Engelleri nedeniyle pek çok dini bilgiden yoksun olan işitme engelliler, Diyarbakır Müftülüğü Engelli Koordinatörlüğünün açmış olduğu Kur’an kursunda, işaret diliyle Kur'an-ı Kerim ve dini bilgileri öğreniyorlar.
Haftanın 3 günü eğitim gören işitme engelli öğrenciler, sessiz dünyalarındaki engellere aldırış etmeden büyük bir azimle Kur'an-ı Kerim’i öğreniyorlar.
İşitme engellilere yönelik vermiş oldukları eğitim hakkında açıklamalarda bulunan Diyarbakır İl Müftülüğü Engelli Koordinatörü Özlem Özkan, azimle Kur’an-ı Kerimi okumayı öğrenmeye çalışan engellilerden çok şey kazandığını belirtti.
SESSİZ DÜNYALARI
Toplumda engellilere acıma hissiyle bakıldığını ifade eden Diyarbakır İl Müftülüğü Engelli Koordinatörü Özkan, engellilerin engelli oldukları yönlerden sorumlu olmadığını, sağlıklı insanların sağlıklı her uzvundan sorumlu olduğunu söyledi.
Engellilere yönelik açtıkları kurslara her geçen gün katılımın arttığını dile getiren Özkan, “İşitme engellilerle yaklaşık bir yıldır çalışıyorum. İl Müftülüğü Engelli Birimi olarak işitme engellilere eğitim veriyoruz. Dini ve manevi olarak onların hem iç dünyalarına, hem de dış dünyalarına hizmet etmeye gayret ediyoruz. Engellilerle çalışmak bir ayrıcalık, çünkü engelli hizmeti gönüllü bir hizmet sektörüdür. Engelli kardeşlerimize derse ilk olarak bir iki kişiyle başladık, birbirlerine haber vermeleri üzerine bu sayımız arttı ve baya bir kitleye ulaştık Diyarbakır’da. İşitme engellilerle çalışmak benim ilgi alanım. Eğitimimi de bu alanda tamamladım. İşitme engellilere Kur’an-ı Kerim ve dini bilgilerle başladık eğitime. Öncelikle elif ba ile eğitime başlıyoruz. İşaret dili özellikle ana arterimiz, işaret dilini eğitimde kullanıyoruz. İşaret dili bizim işimizi daha da kolaylaştırıyor. Tabi ki işaret dili bilen öğrenci seviyesi öncelikli. İşaret dili bilmeyen kardeşlerimize de işaret dilini bir nevi burada öğretmek istiyoruz. Bir tane işaret dili bilmeyen ablamız vardı, Türkçe okuma yazma bilmiyordu ama şimdi elif ba da 10 ders ilerledi. İki öğrencim yüzde 100 işitme engelli olmasına rağmen işaret diliyle Kur’an-ı Kerim’e geçti. Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı yarışmada iki öğrencimiz ilimizi temsilen umreye gitti.” dedi.
GÜZEL İŞLER YAPMAK
Diyarbakır’ın engelli alanında ivme kazandığını düşündüğünü söyleyen Özkan, “Diyanet İşleri Başkanlığı olarak ilerdeki hedefimiz işitme engelli kardeşlerimizin yine işitme engelli öğreticilerinin olmaları. Onları dini anlamda yetiştirmek, ilahiyat mezunu olmalarına vesile olmak, sonrasında da işitme engelli olan öğrenci kardeşlerimize işitme engelli bireylerden Kur’an kursu öğreticisi, vaiz ya da manevi rehberler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Benim öğrenci kitlemde buna cevap verecek birkaç öğrencim var. İnşallah onlarla beraber uzun vadede güzel işler yapmak istiyoruz. Diyarbakır engelli alanında ivme kazandığını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
AZİM VE GAYRET
İşitme engellilerin azim ve gayretinin sağlıklı bireylere çok şey kattığını anlatan Özkan, “Öncelikle işitme engelli öğrencilerimize zaman yetmiyor. İşitme engelli öğrenci, öğrendikçe daha fazlasını yapacağını hissediyor ve özgüveni geliyor. Öğrenciler ilk geldiğinde zor olduğunu ifade ediyorlardı, ilerledikçe mutlulukları hem iç hem de dış dünyalarına yansıyor. Ben çok azimli ve gayretli olduklarını düşünüyorum. Özelliklede biz sağlıklı bireylere çok şey kattığını düşünüyorum. Ben onlardan çok şey öğrendim. Onlara acıma hissiyatıyla değil, onlara bakarken ibretle onlardan alacağımız birçok önemli olan şeyler olacağını ifade etmek isterim.” şeklinde konuştu.
