"Türkiye'de terörü 12 Eylül yeşertti"

''12 Eylül darbesi Türkiye'de terörün yeşermesi için uygun bir zemin hazırladı. Kendini Kürt kimliğiyle ifade etmek isteyenlere yasaklar konuldu. Öncesinde de vardı, darbe bunu daha da sağlamlaştırdı''

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''12 Eylül darbesi Türkiye'de terörün yeşermesi için uygun bir zemin hazırladı. Kendini Kürt kimliğiyle ifade etmek isteyenlere yasaklar konuldu. Öncesinde de vardı, darbe bunu daha da sağlamlaştırdı'' dedi.

                                                     

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Antalya İl Başkanlığı tarafından Erdem Bayazıt Kültür Merkezi'nde düzenlenen, ''Siyaset Akademisi''nin açılış toplantısında konuştu.

AK Parti iktidara gelinceye kadar Türkiye'nin durumu hakkında bilgi veren Arınç, ülkedeki siyasetin parçalı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Sol, sosyalist, solun ortası, ortanın solu, demokratik sol, sosyal demokrat. Solda 80 tane... Sağ, milliyetçi, aşırı sağ, biraz daha ılımlılar. Merkez sağ, orada da merkez sol vardı. Solcu, sağcı sonunda farklı renklere büründü. Alaim-i Sema 'Gökkuşağı' gibi oldu. Eskiler bilirler. Ne bu 7 renk. Biz 'Muhafazakar demokratız' dedik. Sol mu sağ mı? Ortanın ucunda mı? Koyu kırmızı mı? Biraz daha kaba rengi mi? Hayır, muhafazakar demokrat. Ne bu? muhafazakarlık, gericilik değil toplumun değerlerine sahip çıkmak. Bunlar aile, inanç, kültür, tarih değerleri... Bizi bir arada bin yıldan bu yana tutan ve bizi birbirimize kardeş yapan ortak değerlerimiz. Bu, çok güzel bir düşünce. Çocuk gelir bizi öper, yaşlı kadın gelir arkanızı sıvazlar. Böyle bir şey. Buna Türkiye'de kimse sahip olmadı. Rahmetli Menderes ve Özal müstesna.'' 

AK Parti'ye gösterilen sevginin kendilerini ayakta tuttuğuna inandığını vurgulayan Arınç, ''10 senedir başımıza neler geldi, ne çoraplar ördüler. Hepsinden Allah'a şükür başımız dimdik çıktık. Biz muhafazakarız. Değerlerimize bağlıyız. 'Onun için 4 4 4, onun için şahsiyetli dış politika' diyoruz. Onun için 'Suriye'deki zulüm dursun' diyoruz. Muhafazakarlık, gericilik anlamında değil, değerlere bağlı olmak anlamında... 'Hüdai nabit' derler eskiler, çekersin kökü yoktur, ottur aslında. Biz 'hüdai nabit' değiliz. 'Ne harabi, ne harabatiyiz. Kökü mazide olan atiyiz'. Şair böyle söylemiş. Kökümüz mazide. Allah'a hamdolsun. 'Sultan Alparslan' denildiği zaman gözlerimiz ışıl ışıl oluyor. Fetih 1453'ü izlediğimiz zaman ağlamaklı oluyoruz. Tarihimizi hatırlıyoruz'' diye konuştu.

Antalya'nın İstanbul'dan sonra vakıflarda en zengin il olduğuna dikkati çeken Arınç, Osmanlı'yı ayakta tutan değerlere saygı duyduklarını, o nedenle Neslişah Sultan'ın cenazesine katıldıklarını vurguladı. Neslişah Sultan'ın cenazesine omuz verdiklerini dile getiren Arınç, birilerinin geriden bakarak, ''Ne kadar gerici bu adamlar'' diye söylenmiş olabileceğini söyledi.

