Haçlılara karşı verdiği büyük mücadeleler ve Kudüs'ü kurtarmasıyla İslam dünyasının en önemli kahramanlarından birisi haline gelen Selahaddin-i Eyyubi, 826 yıl önce bugün vefat etti.
Adaleti, kumandanlığı, devlet adamlığıyla Doğulu ve Batılı tarihçiler ile yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle söz ettiği Selahaddin-i Eyyubi, Hicaz bölgesine verdiği önem dolayısıyla "Hadimü'l-Haremeyn" (Mekke ve Medine'nin hizmetkarı) unvanını kullanan ilk hükümdar oldu.
Selahaddin-i Eyyubi, 1138 yılında Tikrit şehrinde dünyaya geldi. Babası Zengi hanedanlığında Tikrit, Ba'lebek ve Şam valilikleri yapmış Necmeddin Eyyub'tur.
Bir şehzade gibi yetişen ve iyi bir eğitim gören Selahaddin, genç yaşlarda Haçlılar'a karşı yapılan seferlere katılarak Şam şahneliğine kadar yükseldi.
Fatımi hilafetine son verdi
Nureddin Zengi'nin ordu komutanı olan amcası Esedüddin Şirkuh'un kumandasında 1164 ve 1169 yıllarında Fatımi egemenliğindeki Mısır'a yapılan seferlere katılan Selahaddin, usta bir kumandan ve devlet adamı olarak sivrildi.
Nureddin Mahmud Zengi'nin Mısır'daki ordusunun kumandanı olan Selahaddin, Zengi'nin vekili olarak Mısır'ı ve Mısır'a bağlı yerleri müstakil bir hükümdar gibi yönetmeye başladı.
Selahaddin, Mısır'a hakim olunca kendisine ve Türkler'e karşı direnen Fatımiler ile onları destekleyen Haçlılar ve Bizanslılar'la mücadeleye girişti.
Mısır'a tam anlamıyla hakim olan Selahaddin orduyu yeniden teşkilatlandırdı. Sünni medreseleri ve yeni kurumlar açtı. Fatımi bürokrasisini kademeli olarak tasfiye ederek, 1171'de Fatımi hilafetine son verdi.
Selahaddin-i Eyyubi, 1170 ve 1173 yıllarında, Kudüs Haçlı Krallığı'na karşı seferlere çıktı. Ayrıca 1173'de ağabeyi Turan Şah kumandasında Yemen ve Hicaz'a düzenlediği seferlerle bu şehirler devletin birer eyaleti haline getirildi.
Nureddin Mahmud Zengi 1174'te ölünce yerine on bir yaşındaki oğlu El-Melikü's-Salih İsmail geçti. Selahaddin, Salih'e bağlı kaldı ve onun adına hutbe okuttu, para bastırdı.
Salih'in de genç yaşta ölümünün ardından Selahaddin, 1181'de Fırat'ın doğusuna geçti; Diyarbakır, Urfa, Harran, Rakka, Habur, Re'sül'ayn, Dara, Nusaybin gibi el-Cezire bölgesi şehirlerini ele geçirdi ardından stratejik öneme sahip Halep'i ele geçirerek Kudüs yolunu açtı.
Haçlılarla mücadele ve Kudüs'ün fethi
Selahaddin bir yandan devleti dağılmaktan kurtarmak, Ortadoğu'da İslam birliğini sağlamak için uğraşırken bir yandan da Haçlılarla mücadele etmek zorunda kaldı. Onun bu dönemde Haçlılar'a karşı ilk önemli seferi, 14 Kasım-9 Aralık 1177 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Gazze-Askalan seferi oldu.
Selahaddin-i Eyyubi, Mısır'dan yapılan bu sefer sırasında düşmanın direncinin az olduğunu görünce hemen Remle'ye doğru ilerledi. Bu esnada Kral IV. Baudouin ile Renauld de Chatillon kumandasındaki Kudüs Krallığı güçlerinin ani baskınına uğradı ve savaşarak geri çekildi.
Selahaddin, Remle yenilgisinin yaralarını iki ay gibi kısa bir zamanda sarıp Kahire'den Dımaşk'a hareket etti. Harim'i kuşatan Haçlılar onun gelmesi üzerine geri çekildi.
Haçlıların, Şam yoluna hakim bir noktadaki Beytülahzan denilen yerde kurdukları kaleyi kuşatarak 24 Ağustos 1179'da ele geçirdi. Bunun üzerine Haçlılar barış istemek zorunda kaldı.
Temmuz 1187'de Hittin denilen yerde Haçlılar’la yaptığı meydan savaşında büyük bir zafer kazanan Selahaddin, Haçlı ordusunu imha etti, bir kısmını da esir aldı. Esirler arasında Kral Guy de Lusignan ve Kerek-Şevbek bölgesi hakimi Renauld de Chatillon da vardı.