ENGELSİZ BİR DÜNYA
Engellilerin engelli oldukları yönlerden sorumlu olmadığını, sağlıklı insanların ise sağlıklı her uzvundan sorumlu olduğunu hatırlatan Özkan sözlerine şöyle devam etti:
“Biz zaman zaman görme engelli öğrencilerimizle de bir araya geliyoruz. İşitme engelli olan bir öğrencim, görme engelli bir başka öğrenciyi gördüğünde onun eğitiminin kendisinden daha zor olduğunu söyleyerek, kendisinin sağlıklı bir birey olduğunu işaret diliyle göstermişti. Hatta o kadar şükür ifade eden bir yüz siması vardı ki görme engelli kardeşini gördüğünde haline şükretmişti. Belki de görme engelli kardeşi hissettiğinde ona şükür gözüyle bakmıştır. Bu durum karşısında ben kendimi muhasebeye çektim. Hani onlar birbirilerine bakarak hayatlarına şükrediyorlarsa acaba ben onlara bakarak ne kadar şükretmem gerekir diye kendime sordum. Gerçekten toplumsal olarak engelli kardeşlerimize acıma hissiyle bakıyoruz, oysa onlar engelli oldukları yönlerden sorumlu değiller. Biz ise bütün sağlıklı her uzvumuzdan sorumluyuz. Yani onlara acıyarak değil de kendi halimize acıyarak bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Toplumda bu algı maalesef var, onun kırılması için de engelli kardeşlerimizin sosyal hayatın içinde olması lazım. O yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı olarak onları sosyal hayatın içine katabilecek eğitim faaliyetleri veriyoruz. Öncelikle Kur’an eğitimi, dini bilgiler, ilmihal ve sonrasında farklı hedeflerimiz ve ideallerimiz var. Vizyonumuzu her zaman yüksek tutarak onlara maddi ve manevi olarak destekçi olduğumuzu, manevi hayatlarına zerre miskal dahi olsa bir şeyler katmamız bizim için bir şükür borcunu yerine getirmiş olmamız gerektiğini ifade etmek isterim. Buradan bütün engelli olan kardeşlerimize şunu ifade etmek istiyorum: biz sizlere bakarak aslında bizim engelsiz olarak bütün alanlarımızın şükrünü yerine getirmek zorundayız. Sizlere verdiğimiz hizmetle de bu borcumuzu ifade etmek istiyoruz.”
DİN KARDEŞLERİMİZ
Kur’an-ı Kerim’in öğrenmenin önemine dikkat çeken Özkan, “Gerçekten Kur’an-ı Kerim hayat kitabı, onu anlatmak dahi zor. Onun hem dünyevi hem de uhrevi hayatımıza ışık tutması için onun bir kenarından tutmamız lazım. Tutarken de sağlam tutmamız lazım. Tabiri caizse ucundan, bir köşesinden değil. İdeallerimize nasıl sımsıkı sarılıyorsak, ahiret hayatımızı inşa edecek olan hayat kitabımıza sımsıkı sarılmalıyız. Öncelikle biz geleceğin nesillerini yetiştirmeye vesile âcizane öğretmenler olarak onların hayatlarında en önemli kitabın Kur’an-ı Kerim olduğunu, daha küçük yaşta evlatlarımızı yetiştirirken bilmemiz gereken en önemli kitabın Kur’an’ın olduğunu, en önemli ilmin Kur’an ilmi olduğunu onlara mesaj olarak bilinçaltına vermeliyiz. Dolayısıyla bu bilinçle büyüyen çocuklar hayatlarının en önemli safhasına dahi gelseler karar verdiklerinde Kur’an’a layık kararlar vermeye gayret edeceklerdir. Dolayısıyla aile hayatında başlar Kur’an eğitimi. Kur’an eğitimi, Kur’an bilinci küçük yaşta başlar. Hatta daha fazla ifade etmek istiyorum anne rahminde başlar. Dolayısıyla annelerin, babaların bu konuda bilinçlenmesi, toplumun da gelecekte daha ferah, daha mutlu ve barışçıl bir şekilde oluşmasına vesile olur. Anne babalar olarak biz Kur’an’ı hayatımızda en güzel bir şekilde geçirenlerden, evlatlarımıza Kur’an ahlakıyla yetiştirmeyi Allah bize nasip etsin. Engelli kardeşlerimiz bunları bu haliyle yapıyorsa, engelsiz olan Müslüman din kardeşlerimizde bunu yapabilirler. İnsanın Kur’an gibi bir derdi olmalı, en güzel dert bu zaten.” diye konuştu.
