Türkiye'nin Suriye'deki harekâtına ilişkin değerlendirme yapan HÜDA PAR Genel Merkezi, bölgenin demografik yapısıyla oynanmaması gerektiğini belirterek, sivillerin zarar görmemesi gerektiğinin altı çizildi ve Barış Pınarı Harekatı'nın Türk-Kürt savaşı olmadığı vurgulandı.
Değerlendirmede, "Türkiye sınırına yakın bölgelerde bir süre devam eden Türkiye-ABD ortak kara ve hava devriyelerinden sonra ABD bölgeden çekileceğini duyururken ABD’li bir yetkili, Türkiye'nin uzun bir süredir yapacağını söylediği askeri harekâta yardım etmeyeceklerini, ancak askeri olarak engel de olmayacaklarını ifade etti. Bu açıklamadan iki gün sonra harekâtın başladığı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı." denildi.
Sivillerin zarar görmemesi ve yeni göçlerin olmamasına dikkat edilmesi gerektiğinin altı çizilen değerlendirmede, "8 yılı aşkındır devam eden Suriye'deki süreç, anayasa komisyonunun oluşturulması ile yeni bir aşamaya girmişken kaotik ortamın ortadan kaldırılması için yapıldığı belirtilen harekâtın, kesinlikle yeni kaotik durumlara ve yeni çatışmalara neden olmaması çok önemlidir. Sınırlarla oynamak ve demografik yapıyı değiştirmek bölgeyi sonu belirsiz kaotik bir duruma sürükler. Her şeyden önce bu harekâtın sınırları değiştirmeye yönelik bir harekât olmadığı ve belirli zaman ve mekânla sınırlı kalacağı gösterilmelidir. Halkın yeni mağduriyetler ve muhaceretler yaşamaması ve sivillerin zarar görmemesi herkesin önceliği olmalıdır." ifadelerine yer verildi.
"TÜRKİYE’NİN BU MÜDAHALESİ BİR TÜRK-KÜRT SAVAŞI DEĞİLDİR"
PKK’nın hiçbir zaman Kürtler için mücadele etmediğine dikkat çekilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:
"Türkiye’nin bu müdahalesi bir Türk-Kürt savaşı değildir. PKK/YPG hiçbir zaman Kürtler için mücadele etmemiştir. Hatta PKK şimdiye kadar savaşını kendisi gibi düşünmeyen Kürtlerle yapmıştır. Bölgede kendisine teslim olmayan Kürtleri ya öldürdü ya da sürdü. Sürdüklerinin de bir daha memleketlerine dönmesine izin vermedi. Bugün 400 bin Suriyeli Kürt Türkiye'ye, 300 bin Kürt de Irak Kürdistanı'na göç etmiş bulunmaktadır. Herkesin bu gerçeği göz önünde bulundurarak sorumlu bir dil kullanması zorunludur.
Bölgeden göç etmek zorunda kalan yerli halkın tekrar yurtlarına dönüşleri sağlanmalıdır. Bölgenin yönetimi bölgenin asli unsurları olan yerleşik halka devredilmelidir."
Kaynak: Diyarbakır Söz