-''Demokrasi ayrımcılık kabul etmez''-

Demokratlığın halkla birlikte olmak anlamına geldiğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

''Türkiye'de yaşayan 75 milyon etnik kökeni ne olursa olsun, mesleği ne olursa olsun söz sahibi olsun. Halkın talepleri başımızın üzerindedir. Bir milyon kişinin değil, bin kişinin bile bizden isteği olsa buna cevap vermek bizim görevimizdir. Demokrasi böyle bir şey. Halkın hangi kesiminden olursa olsun o taleplerin özgürlük içinde yerine getirilmesi lazım. Demokrasi ayrımcılık kabul etmez. Bu ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Kıyafetlerinden dolayı aşağılanan insanlarımız vardı. Başını örtmek ya da açık tutmak o insanın kendi isteğidir. Onun iradesine kimse karışmamalıdır. Bir kadın başını açarak, kıyafetini kendi seçerek bir tercihte bulunmuşsa buna saygı duymak bizim için bir görevdir. Başını örten ya da kıyafetini giyen bir hanımefendi sizin hoşunuza gitmeyebilir ama onun tercihidir. Ona saygı duymak bizim için görevdir. Biz sadece başörtülü ya da başı açıkları değil aslında kadınları bu şekilde kategorize etmek kadınlarımıza en büyük hakarettir. 'Senin başın açık, senin kapalı' bunu biz yapmıyoruz. 10 senedir de yapmıyoruz. Kadınlarımızın kendi tercihine saygı göstermek bizim boynumuzun borcudur. Ayrımcılık sadece bu değil bölgesel ayrımcılık var. Zengin-fakir, Alevi-Sünni, Türk-Kürt nereden yetişmiş, nasıl yetişmiş. Bunların hiçbirisi bizim için birinci öncelik değil. Onu yurttaş olarak, insan olarak kabul ediyoruz. Ayrımcılıkları kaldırıyoruz. Ben TRT'den sorumluyum. TRT bir kanalında Kürtçe, bir kanalında da da Arapça yayın yapıyor.''

-''12 Eylül darbesi''-

Başbakan Yardımcısı Arınç, 12 Eylül 1980'de yapılan darbenin sorumlularının yargılanmasına başlandığını belirterek, şunları söyledi:

''12 Eylül darbesi Türkiye'de terörün yeşermesi için uygun bir zemin hazırladı. Kendini Kürt kimliğiyle ifade etmek isteyenlere yasaklar konuldu. Öncesinde de vardı, darbe bunu daha da sağlamlaştırdı. Kendisine 'Kürt' diyen insanlar cezaevine konuldu. İşkence, zulüm yapıldı. Kürtçe konuşmak kanunla yasaklandı. Ana dili Kürtçe olan, Türkçe'yi öğrenememiş nice yaşlı insan ve erkek 'sen nasıl Türkçe konuşmuyorsun' diye azarlandı, hakaret edildi, cezaevine konuldu. Kendini ifade edemeyen insanlar terörle tanışmış oldu. Terörün pek çok sebebi var ama biri de bu. Cezaevinden çıkar çıkmaz 'Bunun hesabını sormazsam namerdim' diyenler olduğunu biliyorum. Bugün çok şükür ki bütün kötülüklerin hesabı bu dönemde sorulacak.

Bugün sadece 12 Eylül darbesini yapan o iki yaşlı insan yargılanmayacak. Bugün 27 Mayısların, muhtıraların, 12 Eylüllerin, 28 Şubatların da hesabı soruluyor. O iki yaşlı insanın şahsında bugüne kadar cuntacılık yapan, darbecilik yapan, müdahaleyi aklından geçiren, kaşını kaldıran, iki satırlık yazı yazarak hükümetler düşüren, milletin iradesine karşı, 'Sen cahilsin, sen bunları bilmezsin, bu ülkeyi ancak biz yönetiriz' diye iki de bir zart zurt darbeler peşinde koşanlar yargılanıyor.''

Bundan sonra darbenin akıllara gelmesinin kolay olmayacağının altını çizen Arınç, ''Biz özgürlüklerin mücadelesini yaptık. Anayasaları, yasaları değiştirdik. Gönlünden 'Bu adamları devirsek daha iyi olacak' diyenlere karşı dimdik durduk. Milletin emanetini sokağa bırakmadık. 27 Nisan gecesi 'size cumhurbaşkanı seçtirmek istemiyoruz' diyenlere 28 Nisan sabahı 'Haddini bil, otur oturduğun yere' dedik. Bunu dediğimiz için millet bize yüzde 47 verdi. Çünkü millet korkak siyasetçiden sıtkını sıyırmış durumda. Ciddi olmayan insanlardan sıtkını sıyırmış. Biri kaşını kaldırdığında ödü patlayandan, biri öksürdüğünde elindeki kağıdı titreyerek yere düşürenlerden değildik. Herkes haddini bilecek. Millet bana emanet verdi. Ben bu emaneti sokakta bırakamam'' diye konuştu.