Kursa katılan öğrenciler ise Kur’an-ı Kerim’i öğrenmenin çok güzel olduğunu belirttiler.
Öğrencilerden Fatma Bayram, kurs ile başladığı Kur’an’a karşı hep muhabbet beslediğini söyledi.
“İşitme ve görme engelliler Kur’an-ı Kerim okuyabiliyorsa engelli olmayan insanların okumaması çok tuhaf”
Kursa ilk geldiğinde heyecanlandığını ifade eden Bayram, “Ben yüksekokul mezunuyum. Bilgisayar Programcılığını bitirdim. Öncelikle burayı Ankara’da Diyanet İşleri Başkanlığında görevli Mahmut Küçük hoca var. Onunla sosyal medyada konuşarak Kur’an eğitimi almak istediğimiz belirttim. O mesajımla burada engelli koordinatörlüğü irtibata geçti ve buraya kursa geliyorum. Ben buraya geldiğimde Kur’an’ı okumayı bilmiyordum. Kur’an’ı okumayı çok merak ediyordum. Geldim burada Kur’an’la tanıştım ve tanıştıktan sonra da çok heyecanlandım. Bu mutluluğumu arkadaşlarıma da sosyal medya üzerinden duyurdum. Kur’an okuyunca mutlu oluyorum. Onu okuyunca mutluluğum çok yükseliyor. Okumadığım zaman günah olduğunu düşünüyorum. Kalbimde her zaman ona muhabbet hissediyorum. İşitme ve görme engelliler Kur’an-ı Kerim okuyabiliyorsa engelli olmayan insanların okumaması çok tuhaf. Çünkü biz işitme ve görme engelliler olarak bu azimle burada Kur’an okumayı öğrenebiliyorsak onların bunu öğrenememesine şaşırıyorum. Hepimiz beraberce burada Kur’an’ı öğreniyoruz ama onlar hayatlarında bir engel olmamasına rağmen Kur’an-ı öğrenmiyor ya da öğrenmek istemiyorlar.” ifadelerini kullandı.
İki çocuk annesi Nermin Zengin ise Allah’ın kitabının okunmasının öğrenilmesi gerektiğini söyledi.
“KUR’AN OKUYUNCA MUTLU OLUYORUM”
Zengin kendini şu sözlerle ifade etti: “Kursu arkadaşlarım bana haber verdi, onlarla beraber buraya geldim. Biraz Kur'an'ı çalışmış ve ezberimde vardı, namazda kılıyorum. Kur’an’ı okumayı bilmiyordum. Namazımı da ailemden öğrendim. Arkadaşlarımızla beraber Kur’an okumaktan mutluluk duyuyorum. Kur’an okuyunca mutlu oluyorum. Burada derslerime çalışacağım, devam edeceğim kursa, hep buraya gelmek istiyorum. Kursu hiç bırakmayı düşünmüyorum. Ben bu halde Kur'an'ı okuyabiliyorum yavaş yavaş öğrenmeye başladım. Kur’an’ı okumayı bilmeyen çok insan var. Ben yavaş yavaş öğrenebiliyorsam, onlarda öğrenebilmeli. Onlarda çalışıp Kur’an’ı öğrenmeleri gerekiyor. Yatmak yok, yatarak eğitim olmaz çalışarak olur. Çalışmaları lazım çünkü Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitabı.”
“ALLAH KUR’AN-I KERİM OKUYANLARA ÇOK SEVAP VERİYOR”
Kursa yeni başlayan Sevim Yaman da Kur’an okumanın sevabının çok olduğunu belirtti.
Arkadaşının tavsiyesi ile kursa geldiğini dile getiren Yaman, “Ben yüksekokul mezunuyum. Kur’an-ı Kerim okumanın çok sevap olduğunu düşündüğüm için bu kursa geldim. Allah Kur’an-ı Kerim okuyanlara çok sevap veriyor, ben de onun için bu kursa geldim. 3 aydır Kur’an-ı Kerim okumak için kursa geliyorum, kursa devam etmek istiyorum. Kur’an-ı Kerim’i okumayı inşallah öğreneceğim.” diye konuştu. (M. Hüseyin Temel, Mehmet Çelik – İLKHA)
Kaynak: Diyarbakır Söz