Mavi Marmara Şehidi Ali Haydar Bengi'yi kardeşi ve arkadaşı anlatırken, Bengi'nin Filistinlilere ve Gazze’deki mazlumlara yardımlarını ulaştırmak için Mavi Marmara Gemisinin düşlerinin ve hayallerinin bir parçası olduğunu söyledi.
Ali Haydar Bengi’nin medrese ve EL-Ezher Üniversitesinde ilim tahsis ettiğini belirten yakınları, çok ihlaslı biri olduğunu vurgulayarak İslam için sürekli bir mücadele içinde olduğuna dikkat çekti.
Ali Haydar Bengi’nin şehadeti çok arzuladığını vurgulayan yakınları, bu uğurda sürekli çalıştığını ve zamanından çok fedakârlık yaptığını söyledi.
Kardeşi ve arkadaşının dilinden Mavi Marmara Şehidi Ali Haydar Bengi
"Bana şehadet yakışmıyor mu? Dedi ve bunun üzerine arkadaşları sustu”
Mavi Marmara Şehidi Ali Haydar Bengi’nin gemi ile yolculuk yapmadan önce arkadaşları tarafından gitmemesi noktasında uyarılar aldığını belirten kardeşi Abdülaziz Bengi, “Ağabeyim Gazze’ye gitmeden önce birçok arkadaşıyla diyalogları oluyordu. Ağabeyimin Mısır El-Ezher Üniversitesinden Muhammet Seyde diye bir arkadaşı vardı. Telefon dükkânımıza aralarında geçen bir konuşmaya kendim şahit oldum. Ağabeyimin arkadaşı Rahmetliye ‘Gazze’ye sen gitme, senin yerine başkası gitsin’ dedi. Rahmetli de kararlı bir şekilde ‘hayır, ben gideceğim’ şeklinde cevap verdi. Demek ki gitmesi gerekiyormuş ki o cevabı verdi. Bu konuşmalar ağabeyimin ve arkadaşı Mustafa Seyde’nin arasında geçerken dükkânda o sıralar rahmetlinin arkadaşı imam Şefik Hoca’da vardı. Mustafa arkadaşı Şefik hocaya dönerek ‘şefik hoca sen Ali Haydar’a söyle gitmesin’ dedi. Şefik hoca da ağabeyime, ‘Gitme. Sen medrese ilmi almış bir insansın ve Diyarbakır’ın senin gibi insanlara ihtiyacı var.’ dedi. Rahmetli ağabeyimin ona verdiği cevabı hiç unutmam. Şefik hocaya döndü ‘Bana şehadet yakışmıyor mu?’ dedi ve bunun üzerine arkadaşları sustu.” ifadelerini kullandı.
Şehit Ali Haydar Bengi’nin Gazze’ye yapacağı yolculuktan ailesinin endişelenmemesi için haber vermediğini söyleyen Bengi, şöyle devam etti:
“Rahmetli ağabeyim Mavi Marmara ile gittiği vakit ailemin de haberi yoktu. Ailemize söylemeden gitti. Geminin kalktığı Antalya ile ailemizin yaşadığı il olan Mersin arasında 6 saatlik bir yol süresi vardı. Gazze’ye yola çıkmadan önce ağabeyim Antalya’ya gidip iki hafta falan orada kaldı. Bunun üzerine ağabeyimin gittiğini annem bizden öğrendi. Annem öğrendikten sonra bize dönerek ‘ağabeyinizi arayın ve deyin ki annesi olarak hakkımı ona helal etmiyorum’ söyleyin. Tabi ben de ağabeyimi aradım ve annemin söylediklerini ona ilettim. Rahmetli ağabeyim bana ‘annemin helal etmiyorum lafını ne sen bana söyledin ne de ben duydum farz et’ şeklinde bir cevap verdi. Bunlar yaşanırken Mavi Marmara Gemisi tam hareket ederken rahmetli ağabeyim annemi telefonla aradı. Ondan helalleşme istedi. Annem de hakkını ona helal ettikten sonra yola koyuldular.”
