Demirtaş, Leyla Zana’nın kamuoyunda yankı uyandıran açıklamalarının hatırlatılması üzerine, "Sayın Zana’nın açıklamaları, demeçteki ifadelerinin önemli bir kısmı kendi kişisel düşünceleridir. Partimizin tartışılıp partimiz ile koordineli yürütülen bir çalışma değil" dedi.
'ZANA’NIN AÇIKLAMALARI ÜZERİNDEN BDP’YE VURMAK BARIŞI VURMAKTIR’
Parti olarak tüm milletvekilerinin parti programında ve parti tüzüğünde belirlenmiş ilkeler çerçevesinde siyaset yapmasını, siyasetin argümanını buna uygun şekilde kullanmasını da arzuladıklarını söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu:
"Ama bu parti içerisinde ciddi bir rahatsızlık, bölünme, yarılma ayrılık gayrılık yaratacak bir durum değil bizler açısından. Partimizde görüş ifade eden her bir arkadaşımız barış için çözüm için görüş ifade eder. Partimizde hiç bir zaman şahinler, güvercinler olmamıştır. Bundan sonra da olmaz, bundan sonra da bütün arkadaşlarımız kalıcı onurlu barışı gerçekleştirmek için çaba sarf ederler. Leyla Zana’nın niyeti budur. Fakat Leyla Hanım’ın ifade ettiği düşüncelerden yola çıkarak bir kez daha BDP’yi vurmaya, BDP’yi zayıflatmaya yönelik girişimlerin her biri aslında aynı zamanda barışı vurmaktır. Barış çabalarını sekteye vurmaktır."
’DAĞLICA’YA GİDEN YOLDAKİ TAŞLAR NASIL DÖŞENDİ’
Hakkari’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca bölgesinde PKK’lıların 8 askeri şehit ettiği saldırıyı değenlendiren Demirtaş, şunları söyledi: "Tabi ki barışa dair umudumuz hiç bir zaman sönmez. Barışa dair umudumuz olmasa siyaset yapmayız. Biz umudumuzun gıdasını hükümetten almayız. Hükümet bu umudun gıdasını bize vermiyor. Gerçekten bu son PKK’nın Dağlıca eyleminden yola çıkarak bir iki şey ifade etmek istiyorum. Bu söyleyeceklerim şiddeti haklı göstermek olarak algılanmasın lütfen. Fakat Dağlıca’ya giden yolun taşlarının nasıl döşendiğini herkesin görmesi lazımdır. Evet Dağlıca’da eylemi PKK yapmıştır bilinen bir şeydir. Fakat Dağlıca eylemini yaptıran şey, hükümetin sokaktaki işkenceye varan uygulamalarıdır, taşları döşeyenler mahkemelerde çocuklara yaşlılara kadınlara gençlere onlarca yıl hapis veren yargıçlardır.
Siyaset kanallarını tıkayanlardır, söylediğimiz her söze hakaret ile yaklaşan Başbakan’dır. Mart ayı başında ziyaret edipte diyalog başlatalım talebimizi reddeden hükümettir. Roboski’nin (Ortasu)üstünü örtenlerdir, cezaevlerinde yaşanan işkencelerdir. Siyasi soykırım operasyonlarıdır, tutuklanan belediye başkanlarının kamuoyunda yarattığı umutsuzluk halidir. Siyasetten beklentilerin azalmasıdır ve buna yol açan girişimlerdir. Milletvekillerini 1 yıldan fazladır serbest bırakılmasını engelleyen siyasi zihniyettir. Bunları görmezsek, Roboski’de yaşananların üstünü örtenlerin nasıl çatışma zeminine fırsat hazırladıklarını görmezsek Dağlıca tamda barış fırsatının olduğu dönemde gerçekleşti diye tartışabilir."
