Star yazarları ile Hürriyet yazarı birbirine girdi

Önce Elif Çakır, 'Şemdin Sakık yazı dizisinin başına gelenleri açıkla' dedi. Ardından topa Fehmi Koru girdi ve Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz ile ilgili bomba iddialarda bulundu. İddialara bugünkü yazısında cevap veren Yılmaz, her iki Star yazarını da 28 Şubat andıççılığı yapmakla suçladı. İşte o sert kapışma...

Star yazarları ile Hürriyet yazarı birbirine girdi

Önce Elif Çakır, 'Şemdin Sakık yazı dizisinin başına gelenleri açıkla' dedi. Ardından topa Fehmi Koru girdi ve Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz ile ilgili bomba iddialarda bulundu. İddialara bugünkü yazısında cevap veren Yılmaz ise, her iki Star yazarını da 28 Şubat andıççılığı yapmakla suçladı.

Birileri 28 Şubat askerle sınırlı tutulsun diye çırpınıp dursa da medya kendi içinde o dönemin hesaplaşmasına başlamış görünüyor.

Star yazarı Elif Çakır, 22 Nisan Pazar günü yazdığı “Özrümüz kabahatimizden büyük olmasın” başlıklı yazısında Çevik Bir’in Şemdin Sakık’ın ifadeleri üzerinden yapılan andıçlamaya ilişkin ayrıntılar paylaştı.

Ardından da o dönemde de Doğan Grubu bünyesinde bulunan Mehmet Yakup Yılmaz’ın Radikal gazetesinde yaptıklarına atıfta bulundu. Elif Çakır’ın öne sürdüğü konular yenilir yutulur cinsten değildi.

“Mehmet Yakup Yılmaz 28 Şubat sürecine ilişkin konuşması gereken isimlerden birisi” diyen Çakır, “Mesela Yılmaz, Ersin Kalkan’ın Şemdin Sakık yazı dizisinin başına gelenleri anlatmakla başlayabilir” dedi.

Şemdin Sakık’ın 1998’de Diyarbakır’da yapılan sorgusunun medyaya servis edilmesi ve sonrasında gazetenin özel haber muhabiri Ersin Kalkan’ın ulaştığı bilgileri nasıl değerlendirdiğini sorguladı.

Elif Çakır, Yılmaz ile ilgili yönelttiği soruları şöyle sürdürdü:

“Mehmet Yakup Yılmaz o günleri çok iyi hatırlayacaktır. Ersin Kalkan haberi kendisine getirdiği zaman nasıl heyecanlandığını, “bunu derhal yazı dizisi haline getir” dediğini, kendi grup kanalları olan Kanal D için nasıl anonslar hazırlattığını... Ersin Kalkan, TSK tarafından değiştirilmiş Şemdin Sakık ifadelerini üç günlük yazı dizisi olarak hazırladı. Ve aslında Türkiye ilk “andıçlama” olayını Kalkan’ın haberiyle öğrenir gibi oldu. Öğrenir gibi oldu diyorum çünkü “yazı dizisi” sadece bir gün yayınlandı. Sonrasında neler olduğunu Mehmet Yakup Yılmaz anlatmalı bizlere...

Çevik Bir’in, haberin yayınlandığı gün hemen öğleden sonra, Milliyet ve Radikal’in bulunduğu Milliyet Center’in cümle kapısından değil de patron kapısından girip nasıl binayı bastığını anlatsa mesela... O gün neler konuşuldu da ertesi gün haber yayınlanamadı?..”

M. YAKUP YILMAZ’IN FERYADI

Mehmet Y. Yılmaz, bu iddiaların Elif Çakır’ın ve ardından Fehmi Koru tarafından da öne sürüldüğünü belirtti. Bu andıç haberini kendilerinin o dönemde Radikal gazetesi olarak yayınlamadıklarının altını çizen Yılmaz, aynı muhabire atıfta bulunarak Elif Çakır’ı yalanlama yoluna gitti. Hem de bir noktasını değil, her şeyi ile:

“Başından sonuna yalan olduğunu söylemek zorundayım.

Bir defa Milliyet’te “patronun gizli kapısı” yoktur, binaya iki yerden girilebilir, birisi ön kapı, öteki garaj kapısı. İkisinde de görünmeden binaya girmek mümkün değildir.

İkincisi Çevik Bir ile ne 28 Şubat döneminde ne de daha sonra görüştüm. Bir ya da iki kez Genelkurmay’daki milli bayram kutlamalarında ayaküstü konuşmuş olabilirim, hepsi o kadar. Bir kez daveti üzerine Erol Özkasnak’a gittim ve bana Radikal’in haberlerinden, köşe yazılarından yakındı. Elinde koca bir dosya vardı, haber ve yorumlardaki bazı cümlelerin altları kırmızı kalem ile çizilmişti. Kendisine Radikal’in bağımsız bir gazete olduğunu söylediğimi hatırlıyorum. İsmet Berkan da tanıktır. Daha sonra böyle bir davet de almadım, kendim de görüşmeye zaten hevesli olmadığım için o dönemin askerleriyle görüşmedim. İki-üç kez de emekli Albay Hüsnü Dağ ile telefonda konuşmuşumdur, o konuşmalarda bana “komutanın” yayınlarımız ile ilgili yakınmaları iletilmiştir.

Benim hazırlanmış bir sayfayı yırtmış olmam da bir hayalin ürünü olmalı. Yayın yönetmeni olduğum gazetelerin yazıişleri ekiplerindeki arkadaşlar bilirler ki hep “işin başında” oldum. Sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günde üç kez haber toplantısı yaptım, yazıişlerinde gazetenin sayfaları yapılırken hep oradaydım. Birinci sayfa yapılırken en küçük haberin başlığı ile bile ilgilendim. Yani yapılmış bir gazete sayfasını sonradan görüp yırtmam söz konusu olamazdı, zaten o sayfanın başında olurdum, yırtacağım sayfayı en başta yaptırmazdım.”

28 ŞUBAT ANDIÇÇILIĞI YAPILIYOR

Hürriyet yazarı, bu yalanlamaları yaptıktan sonra da çıkışını yine dik duruş üzerine sürdürüyor:

“Bu işin “korkuyla” yapılamayacağına inanırım. Bugünün muktedirlerinden de korkmadığım için düşüncelerimi açıkça yazıyorum.

28 Şubat döneminde Radikal gazetesinin nasıl yayın yaptığı, askerlerden korkup korkmadığı basit bir arşiv taramasıyla bile anlaşılabilir. Benim yazdığım yazılar da aynı arşivde duruyor. Sadece Radikal’de değil, 2000 yılından sonra Milliyet’te, 2005 yılından sonra da Hürriyet’te askerin rejim üzerindeki gölgesinin varlığına karşı çıktım, aksine yazılmış bir tek yazımı bulabilenin alnını karışlarım.

28 Şubat ile hesaplaşma döneminde, “yeni bir tür 28 Şubat andıççılığı” ile karşı karşıyayız.

Doğrular yalanlara karışmış, tarihler ve yaşananlar birbirini tutmuyor, bir tür cadı avı kendi karakterine uygun olarak sürüyor.

Biliyorum ki bu açıklamayı yazmış olmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Kendisine “Müslüman süsü vermiş” tacirler, “dönemin ruhunun gereği olarak” bu yalan üzerinde tepinmeye devam edecekler.

Şunu söyleyeyim ki hiçbiri umurumda değil. Beşer şaşar, ama arşiv unutmaz!”

ROTAHABER:

Kaynak: Diyarbakır Söz