Gazeteci Ahmet Hakan ve Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu arasında başlayan ‘kucak’ tartışması gün geçtikçe ikili arasını iyice açıyor.
İşte olay çıkartan yazı…
Ne bu saldırganlık Ahmet Hakan! Ne bu şiddet bu celal!
Bak, ben senin gibi çakallık yapıp, ettiğin küfürler sonrası davadan yırtmak için isim vermeme gibi bir yol da seçmiyorum. Doğrudan ismini yazıyorum.
Meclis başkanlığı seçiminin ardından ‘Blok Ahmet Hakan’ın başına mı çöktü?’ diye bir yazı yazdım. Yazının içinde hakaret olarak algılanacak tek bir gönderme bile yok. Sadece ve sadece siyasi bir konuda farklı bir bakış, farklı bir eleştiri.
Ertesi gün ağzındaki salyaları gazetesindeki köşesine bulaştıran Ahmet Hakan, ‘Asıl blokçu sensin gerzek’ başlıklı yazısında şahsımla ilgili galiz hakaretler sıraladı.
20 yılı aşkın meslek hayatım boyunca ne yazılarımda ne de televizyon ekranlarında kimseye hakaret etmedim. Tanımadığın, hakkında hiçbir fikrin olmayan bir kişiye elindeki medya gücünü kullanarak sallayıp durmanın çok aşağılık, düzeysiz, şerefsizce bir durum olduğunu savundum hep. Bu nedenle böyle seviyesiz bir tarzı hiçbir zaman benimsemedim.
Emin olun, buna da cevap vermeyi düşünmüyordum. Ancak, Ahmet Hakan’ın bu çirkin yazısının ardından hem okurlarımdan hem yakın çevremden öyle mailler aldım ki, bir anlamda mecbur kaldım.
Ahmet Hakan’ın bana yönelik şu ifadelerine bakın; “Şimdi al bu yazıyı, git Şems’in yanına, otur kucağına… Ve okut ona. Sonra da birlikte ağlaşın. Hadi marş”.
Sonra da bir gün sonraki yazısında yarım ağız pardon!
Bu mu gazeteci, bu mu köşe yazarı?
Gelelim şu kucak meselesine!
Bak Ahmet Hakan!
Sen oraya burayı savrulduğun, sığınacak bir liman bulmak için kucaktan kucağa dolaştığın, hatta kucaklardan inmediğin günlerde, ben o kucak dansı yaptığın isimlerle ilgili haberler, yazılar, kitaplar yazıyordum.
Senin spikerlik yaptığın günlerde..
Ha bu arada spikerlik demişken, rahmetli Ufuk Güldemir’in bir sözü aklıma geldi. Onun liderliğinde Habertürk televizyonunu kurmak için uğraş verdiğimiz o zorlu günlerde tanıdığım en iyi gazetecilerden biri olan Güldemir şöyle diyordu; spikerlik diye bir meslek yoktur, ya gazetecisindir ya değilsindir.
Nerede kalmıştık! Evet, senin spikerlik yaptığın günlerde, ben bugün garsonluğunu yaptığın isim ve benzerlerinin ipliğini pazara çıkarıyordum.
Bunları, kendi yakın çevrenden de medya dünyasından da sana anlatacak çok insan tanıyorum.
Daha fazla uzatıp senin seviyene inmek istemiyorum.
Ama şunu bil!
Ensendeyim!
O ettiğin hakaretlerin hesabını vereceksin. Bu yaşına kadar şerefi ve sadece ismi için yaşamış insanlarla ilgili böyle aşağılık ifadeleri, böyle rahat kullandırtmazlar insana.
Sakın ola ki, bundan sonra demokrasiden, ifade ve basın özgürlüğünden bahsedeyim deme! O laflar senin gibilerin ağzına hiç yakışmıyor.
Kaynak: Diyarbakır Söz