Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kümbetli köyü nüfusuna kayıtlı jandarma uzman çavuş Mustafa Bozok, Ankara’dan geçici görevle 7 ay önce terör operasyonları nedeniyle Güneydoğu bölgesine sevk edildi. Burada önce Diyarbakır’ın Sur, ardından Şırnak’ın Silopi ilçesinde görev yapan Mustafa Bozok, son olarak Mardin’in Nusaybin ilçesinde görevlendirildi.
Burada dün akşam çıkan çatışma esnasında PKK’lı teröristlerin silahlarından çıkan kurşunlardan biri uzman çavuş Bozok’un sağ bacağında, pantolonun yan cebindeki cep telefonuna isabet etti. Cep telefonu kullanılmaz hale gelirken, Mustafa Bozok ise olayda hafif yaralandı. Yaralanan Bozok, Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Bozok’un fotoğrafı köylülerinin sosyal medya hesabından paylaşıldı. Babası Nurettin Bozok’u 2.5 yıl önce kaybeden Mustafa Bozok’un, annesi Ünzile ve 2 kardeşi ile birlikte İstanbul’da yaşadığı öğrenildi.
Mezopotamya, Ortadoğu’nun en verimli topraklarına sahip, dünyaya medeniyet ışıkları saçan buluşların yurdudur. Mezopotamya insanı, 10.000 yıl önce ilk kez olarak yerleşik hayata geçen, tarımı ilk kez başlatan, yazıyı, tekerleği icat eden, atı binek hayvanı olarak ilk defa insanlığın hizmetine sunan, petrolü bulan ve kullanan, altın, gümüş, bakır ve demiri ilk kez işleyendir. Nusaybin ise Yukarı Mezopotamya’da önemli bir yerleşim alanı olmuş altı bin beş yüz yıllık bir kentidir. E-90 İpek yolunun üzerinde Suriye ile sıfır noktasında bulunan Nusaybin, Dicle-Fırat Nehirleri arasındaki havzanın yani Mezopotamya’nın kuzey kısmında bulunmaktadır. Tarih öncesi ve tarihi çağlarında coğrafi bakımından önemli ticari ve kültürel ilişki ağlarının kesişme noktasında yer alan Nusaybin, 11. yüzyıla kadar bölgenin en önemli sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel kenti olmuştur. Kuzeyde Karadeniz kıyılarına ve Kafkasya’ya uzanan aşağı Mezopotamya ve İran üzerinden Akdeniz’e ve Anadolu’ya ulaşan ticaret yollarının ve kültürel alışverişin gerçekleştiği hatların bağlantı noktası olması nedeniyle adına bölge tarihinde sıkça rastlanmaktadır. Nusaybin’inde içinde yer aldığı ve tarımın doğduğu “ Verimli Hilal” olarak adlandırılan bölge, Neolitik ile Kalkolitik, Eski Çağ ve Orta Çağ kültürlerin geliştiği en önemli yörelerden birisidir.
Kültür, binlerce yıldır yerleşik olan uygarlığın kentsel ve arkeolojik olarak medeniyetin izlerini taşır. Nusaybin anıtsal bir açık hava müzesi niteliğinde önemli tarihsel kimlik ve kültürel mimari zenginliklere de sahiptir. Nusaybin, eski çağlardan günümüze kadar yoğun ve kesintisiz bir sürü etnik yapıdaki halkların, medeniyetlerin, kültürlerin ve renklerin yerleşmesine sahne olmuştur. Burası farklı inanç, dil ve renklerle harmonileştiği Türkü, Kürdü, Ezîdîsî, Nasturisi, Ermeni, Yahudi, Süryani, Nasturi, Mihelmi, Domi ve Şemsisi ile farklı renkte etnik ve inançta insanları kucaklamıştır. Tarih boyunca yoların kesiştiği bir alan olmasıyla medeniyetleri ticaret, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bağlamda merkezi olmuştur.
Nusaybin’de Mezopotamya kültürlerinden Halaf ve Ubeid Dönemlerine ait yerleşmeler gözlemlenmiştir. Daha sonraki dönem olan ve kent devletlerinin kurulduğu; yazının, takvimin ve çarkın ortaya çıktığı Uruk Dönemi Nusaybin’de yapılan Girnavaz Kazısında ve çevre yerleşmelerde açığa çıkarılmıştır. Yapılan araştırmalardan anlaşıldığı kadarıyla Subari, Sümer, Hurri, Akad, Mitanni, Hitit, Asur, İskit, Babil, Pers, Makkedonya, Abgar, Roma, Bizans, Mervani, Hamdaniler, Selçuklu, Akkoyulular ile Osmanlı dönemlerinden kalma höyükler, kaleler, hanlar, hamamlar, köprüler, külliyeler, türbeler, manastır ile kiliseler, antik yolar- doğal geçitler, antik tesisler ve ören yerleri, kaya mezarları, su değirmenleri ve daha birçok arkeolojik kalıntı bu uygarlıklardan günümüze kadar kalabilmiştir.
MÖ.3000’lerde Hurriler’in yurdu olan bu yöre MÖ XIV. yüzyılda Mitanni krallığının egemenliği altına girmiştir. Nitekim Nusaybin’in kuzeyindeki Girnavaz Tepesi’nin güney eteklerindeki kalıntılar bu yerleşimin Mitanni krallığının merkezi olduğunu göstermektedir İ.Ö. 1600’lerde kurulan Mitanni Devleti’ne ait buluntular da Nusaybin yerleşmelerde ortaya çıkmıştır. Mitanni Devletinin başkenti olan Waşukkani’nin yeri henüz tespit edilememiştir ancak bölgemizin içinde veya çevresinde olduğu düşünülmektedir. Bu dönemde (İ.Ö. 1370) Hititlere ait Boğazköy metinlerinde de bugün Tur Abdin olarak bilinen dağlar Kaşyari Dağı olarak ilk kez karşımıza çıkmakta ve bölgenin tarihi coğrafyasını göstermesi açısından önem taşımaktadır. Daha sonraki Mezopotamya kaynakları da Kaşyari Dağı hakkında bizleri aydınlatmaktadır ve (İ.Ö. 669-629) Assurbanipal devrine kadar Kaşyari adının geçtiği belgeler bulunmaktadır. Yöreye daha sonra Aramiler yerleşmiş, MÖ.2 bin’de Asurlular buraya hâkim olmuştur. Daha sonra Nusaybin Medler, Babiller ve Perslerin egemenliğine geçmiştir.
Kaynak: Diyarbakır Söz