Sözde 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi' olan İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik tepkiler devam ederken, Sözleşme ile ilgili yeni bir skandal ortaya çıktı.
Batılı değerlerin temel alındığı ve toplumsal dinamiklerin göz ardı edildiği İstanbul Sözleşmesi'nin 24 Kasım 2011 tarihli ve 6251 sayılı Kanun'la TBMM'de onaylanan metninin, 8 Mart 2012'de Resmi Gazete'de yayınlanan metni ile aynı olmadığı belirtildi.
İki metnin ifade ve kavramları arasındaki farklılıklar; aile kurumunun ciddi oranda zedelenmesi, kadın cinayetleri ve boşanma oranlarının artış göstermesi, cinsi sapkınların gayri ahlaki fiillerini dayatmak için manevra alanı kazandığı İstanbul Sözleşmesi'nin bir kez daha sorgulanmasına neden oldu.
MECLİSE SAHTE SÖZLEŞME METNİ SUNULMUŞ
İstanbul Sözleşmesi'nin, Mecliste kabul edilen şekli ile Resmi Gazete'de yayımlanan hali arasında fark olduğu iddialarını yargıya taşıyan Türkiye Aile Meclisi ve Adalet Platformu Genel Koordinatörü Âdem Çevik, bu konuda sorumlulukları bulunan kişilerin tespit edilerek cezalandırılmalarını istedi.
İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yaşanan tartışmaların seyrini değiştirecek ve birçok soruyu da beraberinde getirecek önemli bir gerçeğin ortaya çıktığını ifade eden Çevik, "Kaldı ki zaten uzun süredir ülke gündemini meşgul eden bu konu, daha önce Sözleşme'nin İngilizce ve Türkçe metni arasında çeviri hataları ile de gündeme gelmişti. Bu çeviri hatalarının sözleşmedeki bazı ifadeleri 'yumuşatmaya' yönelik olduğu savunulmuştu. Bu konuda uluslararası uzantıları olan global bir lobinin, siyaset, bürokrasi, STK, medya ve iş dünyası üzerinde uzun zamandan beri etkin bir faaliyet gösterdiği de bilinmektedir. Ancak bugün somut belgelerle ortaya çıkmış oluyor ki TBMM'deki metin, Resmi Gazete'de değiştirilmiştir. Tercüme aşamasında yapılan manipülasyon, Mecliste müzakere edilip, oylanıp, kabul edilen metin ile Resmi Gazete'de yayımlanan metin farklıdır. Bu durumda üç farklı İstanbul Sözleşmesi'nden söz edilmektedir. Meclise sahte bir sözleşme metni sunulmuştur. Burada farklı bir metin oluşmuş ve ardından Resmi Gazete'de farklı bir metin yayımlanmıştır. Çıkarılan yasalar ve uygulamalar da buna göre yapılmaktadır." dedi.
TBMM'DE OYLANAN METİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILDIĞINDAN MİLLETVEKİLLERİNİN HABERİ VAR MI?
Sözleşme'nin 24 Kasım 2011'de TBMM'de onaylanan metni ile 8 Mart 2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan metni arasındaki bazı ifade ve kavramlarda farklılıklar olduğunu belirten Çevik, bu farklılıkların da çeşitli soruları beraberinde getirdiğini ifade etti.
Çevik, "TBMM'de oylanan metinde değişiklik yapıldığından milletvekillerinin haberi var mı? Sözleşme Resmi Gazete'de yayımlanırken neden TBMM'de onaylanan metin değiştirildi? TBMM'de onaylanan metni Resmi Gazete'de yayımlanması için Dışişleri Bakanlığının Cumhurbaşkanlığına gönderdiği belirtiliyor. TBMM'de onaylanan metni Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi mi yoksa Cumhurbaşkanlığı bürokrasisi mi değiştirdi? Bu konuda Adalet Bakanlığı bürokrasisinin sorumluluğu var mı? Bu kurumların TBMM'de onaylanan bir metni değiştirme yetkisi var mı? Yapılan bu değişiklikler 'hata'dan kaynaklanıyorsa devletin ilgili birimlerine görüş bildiren bu kadar akademisyen neden bunu fark etmedi? İki metin arasında bu değişiklikleri yapanların amacı neydi?" diye sordu.