“Vallahi ağabeyimin şehadetiyle çok gururluyum”
Abisinin çok arzuladığı şehadet mertebesinden büyük gurur duyduğunu belirten Bengi, “İnsanın niyeti ne ise Allah Teala ona onu nasip ediyor. Demek ki ağabeyimin niyeti de şehadet arzusu vardı ki Rabbim ona bu kutlu ölümü nasip etti. Kurtuldu kendine çok şükür. Vallahi ağabeyimin şehadetiyle çok gururluyum. Vallahi ağabeyimin ölümüne üzülmüyorum. Çünkü yarın bizler de öleceğiz. Arkamızda bir dua eden olacak mı? Ama ağabeyimin elhamdülillah arkasında dua eden de var gururla onu anlatan da var. Ağabeyim velev ki şehit olmasa dahi o gemi ile yetimler için gittiğini biliyorum. Oradaki muhtaçlar ve fakir-fukaralar için gittiğini biliyorum. Mal ve mülk için gitmediğini de biliyorum. Kısacası onun düşüncesini çok iyi bildiğim için vefatına ve şehit olmasına sevinçliyiz. Rabbim herkese böyle şerefli ölmeyi nasip etsin.” temennisinde bulundu.
“Annem: Ali Haydar’ımdan sonra Diyarbakır’da kalmaya dayanamıyorum”
Ağabeyinin cenazesinden sonra annesinin bir daha Diyarbakır’a gelmediğini belirten Bengi, şunları söyledi:
“Annem rahmetliden sonra yerde yatmaya başladı. Annemde biraz kilo vardı. Ağabeyim de rahmet edince yerde yatmaya annem başlayınca yüzde 70 oranında hasta oldu. Tabi bizler her ne kadar annemize işte ‘ağabeyimiz şehit oldu şehadet mertebesine ulaştı’ cümlelerini kullansak da anne ciğeri olduğu için çok üzülüyor. Annemize ‘yerde yatma ve yatağında yat’ dediğimizde bize dönerek ‘oğlum Ali Haydar rahmet etti ben nasıl yatakta yatayım?’ derdi. Ağabeyimin hüznü ile inanın ki yüzde 70 ayakları gitti. Annem ağabeyim şehadete ulaştıktan sonra artık Diyarbakır’a bir daha gelmedi. Annemize defalarca tekrardan Diyarbakır’a gelmesi için telkinlerde bulunduk ancak o hiçbir zaman gelmedi. Neden diye sorduğumuzda, ‘Ben Ali Haydar’ımdan sonra dayanamıyorum artık Diyarbakır’da. Ben burada Mersin’de öleceğim’ şeklinde bize cevap veriyor. Ne yaptıysak memleketi olan ve evlatları olarak bizlerin burada olmasına rağmen annem ağabeyimin şehadetinden dolayı buraya gelmiyor.”
Kardeşi ve arkadaşının dilinden Mavi Marmara Şehidi Ali Haydar Bengi
“Gazze’ye yolculuğa çıkmadan Ali Haydar Bengi’den çok şükür ki şefaat sözü aldım”
Mavi Marmara Şehidi Ali Haydar Bengi ile yıllarca beraber çalıştığını belirten arkadaşı Mustafa Bakan, “Yıllarca Ali haydar hoca ile aynı dükkânda çalıştım. Beraber çalışırken öyle zamanlar oluyordu ki çocuklarımızdan daha çok birbirimizi görüyorduk. Elhamdülillah çok gururluyuz ki Ali Haydar şehit oldu. Mavi Marmara Gemisi ile yolculuğa çıkmadan kendisinden de çok şükür şefaat sözü aldım. Şehit Ali Haydar Bengi Gazze ve Mavi Marmara olayını şöyle anlatırdı: ‘Ben Filistin’e yetim başı okşamaya gidiyorum. Orada zulüm gören Yahudilerin çocukları dahi olsa onların başını okşamaya gidiyorum’ derdi. Elhamdülillah bu düşünce ile giderken şehit oldu.” ifadelerini kullandı.
Şehit Ali Haydar Bengi’nin bir âlim olduğunu belirten Bakan, “Ali Haydar El-Ezher Üniversitesi mezunuydu. Kendisi bir alimdi. Ayrıca 28 Şubat mağdurlarındandı. Çünkü 28 Şubat sürecinde El-Ezher diploması denkliği Türkiye’de kaldırılmıştı. Diploma denkliği olmayınca şehit maddi zorluklar içerisine girdi. Bundan dolayı telefon tamirciliği işine girdi. Çok şükür ki telefon tamirciliğinde de çok başarılı bir usta oldu. Hatta Diyarbakır’da çok tanınan bir usta durumuna geldi. Kendisinin tabiri ile ‘Çift Kanatlı’ olduğunu söylerdi. ‘Çok şükür ki Rabbim hem dünya ilmini hem de bir zanaatı bana ihsan etti’ cümlesini derdi.” şeklinde konuştu.