Bülent Arınç, demokrasinin sonuna kadar milletin iradesine sahip çıkmak olduğunu belirterek, şöyle dedi:

''Öyle şapkasını alıp kaçan sonra da 'Niye şapkanı aldın?' diyenlere, 'Ne yapacaktım ya şapkamı da mı bırakacaktım?' diyor. Ondan övünüyor. Adam şapkasını bırakmamakla övünüyor. Sonra diyor ki 'Bak onlara bile bırakmadım şapkayı, hiç olmazsa kaçırdım'. Bizim bırakacak şapkamız yoktu, çünkü bizim niyetimiz yoktu. Biz çok şükür milletin emanetini bırakmadık. '12 Eylül'den sen niye müdahil değilsin?' diye sormuşlar. 'Millet beni cumhurbaşkanı yaptı, benim hesabım bitti' diyor. İşte biz niye ayaktayız ve birileri de niye siyasetten çekilse daha iyi olacak noktasına geldi.''

CHP, MHP ve parlamento dışındaki partilerin oylarının AK Parti'nin yarısı kadar etmediğine işaret eden Arınç, ''Yüzde 50'yle geldik. Bir sene olmadı, yüzde 55'e yakınız. Millet verecek. Kurban olduğum Allah zaten veriyor da... Millet hizmet gördüğü için verecek. Biz hizmet siyaseti yapıyoruz. Laf değil, icraat yapıyoruz'' diye konuştu.

-Yapılan yatırımlar-

Ulaşımda önemli hizmetler yapıldığını vurgulayan Arınç, Antalya Havalimanı'ndan dakikada 3 uçak kalktığını ve yurt dışına, yurt içine uçakların hareket ettiğini belirtti.

Türkiye'de barajlar, göletler konusunda da atılımlar yapıldığını dile getiren Arınç, bazı projeleri toplu açılışlarla gerçekleştirdiklerini, çünkü tek tek yapmaya vakitlerinin yetmediğini ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eğitim alanında yapılan çalışmalara değinerek, Türkiye'de daha önce 80 olan üniversite  sayısının 160 çıktığını belirtti. Arınç, ''Şırnak'ta üniversite var haberiniz var mı? Hakkari'de var, Iğdır'da var, yani misal olarak veriyorum. 'Her yerde olur da Iğdır'da olamaz' derdiniz. Rektörü de Oxford'tan geldi. İbrahim bey. Arkadaşlar çok şükür, şu anda 81 ilin her birinde devlet üniversitesi var. Bazı illere ikinci, üçüncü üniversiteleri açtık'' diye konuştu.

AK Parti döneminde 327 bin öğretmenin atandığını vurgulayan Arınç, ilk ve orta öğretimde yeni derslikler yapıldığını söyledi. Atanamayan öğretmenlere de seslenen Arınç, ''Ümitlerinizi kaybetmeyin, inşallah yakın bir zamanda yapılacak atamalarla onlar da atanacaklardır'' dedi.

Arınç, dış politikada da Türkiye'nin cazibe merkezi olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin her yerde sözüne güvenilen, danışılan bir ülke olduğunu bildirdi.

Millete hükmeden değil, hizmet eden bir anlayışla hareket ettiklerini dile getiren Arınç, özürlü insanların rahat bir ortamda yaşamaları için de önemli yatırımlar yapıldığını belirtti. Arınç, ''Her 6-7 evde bir engelli olduğunu biliyor musunuz? O engelliler için biz ne kadar destek veriyoruz biliyor musunuz? Şimdi bir asgari ücret tutarında destek veriyoruz, yakın zamanda da artıracağız. 'Önceden ya o ölsün, ya da ben öleyim' diye dua ediyorduk, şimdi ise 'yaşasın' diye dua ediyoruz'' diye konuştu.

Son büyüme rakamlarına göre Türkiye'nin dünyada yüzde 8.5'le Çin'le rekabet ettiğini ifade eden Arınç, ''Global ekonomik kriz Avrupa'yı kasmış kavurmuş. İtalya'da hükümet değişti, Portekiz'de, İspanya'da, İzlanda'da, Yunanistan'da hükümet değişti. Eskiden derlerdi ki, 'Halep oradaysa, arşın burada'. Ben diyorum ki 'Türkiye burada, Yunanistan orada'. Bize en yakın orası'' dedi.

Toplantıda kursiyerlere da önerilerde bulunan Başbakan Yardımcısı Arınç, iyi arkadaşlıklar kurmalarını, yeni çevreler, yeni bilgiler edinmelerini istedi.

AA

Kaynak: Diyarbakır Söz