün üzerindeki ödülün dışında, aşağıdaki ünvanlara'da sahiptir:
Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçısı Ankara (1991)
Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora Ankara (1991)
Soka Üniversitesi: Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü Tokyo, Japonya (1991)
Belçika Krallığı: Leopold II Şövalyesi nişanı Brüksel, Belçika (1992)
Fransa Devleti: Edebiyat ve Sanat Şövalyesi nişanı Paris, Fransa (1992)
Pamukkale Üniversitesi: Onursal Doktora Denizli (1995)
Min-On Sanat Vakfı: Yüksek Şeref Madalyası Tokyo, Japonya (1995)
Liege Prensliği: Onursal Hemşehrilik Beratı Liege, Belçika (1997)
Kaynak: Diyarbakır Söz