'İKİ TARAF SİYASETE ŞANS TANIMALIDIR’
Hükümetin artık, dağda, şehirde, mahkemelerde, şiddet araçlarını devre dışı bırakarak, siyasetin kanallarını açması ve siyasetin önünü açması gerektiğini de söyleyen Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İki taraf siyasete şans tanımalıdır. Bu noktada taraflar silahlarını susturabilirler, silahlı faaliyetlerini son verebilmelidir. Siyasete şans tanımalıdır. Devlet bütün alanlardaki şiddete son vermelidir. Şimdi şu anda siyasi kanalların açık olduğunu ve siyasi çözüm umutlarının çok güçlü olduğunu söyleyemeyiz. BDP olarak biz bunu okuyamıyoruz. Bu barış umutlarının bittiği anlamına gelmez. Ama birileri tamda barış olmak üzereyken birileri provokasyon yaptı değerlendirmelerini yanıltıcı buluyorum. Kış boyunca Malatya morguna parçalanmış gerilla cenazelerini gönderenler acaba Dağlıca olayından hiç mi sorumlu değiller. Ayrıca her gün Başbakan’ın danışmanı sıfatı ile gazetelere yazı yazıp ’PKK’nın belini kırdık, artık tek bir eylem yapamaz hale geldi, gördünüz’ diyenler hiç mi suçlu değil. Bütün yaşananları görmezlikten gelip merkez medyanın hiç mi sorumluluğu yoktur. Doğru PKK yaptı ama yolları döşeyenler bunlardır. Şimdi Başbakan’ın Meksika’dan yaptığı açıklamalar gayri ciddi bence. 2.5 yıl müzakere yürüttüğün bir harekete şimdi ’silahları bırakıp nereye giderseniz gidin’ demek bu savaş devam etsin demektir. Böyle gayri ciddi bir yaklaşım olur mu? 2.5 yıl müzakere yürütmüşsün, silahların nereye, kime bırakılacağını bütün bunları bir protokole yazmışsın ve en son o protokolleri reddetmişsin hükümet olarak dolayısıyla karşındaki örgüt kimdir nedir, hangi koşullarda silah bırakır bunu çok iyi bilen bir hükümet olarak Meksika’dan silahları bırakıp nereye giderse gitmek yaklaşımı gayri ciddi ve acıların üzerine tuz eken bir açıklamadır. Bizde çözüm yok demertir."
'ÖCALAN DIŞINDA YER YÜZÜNDE DOĞRUDAN AKTÖR TANIMIYORUM’
Demirtaş, Kürt sorununun çözümünde Celal Talabani ve Mesut Barzani’nin rolü ile ilgili sorular üzerine şöyle dedi:
"Sayın Barzani ve Sayın Talabani bölgesel önemli siyasi aktördür. Kolaylaştırıcı rolleri olabilir. Daha önce de ifade ettim ve tekrarlamak istiyorum. PKK üzerinde ve Kürt halkının önemli bir kesimi üzerindeki bir aktör arayışı varsa bu sayın Öcalan’dır. Onun dışında doğrudan aktör olacak yeryüzünden her hangi bir aktör tanımıyorum. Varsa kendisi çıksın bunu çözebilirim desin. Zaten sayın Talabani ve Barzani’nin böyle bir iddiası yok, aracı olabileceklerini ve kolaylaştırıcı olabileceklerini, çözümünde katkı sunabileceklerini söylüyorlar. Ama öbür taraftan bu sorunun doğrudan muhatabı olan Sayın Öcalan ile 11 aydır devlet avukatlarını tutuklayarak ağır bir tecrit uyguluyor. Sayın Öcalan’ın insiyatifini kullanması ve sürece dahil olması koşullarının düzeltilmesi ve İmralı sistemine son verilmesi lazımdır."
Oslo ve İmralı’da yapılan görüşmelerden bilgilerinin olup olmadığı ile ilgili başka bir soruya ise Demirtaş, "Şimdi doğrusu biz BDP eş başkanları olarak o görüşme süreçlerinin hiç birisinin içine dahil olmadık. Ne İmralı ne Oslo görüşme süreçlerinin içeriği ile ilgili görüşmelerin sürdüğü dönemde bilgimiz olmadı. "dedi.
’KÜRTLER PKK’DAN TÜRKLER AKP’DEN BARIŞ BEKLEMESİN’
Demirtaş, önümüzdeki dönemi değerlendirirken, şöyle dedi: "Yapılan açıklamalar, devletten PKK’dan yönelik demeçler, ortaya çıkan savaş ve çatışma durumu, bölgesel gelişmeler, Suriye, İran’daki gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde suların kolay kolay durulmayacağı görülüyor. Kürt sorununu bir hafta içinde çözemeyiz ama gençlerin ölümünü durdurabiliriz diye düşünüyorum. Bunun için elimizden imkan ve fırsatlar var. Kimse, ne Kürtler PKK’nin barış getireceğini beklesinler, ne Türkler AKP’nin barış getireceğini beklesinler, beklemek zorunda değilsiniz. Halk barışı kendisi getirecektir. O yüzden barış meselesinde kimse görev beklememelidir. Her hangi bir müzakerenin gelişmesini beklememelidir. böyle olursa karşılıklı çatışmaları durdurmakta kolay olur çözümü de yakalamak kolay olur."
DHA
Kaynak: Diyarbakır Söz