Organ nakillerinde vücudun yeni organı reddetmesinin önüne geçmek için yıllardır uygulanan ve göbek kordon dokusundan elde edilen “mezenkimal kök hücre” tedavisi, şimdi de Kovid’e bağlı yoğun bakım ölümlerinin azaltılmasında umut vaat ediyor. Salgının dünyada başladığı Aralık ayından sonra ilk olarak Çin’de bu konuya yönelik araştırmaların başladığına işaret eden Genkord Biyoteknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Turgut, “Şu anda dünyada bu konuda resmi olarak devam eden 90’a yakın klinik araştırma var. Bu hastalığın hem seyri çok belirsiz, hem de henüz elimizde kesin bir tedavisi yok. Ortalama yüzde 2,5 oranında ölümle seyreden bir viral enfeksiyon. Ölüme yol açmasının en önemli nedeni de sitokin fırtınası dediğimiz tablo. Bağışıklık sistemi hastalıkla savaşırken aşırı yanıt verdiğinde akciğerler savaş alanına dönüyor ve hasta akciğer yetmezliğinden kaybediliyor. İkinci durumda da damar içi endotel hasarı nedeniyle kan akışının düzgün bir şekilde olması engelleniyor, bu da pıhtıya bağlı organ hasarı ya da ölümlere yol açıyor. Dolayısıyla bu sitokin fırtınasının önüne geçebilmeniz gerekiyor” dedi.
“ORGAN REDDİNİ ÖNLEDİĞİ İÇİN KOVİD’DE DE DENENDİ”
Mezenkimal kök hücre tedavisinin organ nakillerinden sonra aşırı immün yanıtı baskılayarak organ reddini önlemek adına bazı hastalarda Bakanlık onaylı olarak uzun süredir kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Turgut, “İşte bu etkisini önceleyerek ilk önce Çin'de başlayan, daha sonra İtalya ve Amerika'da da çıkan ve şu anda dünyada sayısı 87’yi bulan resmi klinik araştırma sürüyor. Bu noktada biz de yıllardır kordon kanı bankacılığı yapan bir merkez olarak Sağlık Bakanlığı'na başvurduk. Sağlık Bakanlığı Mayısın ilk haftasında yaptığımız başvuruya çok hızlı bir şekilde dönüş yaparak araştırmamızı onayladı ve Sağlık Bakanlığı'na bağlı bir eğitim araştırma hastanesinin yoğun bakım ünitesi ile birlikte ortak bir çalışma yürüttük. Bu çalışmaya sadece yoğun bakım aşamasına gelmiş Kovid-19 hastalarını dahil ettik” dedi.
“HASTALARDAKİ ÖLÜM ORANINI YARI YARIYA DÜŞÜRDÜ”
Toplamda 42 yoğun bakım Kovid hastasının yarısına ortalama üç seans kordon kaynaklı mezenkimal kök hücre verdiklerini, diğer yarısına ise Bakanlığın hali hazırda uyguladığı standart Kovid tedavisinin uygulandığını anlatan Prof. Dr. Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çalışmaya dahil edilen tüm hastaları, klinik durumuna göre 7’şer kişilik üç gruba ayırdık. Bir grupta yoğun bakım aşamasına gelmiş ama entübe olmadan takip edilen hastalar, ikinci grupta yoğun bakımda ama entübe takip edilen hastalar, üçüncü grupta ise hem yoğun bakımda hem entübe, hem de altta yatan ek hastalığı bulunan hastalar (diyabet, kalp gibi) yer aldı. Hastaların yarısına mezenkimal kök hücre tedavisi verilirken kalan 21 kişilik diğer yarısı, Sağlık Bakanlığının standart olarak uyguladığı tedavi protokolü ile takip edilen kontrol grubumuz oldu. Dolayısıyla her iki grubu karşılaştırmalı olarak değerlendirebileceğimiz bir çalışma oluşturduk. Çalışma sonunda şunu gördük: Birincisi, yoğun bakıma giren hastaların tamamında sitokin fırtınası meydana geliyor hemen hemen bütün hastalarda akciğer hasarı da oluşuyor. Dünya verilerine baktığımızda, yoğun bakıma Kovid-19’a bağlı ölümler yüzde 48 civarında. Ancak bizim mezenkimal kök hücre tedavisi uyguladığımız hastalarda bu oranın yüzde 24’lere kadar düştüğünü gözlemledik. Çin ve İtalya'daki yayınlarda bu oranın yüzde 5’lere düştüğü kaydedildi.”