OPERASYONUN MERKEZİNDE "TOPLUMSAL CİNSİYET" TERCİHİ YER ALIYOR
Resmi Gazete'de yapılan değişiklik operasyonunun merkezinde 'Biyolojik Cinsiyet' mi yoksa 'Toplumsal cinsiyet' mi? tercihinin yer aldığını belirten Çevik, "TBMM'de onaylanan metinde, 'cinsiyet' tabirinin kullanıldığı yerler, Resmi Gazete'de 'toplumsal cinsiyet' olarak değiştirilmiş. Aynı şekilde, TBMM'de kabul edilen metnin giriş kısmında yer alan bir paragrafta bulunan 'cinsiyet' ifadesinin de Resmi Gazete'de 'toplumsal cinsiyet' olarak değiştirildiği görülüyor. Bu şekilde sözde LGBT+'a pozitif ayırımcılık yapılıyor. Ailelerin de ailede yer alan 'birey'leri cinsel deneyim, yönelim ve tercihlerinde, din, ahlak ve gelenekten bağımsız olarak pozitif ayırımcılığa tabi tutması, çocuklarına karşı tarafsız olması öngörülüyor. Oysa 'cinsiyet' ve 'toplumsal cinsiyet' birbirinden farklı kavramlar. Uzmanlar, 'cinsiyet' ve 'toplumsal cinsiyet'in farklı kavramlar olduğunu ifade ediyor. 'Cinsiyet' kavramı insanların biyolojik farklılıklarını, yani kadın veya erkek olarak doğmalarını ifade ederken, 'toplumsal cinsiyet' kavramı ise kişilerin o toplumda cinsiyete bağlı olarak tanımlanan rollerini ifade ediyor. İki kavramın birbirinden çok farklı olduğu ve aynı şekilde değerlendirilemeyeceği belirtiliyor ancak TBMM'de kabul edilen metinde 'cinsiyet' olarak geçen ifadelerin Resmi Gazete'deki metinde birçok yerde 'toplumsal cinsiyet' olarak değiştirildiği görülüyor. 'Biyolojik cinsiyet' ve 'toplumsal cinsiyet' tartışmalarına bazı STK'lar da sözde 'Eşitlik' ve 'adalet' açısından bakıyorlardı. Böyle bir ortamda, o kuşkuları üzerinde toplayan Lobi'nin girişimleri ile ve batıdan gelen tavsiyeler, yönlendirmeler ve dayatmalar sonucu nüfus cüzdanları ve pasaportlarda 'Biyolojik Cinsiyet' tanımı yerine, 'Toplumsal Cinsiyet'i esas alan 'GENDER' ifadesi yer aldı." ifadelerini kullandı.
'TOPLUMSAL CİNSİYET KİMLİĞİ' KAVRAMINA KİM SAHİP ÇIKTI?
Burada kafa karıştıran asıl sorunun tercümede hata varsa bunun neden fark edilmediğini belirten Çevik, "TBMM'de bu konu komisyonlarda görüşülürken, 'Toplumsal Cinsiyet' tanımı niçin ana metne eklenmedi? İngilizce asıl metinde 'Toplumsal Cinsiyet' tanımı varsa bunu kim, niçin çıkarttı? Bu konu komisyonlarda ve Genel Kurulda niçin müzakere edilmedi? Madem Meclisten böyle bir yasa geçti, Resmi Gazete'de yayımlanan metin neden farklı? İçişleri Bakanlığı, Efgan Âlâ döneminde 2013 sonrası kimlik ve pasaportlarda değişikliğe giderken, nasıl 'Toplumsal Cinsiyet Kimliği' kavramına sahip çıkarak yurttaşların cinsel kimliğini İngilizce olarak tercihe dayalı bir 'GENDER'e dönüştürdü? Bu konuda süreçte aktif rol oynayanlar 2011 manipülasyonunun başka yasa ve sözleşmelerin failleri de olabilir." şeklinde belirtti.
Kamu İdaresi hiyerarşisi, yasa yapma ve uluslararası sözleşmelerin kabulü süreçleri dikkate alındığında, suçlu, sorumlu, ihmal ve taksiri bulunan kişi ya da kişilerin tespiti ve bu çerçevede idari, hukuki ve cezai yaptırımlara esas olmak üzere Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve Bakanlıkların kendi içinde gerekli incelemeyi yapacaklarını belirten Çevik, "Ancak yargı denetimi ve icrası açısından, gerçek anlamda, suçun ve suçluların tespiti konusunda, ilgili kurum ve kişilerden, bilgi talebi, tanık ya da şüpheli olarak ifade alınması konusu büyük önem taşıyor." dedi.
