Uzmanlar, sekiz yıldır çeşitli televizyon kanallarında yayımlanan "Adventure Time" isimli çizgi filmin final sahnesinde iki ana karakter arasında eşcinsel ilişki olduğunun itiraf edildiğine dair haberleri anımsatarak, bazı yapımcıların çizgi filmlerde "üniseks" karakterlere ağırlık vermesinin çocuklarda kişilik bozuklukları ile sebepsiz depresyonlara neden olabileceğini kaydetti.
Doç. Dr. Fahri Temizyürek, subliminal mesajlarda cinsellik vurgusunun önemli bir yere sahip olduğunu, hedef kitlesi çocuk olan çizgi filmlere dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Çocuklara yönelik çizgi filmlerin işlevlerinin öğretmek, doğruyu göstermek, eğlendirmek ve eğlendirirken eğitmek olduğunu ancak her çizgi filmde bu işlevleri yerine getirmek için olumlu mesaj verilmediğini aktaran Temizyürek, "Görünen masum mesajların ardında çizgi film yapımcısına ait görüş, inanış veya felsefeye göre şekillenen mesajlar var. Bilinçaltına seslendiği için etkisi diğer mesajlardan daha hızlı ve geniş olan subliminal mesajların var olduğu savı geniş kitlelerce kabul ediliyor. Çizgi filmlere ölüm, cinsellik, şiddet, gerçek üstü unsurlar ve milli duyguları yıpratan olumsuz mesajların bilinçaltı ikna yöntemleri ile gizleniyor." diye konuştu.
- 25. kare tekniğiyle subliminal mesaj
Temizyürek, çizgi filmlerde, çocukları fark ettirmeden etkilemek için kullanılan tekniğin "dolaylı anlaşılır bilinçaltı olaylar" sınıflandırmasına girdiğini, mesajların görüntülü yayınlara 25. kare tekniğiyle yerleştirildiğini ifade etti.
Çocukların gelişim süreçlerine uygun bir şekilde geleceğe hazırlanması gerektiğini belirten Temizyürek, "Bunu yaparken de sapkın duygulardan mutlaka kaçınılmalıdır. Çocukta psikolojik ve ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek davranışlardan, konuşma şekillerinden, giyimden hatta seçilen kıyafetlerden davranış biçimlerine kadar birçok noktaya kadar özen göstermeliyiz." dedi.
Günümüzde "üniseks" olarak ifade edilen giyim tarzının olduğunu anımsatan Temizyürek, bunun son derece tehlikeli olduğunu kaydetti.
Temizyürek, insanların bir cinsiyeti olduğunu, bu nedenle hem erkek hem de kadın için bir kıyafet algısını doğru bulmadığını dile getirerek, "Yaratılış itibarıyla da erkeklerin farklı, kadınların farklı özellikleri vardır. Giyimde, davranış biçimleri ve konuşmalarda mutlaka bunu dikkate almalıyız. Bunu böyle yapmazsak daha ilerleyen yaşlarda bireyde ruhsal çöküntülere, psikolojik travmalara sebep olabiliriz. Hiç şüphesiz, özellikle çocuklar üzerine hazırlanan programlar ve bazı filmlerin derin anlam ve mesajlar içerdiğini tahmin etmek hiç de zor değil." değerlendirmesini yaptı.