“AKCİER HASARINI ONARDIĞINI GÖRDÜK”
Yoğun bakımda tedavi uygulamanın sepsise bağlı başka bir handikapı olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Turgut, bu nedenle yoğun bakım yatış süresinin kısalmasının dahi ölüm oranlarını ciddi ölçüde azaltacağını söyleyerek “Siz ne kadar iyi bakım sağlarsanız sağlayın, hastanın ek enfeksiyonlar kaparak sepsisten kaybedilme riski de çok yükseliyor. Onun için hastaların yoğun bakımda kalış ve entübe olma sürelerini kısaltmanız da gerekiyor. Böylece sepsise bağlı ölümlerin de önüne geçebiliyorsunuz. Bizim bu tedaviyi uyguladığımız hastaların hemen hemen hepsinde akciğerdeki hasarın onarıldığını, azaldığını ve solunumlarının düzeldiğini gördük. Hiçbir hastamızı akciğer hasarına bağlı kaybetmedik. Ölüm oranını sıfırlayamamamızın nedeni ise özellikle emboli dediğimiz damar içi hasara bağlı gelişen pıhtı atması ya da çoklu organ yetmezlikleri ve sepsis oldu” diye konuştu.
ÇÖPE GİDECEK DOKULAR HASTALARA ŞİFA OLUYOR
Mezenkimal kök hücreler için kaynak olarak kordon dokusunu kullandıklarını ve bunu da yasal bir şekilde ailelerden bağış olarak alabildiklerini anlatan Prof. Dr. Gürsel Turgut, “Yeni doğmuş bir bebeğin kordonu kesilir ve bu da tıbbi atık olarak çöpe gider. Biz bu çöp olarak ayrılan kordonları bağış olarak steril bir şekilde alıyoruz ve laboratuvarımıza transfer ediyoruz. Bunun içerisinden ayrıştırdığımız kök hücreleri bankamızda saklayarak gerektiğinde bazı tedavilerde kullanılmak üzere tutuyoruz. Mezenkimal kök hücrenin özelliği şu; organ nakillerinde öncelikli olarak doku uyumu aranır. Bunun nedeni, o dokulardan antijen salgılanmasıdır. Antijen, sizin aslında kimlik bilginizdir. O kimlik bilginiz organ yoluyla başka bir insana nakledildiğinde yabancı olarak algılandığı için, organ reddi meydana gelebilir. Mezenkimal kök hücrelerin özelliği, böyle antijenler salgılamamasıdır. Yani bunlar kimliksiz hücrelerdir. Dolayısıyla verdiğiniz hastada bir reaksiyon oluşmaz. Tam tersine bu hücreler kendi hücreleriniz gibi vücudunuzda yaşar. Bu kök hücrelerin diğer özelliği de vücutta hasar neredeyse oraya gidip o dokuya dönüşme eğilimindedirler. Damardan mezenkimal kök hücre verdiğimiz anda, doğrudan vücutta hasar neredeyse oraya yönelir ve oradaki ihtiyaç hangi hücre ise ona dönüşür. Dolayısıyla organ hasarını tamir edici özelliği de vardır." dedi.
“BİR KORDON DOKUSU 200 HASTAYA YETİYOR”
Bir kordon dokusundan ortalama 200 hastaya yetebilecek kadar mezenkimal kök hücre elde edilebileceğine işaret eden Prof. Dr. Turgut, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bizim yaptığımız bu klinik çalışma tabii ki sınırlı bir çalışma. Bunun genişletilmesi lazım. O nedenle Kovid’e çare bulduk gibi bir söylemimiz kesinlikle yok. Rutin tedavi yöntemi olarak zaman içerisinde geliştirilebilmesi için araştırmaların genişletilerek sürdürülmesi gerekiyor. Ama yaptığımız çalışmalarda aldığımız sonuçlar ümit verici. Örneğin 32 haftalık hamile olan Suriye kökenli bir hastaya, bebeği sezeryanle alındıktan sonra yoğun bakımda izlenirken mezenkimal kök hücre tedavisi uygulandı. Bugün hem anne, hem bebek sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürüyor.”
Kaynak: Diyarbakır Söz