Kaynak: Diyarbakır Söz
İfade Özgürlüğü Ortadan Kalkacak
Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Derneği (Diyar Tuhad-Der) ile Diyarbakır 78’liler Derneği tarafından, 'İç güvenlik yasası' ve 12 Mart darbesine ilişkin basın açıklaması yapıldı.
Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önünde yapılan açıklamaya, Barış Anneleri İnisiyatifi ile bazı sivil toplum kuruluşlarını temsilcileri ve vatandaşlar da destek verdi. Burada iç güvenlik yasasına ilişkin açıklama yapan Diyar Tuhad-Der Başkanı Derya Us, yeni yasa ile tutukluların ziyaretçileri ile görüşme içeriklerinin kayıt altına alınabileceğini belirterek, hiçbir mahremiyet ilkesine uymayan bu düzenleme ile tutukluların kişilik haklarının ayaklar altına alınmak istendiğini ileri sürdü. Yeni yasada, cezaevinde çalışan tüm görevlilerin kimlik bilgilerinin gizli tutulmaya çalışıldığına dikkat çeken Us, böylelikle cezaevlerinde oluşacak hak ihlallerini kimin yaptığının gizlenmesinin istendiğini savundu.
"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ORTADAN KALKACAK"
Hastanelerdeki mahkum koğuşları da dahil olmak üzere güvenlik görevlilerine arama yetkisi verildiğini de anlatan Us, "Temel amacı yıldırma, cezalandırma haline gelmiş olan, hiçbir mahremiyet ilkesi gözetmeyen arama uygulaması mahkumların her an ve her yerde maruz kalacakları bir muamele haline gelecektir. Bu düzenlemelerle düşünce ve ifade özgürlüğü de ortadan kaldırılacaktır. Hükümetin çıkarmaya çalıştığı bu güvenlik yasalarını hiçbirini kabul etmiyoruz" dedi.
"KATLİAMLARIN ÖNÜNÜ AÇMIŞTIR"
Us’un ardından Diyarbakır 78’liler Derneği Başkanı Gani Alkan, 12 Mart darbesinin 44’üncü yıl dönümü olması nedeniyle basın açıklaması yaptı. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi baskıcı geleneğin bir devamı olarak yakın tarihte yer alırken, bu saldırı ile Türkiye halklarının ve emekçilerin haklarının gasp edildiğini belirten Alkan, "Devrimci gençlik üzerinde terör estirilmiş, liderleri katledilmiş ve idam edilmişlerdir. 12 Eylül darbesi, 12 Mart’ın açtığı yolda ilerleyerek, şiddeti zirveye taşımış ve günümüze kadar süren katliamların önünü açmıştır" diye konuştu.
12 Mart’ın yarım kalmış bir askeri darbe olarak tarihe geçtiğini anlatan Alkan, şunları kaydetti:
"Anayasal parlamenter düzeni ortadan kaldırmadı, içini boşalttı ve etkisizleştirdi. Emir ve talimatlar doğrultusunda sözde sivil hükümet kurdular. Toplumsal muhalefeti, işçi ve emekçi hareketini, gençlik hareketini ve filizlenen Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etmeye çalıştılar. 12 Mart’ın yargılanmayışının ürünü, 12 Eylül’dür."