Kız çocuklarının kadın, erkek çocukların ise erkek karakterlerle özdeşleştirildiğini vurgulayan Temizyürek, şöyle devam etti:
"Bazı yapımcılar, çizgi filmlerde üniseks karakterlere ağırlık vermektedir. Bu mantıkla oluşturulmuş bir çizgi filmi izleyen çocuk kendi cinsiyetinin farkına varmakta zorlanacak, hangi toplumsal rolü benimseyeceğini bilememekten kaynaklanan huzursuzluğu yaşayacaktır. Günümüzde insanların artık 'kadın-erkek' şeklinde değil de 'kadın-erkek-belirsiz' şeklinde tasnif edilmesi esef vericidir. Bu durum demokratik olmayla ya da kişilik seçimine saygı göstermeyle açıklanamayacak kadar vahim. Çocuğun kişilik gelişimini olumsuz etkilediği için toplumu temelinden sarsmak demek. Çocuklara bilinçaltının açık olduğu, kendisine verilen her şeyin doğru ve masum olduğunu zannettiği bir dönemde bu tür ahlak dışı, sapkın duyguların verilmesi elbette ki ilerleyen yıllarda kişilik bozuklukları, sebebi belli olmayan depresyon halleri şeklinde kendini gösterecektir. Bu durum hem şahıslar hem de toplumlar için tehlikelidir."
Doç. Dr. Temizyürek, insanlığın en önemli zaafının cinsellik, en büyük korkusunun ise ölüm olduğunu, bilinçaltı mesajlarla daha çocuk yaşta zihinlere bunun yerleştirilmek istendiğini bildirdi.
"Televizyon Kıskacında Çocuk ve Subliminal Mesajlar" konusunda çalışmaları bulunan Eğitimci Mevlana Çakıral ise aile kurumunu bilinçli olarak yıpratmak ve toplumu ahlaki anlamda zaafa uğratmak için sistemli çalışmalar yapıldığını söyledi.
Çakıral, eğlendirici bir araç olan televizyonun bu iş için en ideal araç olduğuna değinerek, "Çünkü her evde bulunan televizyon aynı zamanda çocuk bakıcısı olarak istihdam edildiği için çocukların bilinçaltına, tam da üst akılların istediği biçimde çizgi filmler ve benzeri programlarla format atılıyor." değerlendirmesini yaptı.
- "Zihinlere atılan ilk tohum: Batman"
ABD'de kahraman olarak ortaya çıkarılan Batman'in eşcinsel olduğuna dair tartışmalar yaşandığını anımsatan Çakıral, şunları kaydetti:
"Bu zihinlere atılan ilk tohumdu. Batman'ın eşcinsel olmadığını göstermek için karşı cinsten bir kahraman olan 'Batwoman' ilk olarak 1950'lerde, Batman ile romantik bir ilişki kurması amacıyla sahneye sürülmüştü. Daha sonra 2006 yılında bu figür, 'Kate Kane' adıyla eşcinsel olarak yeniden sahneye sürüldü. Bu karakter en popüler eşcinsel kahraman oldu. Televizyon dizisi için tanıtımı yapılan bu karakter için 'Lezbiyen ve şehrin yer altı suç örgütlerinin sonunu getirebilecek çok iyi eğitilmiş bir sokak savaşçısı. Toplumsal adalet için tutkuya, düşündüğünü açıkça söyleyebilecek kabiliyete sahip' deniyordu. Batılı ülkeler artık çizgi filmlerde kiliselerde papazlar eşcinsel nikahlar kıyıyor. Bizim televizyonlarda ise şimdilik üniseks temalı çizgi filmler oynatılmaktadır. Cinsiyet kavramının ortadan kaldırılması, cinsiyet arasındaki farkların adeta sıfırlanması söz konusu."
Çakıral, aile kavramının adeta dinamitlendiğini, toplumsal çözülmenin bu yolla hızlandırılmak istendiğini ifade ederek, burada bir sonraki aşamanın eşcinsel yaşamın meşrulaştırılması olacağını bildirdi.
Eşcinsel mesajların olduğu çizgi filmleri gelecekte daha çok görüleceğine değinen Çakıral, "Çocuklar sürekli olumsuz görsellere maruz bırakıldığında çocuklarda verilmek istene mesajlar konusunda bir eğilim oluşur. Sahnelenen durum meşrulaştırılır, normalleştirilir." ifadelerini kullandı.
Kaynak: Diyarbakır Söz