Çobanoğlu, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla dört partinin ortak önergesiyle kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna, "Fetullah Gülen ve Gülen Cemaati: 'Hizmet' hareketinden Silahlı Kalkışmaya" başlıklı bir rapor sundu.
Raporda, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yandaşlarına ibadetlerini yerine getirirken, ahlaklı olunmasını önerirken bile ideolojik bir tutum içerisinde bulunduğu, 12 Eylül 1980 sonrasının Gülen'in kişisel yükselişi açısından milat olduğu bildirildi.
1980 döneminde diğer İslami hareketlerin tersine Gülen'in devlet yanında yer aldığı ve darbeyi destekleyici açıklamalar yaptığı belirtilen raporda, "Öyle ki, 1990'lı yılların ortalarına kadar giderek yayılan etkisiyle Gülen cemaati sınırlı alanını genişletmiş ve katılan kişi sayısını tahmin edilenin de ötesinde arttırmıştır." denildi.
Gülen'in, hemen hemen bütün metinlerinde "milliyetçi Türklük söylemi" ile çalışma ve helal para kazanmanın meşrulaştırıldığı "piyasa ekonomisine" övgüler bulunduğu belirtilen raporda, "Millet yücelik vasfıyla nitelenir ama şu an mağdurdur ve acilen kurtarılması gerekmektedir. Gülen, 'millet' kelimesinin önüne 'Türk' kelimesini koymaktan çoğu kez kaçınır." ifadesine yer verildi.
- Gülen'den "Vali, emniyet müdürü olun" talimatı
Çobanoğlu, raporunda Gülen cemaatinin diğer dini yapıların aksine uzunca bir süre, her dönemde ve her şartta devlete yaslandığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Gülen cemaati devlete yaslanmasının, yakınlaşmasının karşılığını da devlet imkanlarından olabildiğince yararlanarak almıştır. Çünkü Gülen, 12 Eylül sonrası da siyasal ortamın uygunluğu eşliğinde ve 1980'li yılların ortalarına denk gelen ilk gelişme evresinden beri, sürekli takipçilerine 'vali olun, emniyet müdürü, kaymakam olun' talimatları eşliğinde asıl hedefi işaret etmekteydi. Diğer cemaatler ve tarikatlar, devlet bürokrasisi içerisinde yer almaktan çekinirken hatta 'buralara nasılsa bizi almazlar' diye uzak dururken, Gülen cemaati mensupları bazen açık ama çoğu kez de başka kimlikler altına saklanarak devlet bürokrasisine sızdılar."
- Gizlilik esasını uymayanlara tehdit
Raporda, Gülen cemaatinin "gizlilik esasını" öncelik olarak tanımladığı, tüm gizli yapılar gibi "dışa kapalılık" konusunda ciddi önlemler aldığı belirtilerek, yapının sırlarının en üstteki büyük abiler tarafından bilindiği, saklandığı, önemli kararların da alt kadrolara abi ve ablalar tarafından keskin bir hiyerarşik örgütlenme içerisinde aktarıldığı vurgulandı.
Cemaatin en önemli gizlilik kurallarından bir tanesinin de herkesin ağzını sıkı tutması olduğu belirtilen raporda, kuralı bozanlar için de yerine göre Işık Evlerinden atma, bursunu kesme, ihale vermeme, kadroya almama, başka şehire sürme, görevden alma, iftira atma, medya imkanlarıyla linç etme ve istikbalini karartmaya kadar giden farklı tehdit unsurlarının devreye girdiği bildirildi.
"Cemaatin devlet kaynaklarını kendi mensuplarına açmada inanılması güç bir hadsizlik ve iştah gösterdiği tespit edilebilir." denilen raporda, Türkiye'de Gülen ve cemaatine karşı var olan öfkenin önemli bir kısmının da açıkça cereyan eden ve sadece bir dini yapının menfaatlerine odaklanmış haksız uygulamalar olduğuna işaret edildi.