“Ali Haydar Gazze’ye yolculuktan önce umrede şehit olmak için Rabbine duada bulunmuştu”
Gazze’ye yolculuk yapmadan 8 ay önce şehit Ali Haydar’ın umreye gittiğini belirten Bakan, şu ifadeleri kullandı: “Şehit Ali Haydar Bengi Mavi Marmara Gemisi ile Gazze’ye gitmeden 8 ay önce Umreye gitti. Umrede de yaşadıklarını bir gün bana anlatırken, ‘Umrede eşim ve ben sırasıyla dua ettik. Eşim önce dua etti. Eşimin duasından sonra beraber âmin dedik. Daha sonra ben de dua ettim. Ben de duamda şehadeti arzuladığımı ve şehit olmayı çok istediğimi Rabbimden istedim. Sonra benim duama da âmin dedik’ şeklinde benimle konuştu. Baktığımızda Gazze’ye giderken Rabbim duasını kabul etti ve ona şehadeti nasip etti.”
Ali Haydar Bengi’nin kahramanca Mavi Marmara Gemisinde siyonist ilgalcilerle mücadele ettiğini belirten Bakan, “Mavi Marmara Gemisinde şehit Ali Haydar ile yolculuk yapan arkadaşlarından dinlediğimiz kadarıyla ve vefat raporunda yazılanlara baktığımızda büyük bir kahramanlık örneğini görüyoruz. Geminin üst katında bulunan yolcuların sorumlusu olduğunu ve oradakilere adeta komutanlık yaptığını öğrendik. Bu durumdan da arkadaşları ve yakınları olarak elhamdülillah çok övünçlüyüz. Siyonist işgalciler gemiye saldırırken Ali Haydar önce ellerinden vuruluyor. Daha sonra iki saati aşkın yaralı olarak yerde kalıyor. 2 saatten fazla yerde yaralı kaldıktan sonra siyonist işgalciler tarafından katlediliyor. Bu olayın bire bir şahitleri gemide var. Şehit Ali Haydar Bengi öyle spontane bir şekilde rahmet etmedi. Siyonist işgalciler tarafından 2,5 saate yakın yaralı yerde kaldıktan sonra şehit edildi.” şeklinde konuştu.
“Yaşadığı hal üzerine şehit oldu”
Mavi Marmara şehidi Ali Haydar Bengi’nin cenazesinden sonra çok ilginç bir olay yaşadığını anlatan Bakan, şöyle devam etti:
“Şehit ile ilgili çok ilginç bir şeyden bahsetmek istiyorum. Şehidin cenazesi Diyarbakır’a geldikten sonra arkadaşları olarak kendi aramızda her birimiz cüz okuyacak şekilde ‘hatim indirelim’ dedik. Ben hangi cüzi okuyayım diye sorunca arkadaşlarım bana ‘sen 20'nci cüzü oku’ dediler. Tamam deyip bana verilen cüzü okudum. İkinci gün tekrardan hatim indirmemiz gerektiğini söyledik. Ben tekrar hangisi okuyayım diye sorunca bana 2'nci gün de ilk gün okuduğum 20'nci cüzü verdiler. Yine okudum ve teslim ettim. Bir hatim daha indirelim diye anlaştık. Bana tekrardan hangi cüzü vereceksin diye sordum arkadaşlarıma. Üçüncü gün de bana 20'nci cüz okuyacaksın denildi. Ben bu işte bir hikmet var diye düşündüm ve eve gittim. 20'nci cüzün tamamının mealini okudum. Bütün sürelerin Türkçe anlamlarını okurken Ankebut 15'inci ayete gelince Hazreti Nuh’a hitaben ‘Biz o gemi ehlini ve arkadaşlarını alemlere ibret olsun diye kurtardık’ deniliyordu. Daha sonra bu hikmetli durumu medrese arkadaşlarına anlattım. Arkadaşları bana şehit ile gençlik döneminde biz de bir hafızın kaseti vardı ve hafız teypte çalan kasette Ankebut ayetini sürekli okurdu. Şehit Ali Haydar Bengi’de sürekli bu hafızı dinlerdi. Düşünün bir insan gençliğinden ta ölene kadar Ankebut suresi haliyle yaşamış ve bu yaşadığı hale göre de şehit olmuş. Bu şehit de Ali Haydar Bengi arkadaşımdı.”
Kaynak: Diyarbakır Söz