Selahaddin, bu zaferden sonra hızlı bir fetih hareketine girişerek, Filistin'de birçok kaleyi ele geçirdi. Birkaç hafta içinde büyüklü küçüklü 52 şehir fethettikten sonra 20 Eylül 1187'de Kudüs'ü kuşattı. Mirac mucizesinin yıl dönümü olan 2 Ekim 1187 Cuma günü Kudüs fethedildi.
Kazanılan zafer taşkınlık yapılmadan büyük bir olgunluk içinde kutlanırken Haçlılar şehirden çıkarıldı. Ancak Selahaddin-i Eyyubi, diğer Hristiyanların yanı sıra Yahudilerin de şehre yerleşmesine izin verdi.
Aynı yıl Trablus Kontluğu ve Haçlıların kurduğu Antakya Prensliği'ne karşı sefere çıkan Selahaddin, Trablusşam'a ait birkaç kale ile Antakya Prensliği'nin topraklarının çoğunu ele geçirdi.
Diğer yandan Kudüs'ün ve birçok kalesinin düşmesi üzerine bütün Batı Avrupa ülkelerinin katıldığı yeni bir Haçlı seferi düzenlendi. Haçlılar 1189'da Akka'yı kuşattı. Selahaddin'in ordusu ile Haçlılar arasında Akka önünde iki yıla yakın süren şiddetli savaşlar yapıldı.
Fransa Kralı Philippe Auguste, Alman İmparatoru Barbarossa, İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard orduları ve donanmalarıyla gelip savaşa katıldı. Akka, 12 Temmuz 1191'de Haçlılar'ın eline geçti. Ancak Selahaddin, Haçlılar'ın Kudüs'ü almak için yaptıkları teşebbüsleri boşa çıkardı. Daha sonra 1 Eylül 1192'de iki taraf arasında 3 yıl 8 ay süreli barış antlaşması imzalandı.
Selahaddin, Haçlılar'la antlaşma yaptıktan kısa bir süre sonra 4 Mart 1193'te Şam'da vefat etti. Kabri, Emevi Camisi haziresindedir.
Bölgedeki ideolojik parçalanmaya son verdi
Vefat ettiği tarihte Mısır, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat'a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ve Hemedan'a kadar Kuzey Irak'ta onun adına hutbe okunuyordu.
Selahaddin-i Eyyubi, geniş bir alanı kapsayan siyasi birlik kuran büyük bir devlet adamı olarak tarihe geçti. Bu siyasi birlik, Eyyubiler'in ardından Memlükler'le devam etti, 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Kahire'yi ele geçirmesiyle son buldu. Selahaddin, kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilatı kurup, Fatımi hilafetini yıkarak bölgedeki ideolojik parçalanmaya son verdi.
Onun diğer büyük başarısı, Kudüs'ü ve Haçlılar'ın elinde olan birçok yeri kurtarması olarak tarihte yerini aldı. Kudüs'ü geri alması İslam dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağladı.
İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenen Selahaddin'in devrinde Filistin, Mısır, Hicaz ve Yemen’de çok sayıda medrese, zaviye, cami, köprü, kale, hamam inşa edildi.
İlim insanlarına ve sanatkarlara verdiği önem dolayısıyla Suriye ve Mısır, İslam dünyasının önemli ilim merkezleri haline geldi. Hicaz bölgesine, özellikle Mekke ve Medine'ye önem veren Selahaddin-i Eyyubi, "Hadimü'l-Haremeyn" unvanını kullanan ilk hükümdar oldu.
"İslam'ın en saf kahramanı"
Müslümanlar onun şahsında ideal bir sultan, Haçlılar gerçek bir İslam kahramanı gördü. Doğulu ve Batılı tarihçilerin, yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle söz edildi.
Fransız tarihçi Albert Champdor, Selahaddin-i Eyyubi'yi mertliği, düşmanlarına karşı da adaletli olması sebebiyle "İslam'ın en saf kahramanı" diye niteledi.
Selahaddin-i Eyyubi, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutar, affetmeyi severdi. İbn Cübeyr, onun, "Af konusunda hata etmek haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider." dediğini nakleder. Eman verdiği kişileri kesinlikle cezalandırmadı. Uzun dönem savaştığı Haçlılar da onun bu yönünü çok takdir etti.
Cömert bir sultan olarak bilinen Selahaddin, öldüğünde ise özel hazinesinden sadece 1 Mısır dinarı ile 36 Nasıri dirhemi çıktı.
Kaynak: Diyarbakır Söz