-"Cemaatçi" kavramının karşılığı
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, Türkiye'deki "cemaat" algısını da değiştirmek için büyük uğraşlar verdiğini ve mensupları arasında seküler bir hayat yaşayan insanların çoğalmasına izin verdiği ifade edilen raporda, Gülen yandaşlarının kendi aralarında bir takım sembolik işaretler aracılığıyla birbirlerini tanıdığı, mevcut Hükümeti övme, örtünmeme, Kemalist görünme gibi yöntemlerle kendilerini rahatlıkla gizleyebildikleri anlatıldı.
Çobanoğlu, tüm cemaat ve tarikatları kapsayacak biçimde "cemaatçi" kavramının yeniden ele alınması ve içeriğinin doldurulması gerektiğini belirterek, raporunda Türkiye'deki cemaat ve tarikatların geniş, güçlü politik ve finans kaynaklar yardımıyla ayakta kaldığını vurguladı.
Fetullah Gülen ve yandaşlarının "Işık Evleri"nde okuttuğu, buralarda yetiştirdiği kişileri yetenek ve bilgileriyle değil, biat ve itaat zincirindeki mevcut davranışlarındaki başarılarıyla devlet kadrolarına aktardığı ifade edilen raporda, Gülen yandaşlarında 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşandığı düşünülen dağılmanın da "korkudan" mı yoksa "gizlenmek" için mi yapıldığının önem kazandığı belirtildi.
Çobanoğlu, FETÖ'nün 15 Temmuz sonrasını bir "yenilgi" şeklinde değil, yeniden toparlanmaya yarayacak ruhsal bir motivasyon biçiminde ele aldığını belirterek, buna dikkat edilmesini istedi.
-"FETÖ'nün tarihi, dönemsel ittifaklardan oluşuyor"
FETÖ'nün din üzerinden önce siyasal alanın egemenliğini, sonra da devleti elde etme amaçlarının bulunduğu ifade edilen raporda, "FETÖ'nün bir siyasi mücadele tarihi yok. Bütün geçmişleri 'kendilerine dokunulmaması' üzerine kurulu dönemsel ittifaklardan oluşuyor. Fakat bu durum 15 Temmuz ile birlikte ilk kez tersine döndü. Bu yeni gelişme de bundan sonrası için önemli bir değişimin işareti biçiminde değerlendirilebilir." görüşüne yer verildi.
Gençlerin Gülen grubuna katılımının da temel nedeninin yoksulluk, imkansızlıklar, güven eksikliği ve yurt sorunu olduğu vurgulanan raporda, FETÖ ve benzer yapılarla mücadele konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
Yarın başka dini grupların da güçlenerek devlet içinde devlet olma, silah kullanma cüretinde bulunabileceği vurgulanan raporda, "cemaatler vasıtasıyla mı, yoksa sivil toplum üzerinden mi örgütlenen bir ülke mi olunacak?" sorusunun önem kazandığı ifade edildi.
Çobanoğlu, raporunda FETÖ ile mücadele konusunda, şunları kaydetti:
"Batılı ülkelerdeki Erdoğan karşıtlığı, Gülen cemaati tarafından bilinçli biçimde kullanılıyor. 17-25 Aralık'ta da 15 Temmuz darbe girişiminde de Gülen'in Batı'ya karşı güveni ve aldığı destek söz konusuydu. Buna karşı yeni politikalar oluşturulmalıdır. Gülen salt Türkiye'de değil uluslararası alanda da bir tür 'ılımlı İslam' aygıtı olarak kullanılmaya çalışılıyor. Özellikle bugün ABD'nin bir siyasi aygıtı haline gelmiş bulunuyor.
Bundan sonra devletin herhangi bir unsuru, herhangi bir cemaat ile çıkara dayalı bir ilişki içerisine girmemeye özen göstermeli. Cemaatlerin Türkiye'de 'iş bulma, işini yaptırma, görevde yükselme' basamağı gibi kullanılmasının önüne geçilmeli. Dolayısıyla bu problemi ortadan kaldırmaya yönelik rasyonel politikalara önem verilmelidir."
Kaynak: Diyarbakır Söz