"SÖZ KONUSU DEĞİŞİKLİK NE ZAMAN KİM TARAFINDAN YAPILDI"
Söz konusu Sözleşme'nin kabulünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül zamanında gerçekleştiğini ve daha sonra Türkiye başkanlık sistemine geçtiği için, bu döneme ait belgelerin de bugün Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde bulunması gerektiğini belirten Çevik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bakanlıklardan TBMM'ye ya da TBMM'den Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına gönderilen evraklar ister bilgisayar ortamında e-imza ile isterse de ıslak imzalı kâğıt ya da CD, USB, HD, Chip, raspberry-pi üzerinde kayıtlı olarak aktarılsın, geriye dönük olarak bunların izinin sürülmesi mümkündür. Bu anlamda söz konusu değişikliğin ne zaman kim tarafından yapıldığının tespiti mümkün olacaktır. Bu süreçle ilgili olarak, ilgili bakanlıklardan ilgili yazışmalar ve meclis ilgili komisyon ile Genel Kurul zabıtları da istenebilir. Bu kişilerden kendi bilgileri yanında o günkü idari sorumluların kimliklerinin tespiti ve onların dinlenmesi, bu süreçte ilgililer hakkında bir soruşturma açılıp açılmadığı, açıldı ise sonuçlarının ne olduğunun tespiti gerekecektir. Yine bu süreçte elde edilecek yeni bilgi ve belgelerle soruşturmanın yapılarak, sorumluların cezalandırılması gerekmektedir." dedi.
TBMM Genel Kurulunda kabul edilen metin ile Resmi Gazete'de yayımlanan metin arasındaki bazı farklar
"CİNSİYET" İFADESİ "TOPLUMSAL CİNSİYET"E DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ
TBMM"de kabul edilen metin ile Resmi Gazete"de yayınlanan metin arasındaki en önemli farklardan biri "cinsiyet" ve "toplumsal cinsiyet" ifadeleri... TBMM'de onaylanan metinde, "cinsiyet" tabirinin kullanıldığı yerlerin, Resmi Gazete'de "toplumsal cinsiyet" olarak değiştirildiği görülüyor.
"TECAVÜZ" İFADESİ "CİNSEL TACİZ" OLARAK DEĞİŞTİRİLMİŞ
Sözleşme'nin giriş kısmında yer alan ve TBMM metninde "tecavüz" olarak geçen ifade, Resmi Gazete'deki metinde "cinsel taciz" olarak değiştirilmiş.
"CİNSEL TERCİH" Mİ, "CİNSEL YÖNELİM" Mİ?
İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yaşanan tartışmaların odak noktalarından biri de "cinsel yönelim" ifadesi olmuştu Bu ifade, sözleşmeyi asıl amacından uzaklaştırdığı gerekçesiyle İstanbul Sözleşmesi'ne taraf olanların tepkisini çekmişti. Resmi Gazete'deki metinde "cinsel yönelim” olarak yer alan ifadenin, TBMM'de kabul metinde aslında "cinsel tercih" olarak yer aldığı görülüyor.
BAŞLIKLARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
İstanbul Sözleşmesi'nin TBMM'de onaylanan metni ile Resmi Gazete'de yayımlanan metni arasında madde başlıklarında da değişiklikler var. 26'ncı maddenin başlığındaki "Aile içi şiddet tanığı çocuklar…" ifadesinin Resmi Gazete'de "Çocuk tanıklar için…" şeklinde değiştirilmiş olduğu görülüyor.
60'ıncı maddenin de başlık ve içeriğinde değişiklik yapılmış. TBMM metnindeki başlıkta "Cinsiyete dayalı…" denirken, Resmi Gazete'deki metinde "Toplumsal cinsiyete dayalı…" başlığı yer alıyor.
34'üncü maddenin TBMM'de onaylanan metnindeki "Taciz" başlığı Resmi Gazete'deki metinde "Israrlı takip" olarak değiştirilmiş.
İstanbul Sözleşmesi'nin TBMM'de kabul edilen metni ile Resmi Gazete"de yayınlanan hali arasındaki dikkat çeken farklardan biri de ilgili maddelerde geçen "kovuşturma", "soruşturma" ifadelerinde yapılan değişiklikler… Bazı maddelerde "kovuşturma" yerine "işlemler" ifadesinin kullanıldığı görülüyor.
TBMM'deki ve Resmi Gazete'deki metinler arasındaki en önemli farklardan biri de, TBMM'de onaylanan metinde yer alan "kadın" ifadelerinin, Resmi Gazete'de "kadınlar" şeklinde çoğul olarak değiştirilmiş olması...
Kaynak: Diyarbakır Söz